Yunanlı Subayın Yalanı!

              Geçtiğimiz günlerde bir Yunan Gazetesinde Emekli bir Yunanlı subayın iddiası yer aldı.

              Bu subay diyor ki:

              “8 Ağustos 1964’ de yapılan hava  harekatında  Yüzbaşı Cengiz Topel’in uçağını savaş gemisinden yaptığım ateş sonucu ben düşürdüm.”

 

              Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığından bir açıklama bekledim. Gelmedi.

              Konunun yakın tanıklarından biriyim.

              O gün Eskişehir 1.Ana Jet Üs Komutanlığı Savaş Harekat Merkezi (COR)  nöbetçi subayıyım. İlk saldırı görevi 1.Ana Jet Üs Komutanlığına verildi.Saldırı saati ® (Ar saati) saat 14.20 olarak verildi ve verilen saatte 4’lü bir kol Cengiz Topel’in komutanlığında havalandı.

 

             Hava Harekatı’ nın amacı Baf-Erenköy ‘ün Yunan milislerinin ele geçirmeleri olasılığıydı.

 

             Kol arkadaşlarının anlatımlarına göre Baf’ ta yaşayan hem Rumlar ve hem Türkler kenti boşaltmışlar ve dağlara çekilmişlerdi. Hedef  bu 4’lü Kol’un isabetli atışlarıyla amacına ulaşmıştı.

             Yüzbaşı Topel bu görevi yaptıktan sonra Yunan Alayı’nın Gönyeli’ den Baf’ a doğru geldiği bilgisini alınca tek başına daldı ve son kalan bombasını da ateşledi.Ancak, Yunan askeri üzerinde moral çöküntü yapmak üzere uçağı yükseltmedi ve üstelik “After  Born”  diye anılan ve uçağa bir füze gibi ek hız sağlayan sistemi çalıştırdı. Bu uygulama sırasında Topel’in uçağı tam üzerindeyken bomba patladı ve uçak isabet aldı. Uçağın isabet alması ile Uçağı terk etmesi arasında  geçen zaman 8-10 saniyelik bir süreyi kapsıyordu ve Yüzbaşı Topel Bu süre içinde uçağı terk etmeyi, paraşütle atlamayı gerçekleştirdi.

 

            Havada üç kurşun yarası aldığı, çok alçaktan atladığı için hızla asfalt yola indiği için bir bacağı da kırıldı.Buna karşın uçağın yönüne göre sağ tarata Yunan milisleri sol tarafta da Türk mücahitleri vardı.Yüzbaşı Topel tabancasını çıkarıp Yunan milisleri tarafına koştu ve esir alındı.

            Bizim aldığımız bilgi ve arkadaşlarının söylemleri böyleydi. Kaldı ki uçağa ateş edecek bir Yunan gemisinin o bölgede bulunması da olanaksızdı.

 

           Telefonla Komutanı arayıp  Yüzbaşı Topel için Harp Ceridesine ne yazmam gerektiğini sordum.Komutan “Eşir” yazmamı istedi. O gün tutulan Harp Ceridesinde bunlar kayıtlıdır.Yanılmıyorsam gece yarısına doğru Topel’in şehit olduğu haberi geldi.

 

           Küçük ama benim için önemli bir anı.

           Alarm durumundayız. Amerikan Başkanı Kennedy düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü Fazilet Mücadelesi isimli kitap yazmış ve Türkçeye de çevrilmişti. Harekattan  iki gün önce “Güngör! Adam öldü kitabı piyasada bulunmuyor. Sende vardır. Getirt de okuyayım” demişti. Kitabı getirtmiştim ve harekat  günü 112. filonun önünde Kennedy’nin kitabını okuyordu. O kitap Rumlarda kaldı ve geriye vermediler.

