Ömer Hayyam' dan etkilenmiş,
Aristo- Eflatunu okumuş,
İslamı aklı ile sorgulamış,
Adamdır, Hasan Sabbah.
Ömer Hayyam'la yaptığı sohbette
Ömer Hayyam,
"Hasan,
Bu insanlar cennet için yaşıyorlar
Onlara bir cennet verebilirsen
Onları yönetirsin"
Demiştir.
Ömer Hayyam'ın bu sözü O'nun hayatının gayesi olmuştur.
Kıvrak zekalı bu adam;
Hiç Kan dökmeden "Alamut" Kalesini
Almış,
Büyük Selçuklu imparatorluğuna,
Kan kusturmuştur.
Yaşanılan bu geçmiş zamana;
Bir gezinti yapalım istedim;
Bu yazıda.
Takvimler 1081 yılını İsfahan'da gösterdiğinde,
Büyük Selçuklu imparatorluğu kurulalı
43 yıl olmuştu.
Büyük Selçuklu veziri Nizam ül mülk
Kendi nizamını kemikleştiriyordu,
İmparatorlukta, Kurallar koyuyordu.
Devlet için tehlikeli gördüğü
Şiilere amansız baskı uyguluyordu.
Gelecek zamanlarda da bu inancın kökünün kazınması için,
Şii düşmanlığı amacı olan, ilk medresesini kuruyordu.
Sünni akidelere göre eğitim verip
Şii'leri kökten yok etmeyi amaçlıyordu,
Etki tepkiyi doğurur.
Baskı baskıyı doğurur.
Bu sarmal böyle dönüp gitmiştir,
Akan zamanda
Hep .
Ömer Hayyam ;
1038-1194 yıllarında; Harizm,Horasan,İran,ırak, ve Suriye'ye
Hakim olan Büyük Selçuklu imparatorluğunun
Son güçlü Hakanı Melih Şah'ın sağladığı
Huzur ortamında
İsfahan'da ,
Bağ evinin bahçesinde,
Sevgilisi Cihan Hatun'un çaldığı "Ud"
Eşliğinde,
Beyaz Şarabını yudumlarken
Şöyle düşünüyordu:
"Bir elde kadeh, bir elde Kur'an
Bir helaldir işimiz bir haram
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam Kafir olabildik ne Müslüman"
Kapı çalındı, açtı kapıyı Ömer.
Gelen yedi yıl önce bir kervansarayda
Aynı odayı paylaştığı
Arkadaş olduğu arkadaşı
Derviş Hassan dı.
Hassan Sabbahh'tı ...
Şaşırdı ! Buyur etti sofraya
Arkadaşı idi, Hasan'ın, Nizam ül mülk'e Selçuklu sarayına ,
Alınmasına kefalet göstermişti
Ömer Hayyam.
Saray'a alınan Hasan'ın; emelleri ve Mezhebi ortaya çıkınca,
Saraydan kaçmış -Nizam ül -mülk 'ün,
Polis teşkilatınca aranır olmuştu.
Hasan' da; Nizam ül mülk'un arkadaşı
Ömer Hayyam'ın evinin güvenilir olduğuna inandığından
Kapısını çalmıştı ansızın.
-Niye geldin diye sordu.
Ömer.
-"Seni inancıma kazandırmaya geldim" dedi.
Hasan bin Sabbah.
İlave etti.
-"Merak etme sen, yanıma çekmeyi düşüneceğim ,
En son kişisin,Senin inançlarını bilirim
Bir sığınağa ihtiyacım var".
Ömer:
-"Sana duydukları kin, bana olan dostluklarından fazla
Yinede evime hoş geldin" dedi.
Hasan: "Amacım Türk devletini yıkmak" dedi.
Şam'dan , Herat'a kadar tüm imparatorluğu
Yıkmayı planlayan bu adam,
Deli olmalıydı.
Hasan kararlıydı.
Tüm manevi sermayesi inancı,
Maddi varlığı küçük torbası ve sarığıydı.
"Daha dün İranlı Şiiler Bağdat halifesine söz geçiriyorlardı.
Bu gün tüm İranlılar Türklerin uşağı haline geldiler".
Diye dövünüyor.
İnancının ve ırkının intikamı peşinde koşuyordu.
Anlattı Ömer'e geçmişini Hasan;
"Geleneksel bir Şii ailesinden geliyorum.
Bir İsmail'i dervişten etkilendim.
Bu inanca bağlılık yemini ettim.
Tarikata girdim.İki yıl sonra bana görev verdiler.
Nizamül Mülk'ün Sarayına girecek,
İmparatorluktaki İsmaili'leri koruyacaktım.