 

          Yüzbaşı Topel’in alnında bir yara bandı vardı. Ceset bembeyazdı. Bir söylenti yayıldı. “Yapılan işkencenin belli olmaması için sol koltuğunun altından girilerek kanı tamamen boşaltılmıştı. Ancak bazı uzmanlar bu işlemin yapılmasının gerektiğini söyleyip ekliyorlardı.”Bu gibi durumlarda cesedin kokmaması için bu işlem yapılırdı”

 

          Yunanlı subayın Bu gerçekler karşısında aradan geçen 46 yıl sonra söylediklerinin yalan olduğu   kesinlik kazanmıyor mu?

 

          Rahmetli Yüzbaşıma rahmet diliyorum.

 

Yayın Tarihi
29.11.2010
Bu makale 14626 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Kostaki Musurus Paşa, Lefter Küçükandonyadis ve YAŞAR BÜYÜKANIT Sözgelimi, 1imparatorluk olan Osmanlı devletini, sonradan Müslüman olan Rum Köse Mihal bey örneğini vererek Türkler ve Rumlar birlikte kurdu deMemişti. Diyemezdi de zaten! Çünkü onda aristokrasinin ahlakı vardı ve ahlak tektir. Sonuç olarak; Rum asıllı Türk-Osmanlı tebaasından olup liyakati sayesinde büyükelçilik payesi alacak kadar yükselen Kostaki Musurus Paşa da, Türk milli takımı adına Yunanistan'a iki gol atan Lefter Küçükandonyadis de Atina'da Türklüğü temsil etmişlerdir. Rum asıllı olMayan, ama Türk asıllı olup olMadığı konusunda Hakkında Yığınla Spekülasyon yapılmış olan ve bununla ilgili hiçbir açıklamasına tesadüf etMediğimiz YAŞAR BÜYÜKANIT, Atina'da şu 2Rum kadar Türk Ulusu'nu ve Türk Devleti'ni temsil edebilmiş Midir? Şimdi çok merak ediyorum. Yunan gazeteleri acaba Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra, kendileri hakkında da "Atilla OlMayan Türk" diye övgü dolu başlıklar atmayı düşündüler mi? Osmanlı Devleti ile Yunanistan Devleti arasındaki siyasal ilişkiler 1840'ta kuruldu. Osmanlı Devleti, Yunanistan Devleti'nin başkenti Atina'ya orta/elçi olarak Kostaki Musurus Paşa 'yı (1807-1891) atadı. Kostaki Musurus Paşa; Osmanlı Devleti uyruğu, Rum/Yunan asıllı, Hıristiyan/Dinli, Ortodoks/Mezhepli, Girit/Asıllı, İstanbul/Arnavutköy doğumlu, Osmanlı Dışişleri Bakanlığı yüksek bürokratlarından biriydi. Kostaki (Büyük) Musurus Paşa 1840'ta Atina'ya geldi. Bu sıra Yunanistan'ın siyasal ortamı çok karışıktı. 1830'da Osmanlı Devleti'nden ayrılıp bağımsız 1devlet olan Yunanistan'da 3siyasal parti vardı. Bu partiler bağlı ve bağımlı oldukları İngiltere, Fransa, Rusya'nın Osmanlı Devleti karşıtı; siyasal, ekonomik, askeri, yayılmacı, sömürgeci, saldırgan amaçları doğrultusunda 1tutum izleyip siyasal iktidarı ele geçirmek için kıyasıya savaşıyorlardı ama onları birleştiren tek 1temel düşünce vardı. ''Hellenizm / Panhellenizm / Enosis'' düşüncesi doğrultusunda Osmanlı/Türk düşmanlığı yapmak... Musurus Paşa, büyük diplomatlara yaraşır etkin 1çalışma yaptı. Öncelikle Yunanistan sınırları içinde kalmış olan Osmanlı/Türk mallarının Yunanistan Devleti'nce kamulaştırılması sonucu bu malların ödenmemiş satış bedellerinin ödenmesi ve