O,
Kapıyı sen açtın bana
Hayyam".
O,
Kapıdan senin sayene girdim amma deşifre oldum.
Saraydan Kaçtım, canımı yakacaklardı.
Rey'e kaçtım.Oradan Mısır'a gidip
İsmaili (Dailer) okulunda tahsil adım.
O , zamanlar mısır, Şii Fatimi halifeliğine bağlıydı.
Şii toplumu;
is.XI yüzyılda; Şamdan-Fas'a kadar Şii Fatimiler.
Basra körfezinden Nil Fırat'a kadar-Şii karmatiler
Hazar denizinin doğusunda Aral ve Issık göle kadar Şii Samanoğulları
Devletlerinde yaşıyorlardı.
Hasan Sabbah 17 yaşında idi.
Tüm bu parçalanmış Şii inancını
Tek bir çatı altında toplamanın ideali vardı beyninde .
Gözleri şimşek şimşekti.
Başka inançlara tahammülü hiç yoktu.
Siz dedi Ömer'e ,
"Sünni olarak, Hz. peygamberin ardında halife bırakmadan
Öldüğüne inanırsınız, bundan dolayı da
En açıkgöz,en kurnaz,en düzenbaz halife olur.
Bu çok saçma.
Biz, Hz. Muhammed'in sırlarını emanet ettiği
Bir halifenin olduğuna inanırız.
Biz imam Ali'yi varis bıraktığına,
O'nun da başka bir imamı varis bırakarak
Hz. Muhammed'in tebliğinin kuşaklar boyunca
Devamını inanırız.
Saklı imamın zühur edip,
Müminleri ödüllendirinceye kadar mücadelemiz
Devam edecektir.
Bu zamana kadar düşmanlarımızın
İktidarına boyun bükeriz.
İşte O saklı imam benim
Ben haberciyim.Tebliğciyim.
Herkes buna hazır olsun.
Peygamber benden bahsetti.
Kumdan bir adam gelecek, insanları,
Hak yoluna çağıracak, insanlar onun etrafında
Mızrak uçları gibi toplanacak.
Fırtınalar bile onları dağıtamayacak. Savaşmaktan usanmayacaklar ,
Yılmayacaklar. Allahtan güç alacaklar
O Adam
BENİM " dedi.
HASAN.
Kum kentinden bir kurtarıcıyı,
Hep bekledi durdu.
Şia... Şii dünyası.
Kaç defa geldi kum kentinden kurtarıcı,
Son bildiğimiz 1979 Kum kentinden
İran İslam devrimini başaran,
İmam Humeyni...
35 yıldır yaşıyoruz.
İran insanı kurtuldu mu özgür oldu mu?
İmam Humeyni mehdi mi?
Yoksa eski özgürlüğünü arar hale mi geldi, İran'lılar?
Her gelen kurtarıcı; daha çok kan ,
Daha az özgürlük olmadı mı
İnsanlık tarihinde?
Hasan bin Sabbah.
Hasan Sabbah,
Kendini Şii İsmailiye Cemaatinin kurtarıcısı görüyordu.
Bunun için çıkmıştı yola.
Yaşı 17 idi. Yıl 1081.
Derviş hayatına atıldı genç yaşında...
Hiç durmadı, Dur durak bilmedi.
Gece uyumadı, gündüz oturmadı.
Belh, Merv,Kaşgar, Semerkant'ı dolaştı.
İnsanları Kendi inançlarına ikna etti.
Bunun yolu, insanların ve her canlının
Ruhunda ve benliğinde var olan,
"KORKUYU" büyütmek,korkudan korkutmaktı.
Korkmaktan korkmak , bir hiçten
Korkmak; Korkmak var olmak için, Yaşamak için Korkmak.
Öbür dünya yaşamı için Korkmak,Korkmak Korkmak!
Öbür dünya korkusunu işledi insanlara
Hasan Sabbah.
Başarılı oldu da...
İnsanları kendi inançlarına ikna etti,
Güçlendi.
Güçlendikçe diğer inançlara Kini arttı.
Örgütledi. Hiç bir şehri köyü temsilci seçmeden
Bırakmadı.
Mekandan ayrıldığı zaman mekan, boş kalmadı.
Temsilcisi tarafından kendisi temsil edildi,
HEP.
Sürekli mehdi beklemekten usanmış Şiiler;
Türk egemenliğinden bıkmış İranlılar
Ve Arap Sünniler
Kendi aklınca saf dini arayan iyi insanlar.
İş bulamayan gençler
İçin;
Hasan Sabbah bir umuttu.
Umutlar büyüyor, Hasan Sabbah güçleniyordu.
Hasan Sabbah umut dağıtıyordu etrafına , bedavadan.
Amma;
Bu umut için ölümü göze almalıydı
Müritleri.
Alıyorlardı da korkusuzdular
Ölürseler bu öğreti uğurunda
Öbür alemde (Ebedi alemde) rahat edeceklerdi.
Tuba dalları atında, altından şaraplar akan,
Altın Köşklerde oturup ,
Memeleri yeni bitmiş hurilerle, hemhal olacaklardı.
Şeyhlerinin sözü tutulmalı Kafirler yok edilmeliydi.
Bu dünyada gözü pek ve acımasız hale geldiler.
Beyinlerini İsmailiye tarikatına göre şekillediler.
Şekillediler çoğaldılar, örgütlendiler de...
Büyük Selçuklu devletinin dinamikleri de
Boş durmuyordu.
Karşı mücadele başladı, görünen tehlikeye karşı.
"Batiniler" dendi onlara.
"Zındıklar " dendi onlara.
Ulema'lar fetfalar yazdı.
Camilerde okundu, resmi imamlarca,
"Onların Kanını dökmek,insanın bahçesini
Sulaması kadar meşrudur,Caizdir."
Dendi Kadı fetfalarıyla.
Din ve mezhep değişimleri ;
Tek Tanrılı dinler tarihinde hep kanlı olmuştur.
Pagan devri insanlarınca hiç din savaşı yapılmadı.
Kan akacaktı belli....
Geriliyordu Hatlar, patlama yakındı.
"Belki yarın belki yarından da yakın ".
Camilerde cemaat ikiye bölündü.
Devletin resmi imamı arkasında
Durmayanlar oldu.
SAVAH Kentinde Cemaat ikiye bölündü.
Kolluk kuvvetleri devreye girdi.
Devlet imamını dinlemeyen
On sekiz zındığı tutukladı.
Tutukladı da;
Durumu kolluk kuvvetlerine ihbar eden imamın
Ölüsü bulundu cami etrafında ,
Göğsünden Hançerlenmişti İMAM!
Nizam Koyucu ; Nizam ül mülk
Duruma el koydu.
İbretlik ceza verilmesini istedi.
İsmaili bir marangoz cinayetle suçlandı.
İşkence edildi, Çarmıha gerildi.
Cesedi çarşı içinde gezdirildi.
Tüm bunlar Tanrı'nın koyduğu
DİN için miydi?
Mücadele öyle yürütülüyordu.
Devlete göre karşıda zındıklar vardı.
Hasan Sabbah 'a göre...
Peygamber'e ve Tanrı'ya inanmayanlar vardı.
Din adına - Tanrı adına
Büyük Selçuklu imparatorluğu sarsılıyordu.
Hasan Sabbah müritleri,
Nişabur'un güneyinde Kain şehri yakınında
Kirman'dan gelen bir kervanı durdurup,
Altı yüzden fazla tüccarın yolu kesilip
Bir köye götürdüler.
Tüccarlar bunları eşkıya sandı.
Fidye teklif ettiler.
Kabul etmeyip , tüccarların mezheplerinin
Değiştirilmesi teklif edildi.
İkna yöntemleri uygulandı.
Kabul etmeyenler katl edildi.
Din adına
Mezhep adına Kan Kan Kan...
Kanla beslenen bir terör örgütü çıktı.
Yine bu asırda din adına
"İŞİD".
Demişya Tevfik Fikret ;
"Tanrılar Kurban ister
Serdarlar Kan Kan Kan"
Aynı metodlarla Müslüman kanı ...
Bin yıldır aynı dausılla.
Hasan Sabbah;
Büyük Selçuklu imparatorluğunun
Korku unsuru olmuştu, bin yıl önce
Cinayetler - Misillemeler birbirini izledi.
İmparatorlukta güven kalmadı.
Hasan Sabbah'ın korkulu gücü
Hissedilir oldu imparatorlukta.
Ehli Sünnet mücadelesini ,
Hayatını koyarak savunanlar ,
Şii İsmaili cemaatini savunuyordu.
Korku salmıştı tüm imparatorluğu.
Hasan Sabbah Semerkant'a Sufi kılığında geldi.
Kadının dikkati ile camiden çıkarken,
Başına çuval geçirilerek yakalandı.
Kadıya getirdiler Kadı Buhar'a Hanına götürdü.
Buhar'a Hanı O'nunla görüştü.
Sabbah, Han'ı ikna etti. Kendi mezhebine kattı Han'ı.