tazminat ödenmesi konusunu çözümledi. Bu satış bedeli ve tazminat ödeme Yunanistan Devleti'ni ve Yunan kamuoyunu müthiş öfkelendirdi. Bununla yetinmeyip, Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Rum/Yunan asıllı Osmanlı Devleti uyruklarına verilen Yunanistan Devleti pasaportlarını geçerli kabul etmedi. Başbakan İ. Kolettis'in desteğinde çıkan 1gazete Musurus Paşa'nın öldürülmesi gerektiğini yazdı. Yunanistan Kralı'nın yaveri Albay Karatasos İstanbul'a gitmek için vize istedi. Musurus Paşa, geçmişte Osmanlı Devleti karşıtı etkinlik yapmış kişilere vize verilMeyeceğine ilişkin yönetmeliğe uyarak vize verMedi. Kral Otto ve Başbakan İ. Kolettis, Musurus Paşa'ya ağır sözlerle saldırdılar. Osmanlı Devleti, Musurus Paşa'dan ve Osmanlı Devleti'nden resmen özür dilemesi için Yunanistan'a ağır 1nota verdi. Yunanistan bu notayı geri çevirdi. Musurus Paşa ve elçilik çalışanları 14 Şubat 1847'de 1Osmanlı savaş gemisiyle İstanbul'a döndüler. Yunanistan 1yıl sonra Musurus Paşa'dan ve Osmanlı Devleti'nden resmen özür diledi. Musurus Paşa 17 Şubat 1848'de gene 1Osmanlı savaş gemisiyle Yunanistan/Atina'ya gitti. Yunanistan Devleti'nin kışkırttığı Yunan basını yeniden Musurus Paşa'ya saldırmaya başladı. Bu kez Musurus Paşa, Yunanistan'daki Osmanlı/Türk yanlısı ayaklanmaları kışkırtmakla suçlanıyordu. Yunan basını Musurus Paşa'yı öldürülecek hedef olarak gösteriyordu. Yunanistan Devleti Musurus Paşa'nın korunmasını sağlamadı. Osmanlı elçiliğinde çalışan, Yunan haberalma örgütleri yapısında görev yapan 1Yunanlı/Rum, Musurus Paşa'nın çalışma odasına girip tabancayla beş el ateş etti, Paşa çevik davranıp kurşunların tümüne hedef olmadı. Yalnız sağ kolundan yaralandı. Osmanlı Devleti olayı şiddetle protesto etti. Katil/tetikçi Osmanlı Devleti uyruğu Yunanlı/Rum olduğu için 2devlet arasında 1savaş çıkmadı. Yunanistan Devleti suçluyu vermek istemedi. Osmanlı Devleti suçluyu Yunanistan Devleti'nden aldı. Osmanlı/Türk devlet adamlığının YurtSever 1örneği olan Kostaki Musurus Paşa 1891'de Arnavutköyü'ndeki evinde öldü. Heykeli hâlâ yok. (Bu yazı Kostaki Musurus Paşa hakkında yazılmış 1köşe yazısının özetidir. (METIN ERKSAN - KALEM - Cumhuriyet 18.02.2003 )******* Lefter Küçükandonyadis, 1925 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Türk futbolunun sembol isimlerindendir. Futbola Taksim'de başladı. Fenerbahçe futbol kadrosunda 1947'de yer aldı. İtalya'nın Fiorentina ve Fransa'nın Nice takımlarının formalarını giydi (1951-53). Dönüşünde tekrar Fenerbahçe'de oynadı. Sarı-Lacivertli forma altında iki İstanbul Profesyonel lig, üç de Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Gol Kralı oldu(1953-54). Milli Takım formasını 50 kez giydi. Futbol Federasyonu'nun "Altın Şeref Madalyası"nı alan ilk futbolcu oldu. Milli takım'da 8 kez kaptanlık yaptı. 