Semerkant'ın hakimi ,Karahanlılar hanedanın varisi
Zındıklara katılmıştı.
Bir kaç gün sonra,
Hasan Sabbah'ı yakalayanlar
Cinayetle öldürüldüler.
Bu konu Nizam ül mülk
Ve
İmparator Melih Şah'a anlatıldı;
Kadı Ebü Tahir tarafından .
Karar verilmişti.Semerkant'a girilmeli
Selçuklu Bayrağı Semerkant burçlarında
Dalgalanmalı - Bölgeye huzur gelmeliydi.
Semerkant'ı Melih Şah'ın Sülalesinden
Ahmet Han yönetiyordu.
Dendi ki Melihşah'a .
Ahmet Han ,
Zor durumda ;Hasan Sabbah göz koymuş
Hanlığına.
Öğle dendi.
İkna oldu Melihşah .
1089 ilk baharında 200 bin kişilik ordu ile
Dayanıldı Semerkant surlarına .
Halbuki Ahmet Han İsmailli olmuştu.
Yalanlarla Melihşah ordusu organize edilmişti,
Nizam ül mülk tarafından ...
Önce Buhara- Sonra Semerkant
Melihşah topraklarına katıldı.
Çok kan döküldü. Fazlaca Türk Kanıydı dökülen Kan.
Tüm İsmaililer yakalanıp katledildi.
Hasan Sabbah ,
Bir yer altı su kanalından kaçıp gitti
Bilinmeze.
Nizam ül mülk kazanmıştı Savaşı...
Tarihte Tarikata karşı yapılan ,
İlk kanlı Savaştı bu ...
İnsanlık tarihi bugüne kadar böyle
Bir savaş görmemişti.
Haşsasiyan tarikatını tarih bu savaşta tanıdı.
Terör'e dini gerekçe gösteren tarikat
Haşsasiyan..
Zamanımızda İŞİD,
Ve
"BOKO HARAM" tarikatları.
Metod aynı , algı ayrı...
İnsanlık aklını kazanmalıdır.
Aklın sonucu, demokratik hukukta birleşmelidir.
Yoksa; bin yıl öncesi durum , devreder durur
Tüm zamanlarda...
Semerkant'tan kaçan Hasan Sabbah ,
Alamut Kalesine göz koydu.
200 metre yüksekliğinde çıplak tepelerden
Oluşmuş bir yerdi burası...
Müritlerini gönderdi.
Yerli halkı müritleri kanalı ile
Kendi tarikatına bent( bağladı) etti.
Sonra derviş kılığında kendi geldi Kaleye.
Kale sorumlusu ile pazarlık edip,
Bedelinin iki katını ödeyip
Kaleye yerleşti müritleriyle.
6 Eylül 1090 gösteriyordu miladi Takvim.
Kurallar koydu müritlerine Hasan bin Sabbah.
"Cinayetlerinizi halka açık yerlerde yapınız
Böylece binlerce kişiye dehşet saçarsınız.
Öldürürken ölmeyi bilmek gerek.
En cesur şekilde ölerek kalabalığın
Taktirini kazanırsınız
Ölmek öldürmekten değerlidir.
Yeriniz cennettir."
Beyinler böylece yıkanıyordu, Alamud'da !
Dinin kurallarına bağlı olanlara
Hassan Sabbah dininin esaslarına bağlılık manasına "Esasiyan " diyordu.
Dini esastan anlayan manasına...
Bu kelime batı dillerine haş haş Afyon
Kullananlar manasına "Haşasiyan" yani
"Haşaş içenler gibi algılandı.
Aslında böyle bir şey yoktur.
Haşşaş içerek kurulmuş bir Tarikat değildir İsmaililer.
Haşşaşla da ibadet yapmazlar,
Tarihteki yanlış bir algıdır bu.
Karşıtların görüşüdür.
Alamut'ta tüm zevkler ve tedaviler
Bitkilerle yapılıyordu.
Yönetimin tepesinde Şeyh ve imam olarak
Hassan Sabbah vardı.
Propagandacı dervişler çeşitli rütbelerle
Hükmettiği coğrafyaya hakimdi.
Tarihin gördüğü en korkunç dini cinayet
Örgütü oluşmuştu Alamut'ta...
Selçuklu imparatorluğun Kanun koyucusu
Nizam ül mülk'ü katl etmişlerdi.
Nizam ül mülk'ü sevenlerde ,
"Nizamiyeciler " diye bir cinayet
Örgütü oluşturmuşlardı.
İmparatorlukta bir hiçten her yer
Kan gölü haline gelmişti.
Bu durum ne kadar acıydı.
Günümüzde de benzeri yok mu?