1963'te futbolu bıraktıktan sonra Yunanistan'ın Egaleo, Güney Afrika'nın Johannesburg takımlarında futbolcu ve antrenör olarak yer aldı. Daha sonra Samsunspor, Orduspor, Mersin İdmanyurdu ve Boluspor'da teknik direktörlük yaptı. Büyük futbolculuğu ile "Ordinaryus" olarak tanımlandı. İşte o soyadı küçük ama kendisi gerçekten büyük Lefter'in fütbol hayatından 1kesit: Tarih 23 Nisan 1948, yer Atina. Yunanlılar çok heyecanlı. Türk milli takımı ile maç var. Yunan basını günlerdir kışkırtıyor. "Meclislerini kurdukları ve bayram ettikleri 23 Nisan gününde şunları rezil edelim." Yunanlılar tartışıyordu: -Kolay değil Türkiye'de Lefter oynuyor. -Peh! O bizden sayılır, bize karşı asla iyi oynamaz, merak etmeyin. Maç başlıyor. Lefter Küçük Andonyadis o müthiş çalımlarıyla Yunanlıları yırtıp geçiyor, vuruyor ve gol. Maçın sonuna doğru; Lefter ilerliyor, ilerliyor, Yunanlı seyirci ayağa kalkmış nefesini tutmuş, Lefter hala ilerliyor, bir çalım, bir daha ve çakıyor: Gol! Lefter, Yunanlıları şok ediyor. Yunanistan'ı 3-1 yeniyoruz. İki fanatik Yunanlı Lefter'in gollerine kahretmişler. Üzüntüden intihar ediyorlar. Hem de Akropol'den aşağı kendilerini atarak. *** Temsil etmek, hiç kuşkusuz dünyanın en zor işidir. Çünkü dışarıya karşı temsil edilenin iradesiyle birlikte bütün görüntüsü ve görkemini de olduğu gibi yansıtmanız, yani onu hem hakkıyla temsil etmeniz; hem de sizin kişi olarak, temsil ettiğiniz kişi veya kuruma en ufak toz kondurtmayacak kadar yüksek 1kişilik ve karakter sahibi olmanız gerekir. Hele de konu 1devletin temsili olursa eğer, mesele büsbütün ciddiyet kazanır. Onun için de gerçek anlamıyla büyük devletlerin önem verdikleri bakanlıklarının en başında Dışişleri Bakanlığı gelir. Bu önem verme, devletlerin diş temsilciliklerine de aynı ölçüde yansır. Öyle ki, 1devletin temsil edildiği yabancı ülkelerdeki büyükelçilik binalarının yeri, büyüklüğü ve konumunun dahi o devletin gücü ve görüntüsüne uygun olarak seçilmiş olduğu ilk bakışta anlaşılır. T.E. nin ibranice bilMeyen"Monşerler"i Ömer Seyfettin'in "Pembe İncili Kaftan" hikâyesi yalnızca 1hikâye değildir; temsil meselesi üzerine verilmiş 1derstir aynı zamanda. Sahip olduğum tarih bilinci ve ulusal bilinçten ötürü şahsen ben, ORGENERAL YAŞAR BÜYÜKANIT ın; 1yıl kadar önce Atina'da Yunanlı subaylar tarafından AYYILDIZ Türk BAYRAĞINA yapılan iğrenç SALDIRI ve Türklüğün AşağıLandığı Rezaletten HeMeN Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı sıfatıyla şimdi de GENELKURMAY Başkanı sıfatıyla Atina'ya gitmiş olmasının BüTüNüYLe YANLIS olduğunu düşünüyorum. (hepimiz DüşüYORUZ) Çünkü AYYILDIZ Türk BAYRAĞINA Yunanlı subaylar tarafından yapılan çirkin saldırıdan ötürü Yunanistan Devleti Resmen özür DileMemiştir. Yunan Kara Kuvvetleri Komutanının üzüntülerini bildirmiş olması asla özür yerine geçMez. Yukarıda sözünü ettiğimiz olayın hiç yaşanmadığı varsayımıyla, gitmesi gerektiği için gittiğini farz etsek bile, 2 Kasım 2006 günü Atina'da gazetecilerle yaptığı sohbette, sayın BÜYÜKANIT Türk Ulusu ve Devleti'nin kendi yurttaşları olan Rumlarla iyi ilişkiler içinde bulunduğuna örnek vermek ihtiyacını hissetmiş idiyse de eğer, 1Türk-Osmanlı devlet adamı olan Kostaki Musurus Paşa'dan ve Rum asıllı milli futbolcumuz Lefter Küçükandonyadis'ten söz edebilirdi. Hadi diyelim ki Kostaki Musurus Paşa'dan haberi yoktu. Peki, ama "damarımı kesseniz kanım sarı-lacivert akar" diyecek kadar fanatik Fenerbahçeli olduğunu bildiğimiz Büyükanıt'ın Lefter Küçükandonyadis'den de Mi haberi yokTu? Oysa ki Fenerbahçe'nin amigoları 1yana, en sıradan fanatik Fenerliler dahi Lefter'in Atina macerasını bilirler. Paşa hazretlerinin bu sözünü ettiklerimizden haberdar olMaması da olağandır diyelim. Peki, ama Ya Oguz Oncu Ogretici Onder Onurlu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat yaşadığı ve Karlsbad Notlarında anlattığı şu ibret verici olay ve konuşmadan da Mı haberi yokTu? Tevazu sahibi PIRIL PIRIL Gercek 1TürkBeyefendisi Cefakar Fedekar Caliskan Samimi Durust Mert Yigid Gazi Mustafa Kemal Atatürk; l.Dünya savaşı sırasında , 30 HAZİRAN -28 TEMMUZ 1918 günleri arası tehlikeli 1biçimde bozulan sağlığına kavuşmak için Karlsbat'da bulunmaktadır. Karlsbat' da Türkçe ve Fransızca olarak günlük anılarını yazar. Atatürk Karlsbat'da daha önceden tanıştığı ünlü gazeteci Hüseyin Cahit Bey' le (YALÇIN ) rastlaşır. Birden 1anısını anımsar ve defterine yazar. 24 TEMMUZ 1908 'de Hürriyetin ilanından sonra 1Yunan Gazetesinde Türk Ordusunu ağır aşağılayan ( Hakaret eden) 1makale yayınlanır. Devlet, siyasal yetki ve o zaman ki basın bu ağır aşağılamaya hiç1 tepki gösterMez. Yalnız Hüseyin Cahit Bey bu ağır aşağılamaya 1yazı ile karşılık verir. Bu nedenden ötürü Türk Subayları Selanik Ordu Evinde Hüseyin Cahit Beye 1"altın kalem" armağan etmek için 1tören düzenler. Bu töreni düzenleyenlerin başında Atatürk'ün Harbiye'den sınıf arkadaşı emekli Yüzbaşı Tahsin Bey vardır. Tahsin Bey Selanik'de "Silah" isimli 1gazete yayınlanmaktadır. Tahsin Bey'in ünlü takma ismi "Silahçı Tahsin" dir. O sırada kıdemli yüzbaşı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yunanlı yazarın yazısını okuMamıştır. Görkemli törende Silahçı Tahsin Bey; Yunanlı yazar hakkında; küfürlü, aşağılayıcı, çok coşkulu 1konuşma yapar. Atatürk Silahçı Tahsin'in konuşmasını beğenMez. CennetMekan Ruhu şad olsun ;; ZionHACLI_YAHUDI MaSoN 7Düvel SöMüRGeCi Emperyalizmin AMANSIZ DÜŞMANI Mahsun Mağdur Mazlum Müslüman Milletlerin Cefakar Fedakar Vakar tevazu mütevazi Onurlu Oguz Ögretici Örnek Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk töreni yöneten lll. Ordu komutanından izin alarak şu konuşmayı yapar: "Tahsin Bey: eğer 1Yunan gazetesi Türk Ordusunu aşağılamışsa, bu olayı Hüseyin Cahit Beyin karşıt 1makale yazması kapataMaz. Sorunu Ciddi olarak çözümLemek ZORUNLUDUR. Devletimizin bu konuda Resmi 1karşılık vermesi GEREKir. Bu