Dünün sarmalları dostları Müslüman' ları
Bu gün paralel olmadı mı?
Tarih tekerrür mü ne?
18 Kasım 1092 de,
Bağdat'ın kuzeyinde bir av partisinde
Sultan Melihşah zehirlenerek öldürüldü.
Nizam ül mülk öldürüleli 35 gün olmuştu.
1094 yılına gelindiğinde Melihşah 'ın hanımı
Terken Hatun tarafından
Hassan Sabbah'dan yardım istendi.
On bir yaşındaki oğlu "Berk Yaruk " için
Sabbah'ın müritleri sarayı bastılar.
Terken Hatunu ve Berk Yaruk 'u katl ettiler.
Büyük Selçuklu imparatorluğunu
Tarihe gömdüler...
Hasan Sabbah 80 yaşında öldü.
Miladi Takvim 1162 yılını gösteriyordu.
Yerine isyankar oğlu geçti.
O'nun adı da Hasandı.
Babasının evine kapandı Hasan
İki yıl çıkmadı evden.
İki yıl boyunca Ömer Hayyam'ın
"Semerkant yazmasını " okudu, özümledi.
8 Ağustos 1164 yılında tüm müritlerini topladı.
Müritler O'nu Mehdi olarak algıladı.
O, Konuştu : Şöyle dedi:
"Tüm dünyalılar; Cinler, Şeytanlar , insanlar
Zamanın imamı sizi kutsuyor.
Tüm günahlarınızı af ediyor.
Mahşer günü geldi, Kutsal yasalar iptal edildi.
Kutsal yasa kulların cennete girmesi içindi.
Cenneti hak ettiniz.
Bu günden itibaren cennet sizindir.
Bu güne kadar yasak olan her şey serbest.
Şart olan her şey yasaktır.
Günde beş vakit namaz yasaklanmıştır.
Kur'an da cennet içkisi olarak belirtilen
Şarap serbesttir.
Şarap içmemek iman eksikliğidir". (1)
Dedi.
Bu buyruklardan sonra meclislerde
Ney çalınmaya ,
Divanda mecliste şarap içilmeye
Başlanmıştır.
Mevlana'nın Konya'da, Ney çalarak ibadet etmesinin
Alamut'ta ilgisi var mı ola....?
Bugünden sonra babası Hasan Sabbah 'ın
İnsanlığa verdiği korku dindi.
Cinayetler zinciri sona erdi.
İsmaililer hoş görünün sembolü oldular.
Bu hoş görüye Ömer Hayyam 'ın
Rubaileri sebep oldu.
Öyle denir
Tarihte.
Dünyevi bir eser cinayetler
Zincirini sonlandırdı.
Fakat dünyadaki cinayetler
Bitmez ki.
Biri biter, biri başlar.
Cengiz'in torunlarından Hulagu Han
160 yıl Alamut'ta hüküm süren
Hasan Sabbah saltanatına son verdi.
Hulagu Bizzat Kaleye çıktı, gezdi.
Hayret etti, Hasan Sabbah'ı taktir etti.
Fakat Kaleyi ve kütüphaneyi yaktı.
Büyük İskender Bağdat'a girdiği zaman,
Sordu Hocası Aristo'ya;
Hocam;
"Bir milleti tarihten tamamen silmem için
Ne yapmam gerekir?"
Aristo;
"Tüm Kütüphanelerini yakacaksın..."
Buyruğu yerine getirdi İskender,
Bağdat Kütüphanelerini yaktı.
Ve küllerini yanık kitapları
Fırat'a attı, Fırat'ın aylarca simsiyah
Aktığı söylenir Tarihte.
Hulagu Han ;
İskender' imi örnek aldı acaba?
Hani demişti ya . 18. Asır Şairi Nedim
"Tahammül mülkünü yıktın ,Hülagu Han mısın Kafir?
Aman dünya'yı yaktın ,Ateş-i suzan mısın Kafir?"
Şimdi bu zamanda ;
Ne Nedim var Osmanlı Şairi
Ne birinci Hasan Sabbah var
Ne ikinci Hasan Sabbah var
Ne Nizam ül mülk
Nede imparator Melihşah
Nede Hülagu Han!
Bütün bu olaylar zamana yazılıverdi.
"Mal da yalan, mülkte yalan
Hadi birazda sen oyalan "
Demiş ' ya
Yunus...
Yunus'layın bitirelim
"72 millete, mezhebe aynı gözle bakmayan
Müslüman'ım dese bile "KAFİR " dir.
1) Amin Maalof'ın Semerkant adlı
Kitabından faydalanıldı.