girişimden ayrı olarak Türk Ordusunun üzüntüsü ve tepkisini göstermek için, bence Hüseyin Cahit Bey'in makalesinin hiç1 etkisi olaMaz. Olağanüstülük şöyle olur. Örneğin; Sizin gibi Kahraman 1ordu üyesi, KALKar Atina'ya GiDer. Bu gidişi hem kişisel olarak yaparsanız, hem de Türk Ordusunun aşağılanmayı kabul etMeyen 1üyesi olarak yaparsanız. Türk ordusunu aşağılayan makaleyi yazan YAZARI ve bu yazıyı yayınlayan gazetenin SORUMLU yazı işleri müdürünü Atina'da BULursunuz. ONLARI DüeLLoYa davet EDersiniz. Yazar ve sorumlu yayın müdürü DüeLLo davetinizi kabul etMezlerse, ONLARI orada Atina'da VURursunuz. Sonra da, gider polise teslim olursunuz. Böylece hem Türk Ordusunun şeref ve onurunu kurtarırsınız, hem de bu yolda her çeşit sonuca katlanırsınız." (Metin Erksan, Mare Nostrum, Hil Yayınları, İstanbul-1997) Kostaki Musurus Paşa Atina'ya elçi olarak gittiğinde Yunanlılara şirin gözükmek için hiç1 şey yapMamıştı. Sözgelimi, 1imparatorluk olan Osmanlı devletini, sonradan Müslüman olan Rum Köse Mihal bey örneğini vererek Türkler ve Rumlar birlikte kurdu deMemişti. DiyeMezdi de zaten! Çünkü onda aristokrasinin ahlakı vardı ve ahlak tektir. Sonuç olarak; Rum asıllı Türk-Osmanlı tebaasından olup liyakati sayesinde büyükelçilik payesi alacak kadar yükselen Kostaki Musurus Paşa da, Türk milli takımı adına Yunanistan'a 2gol atan Lefter Küçükandonyadis de Atina'da Türklüğü temsil etmişlerdir. Rum asıllı olMayan, ama Türk asıllı olup olMadığı konusunda hakkında Yığınla Spekülasyon yapılmış olan ve bununla ilgili hiç1 açıklamasına tesadüf etMediğimiz YAŞAR BÜYÜKANIT , Atina'da şu 2Rum kadar Türk Ulusu'nu ve Türk Devleti'ni temsil edebilmiş Midir? Şimdi çok merak ediyorum. Yunan gazeteleri acaba Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra, kendileri hakkında da "Atilla Olmayan Türk" diye övgü dolu başlıklar atmayı düşündüler mi?  .......... Gafilsiniz Cahilsiniz Yunan Serpusu FES uygunda Sapka Degil Mi Bizans PAPAZLARIN YAHUDi HAHAMLARIN Cübbeyi Ne Vakit Ne için giydiler Bizi Amacımıza Varmaktan ALI koyan DIS DüSMaNLaR Sömürge Etmek ilerleMemizi isteMeyenler FAKAAT DAHA ZeHiRLiSi içimizdeki DIS düsmanlarla ELELE olan HAiNler"dir TC'nin Gençligine HiTaP ediyorum HACLI Yahudi senden Türkten çok Geri iDi Manada Fikirde Tarihte böyle iDi Eger bugün HACLIYahudi nihayet Teknikte 1yükselme gösteriyorsa EY Türk çocugu O Kabahat senin DEGIL senden evvelkilerin AFFOLUNMAZ ihmalin ihanetin 1 neticesidir MiLLeTleRin Kalbinde intikam HiSSi olmalı Bu alelâde 1 intikam DeGiL hayatına ikbaline refahina DüSMAN olanların Zararlarını YOK etmeye Yönelen 1 intikamdir Bütün DüNYA bilmeli ki karsımızda böyle 1düsman oldukça onu AFFETMEK elimizden GELMEZ gelMeyecektir Düsmana Merhamet Acizlik Zaaftır Bu insaniyet göstermek DeGiL insanlık özelliginin YOK olusunu ilân etmektir düşmandan kaçılMaz kaçan KOVALAnır SIRTIMIZdaki Semeri Keneleri ATMALIYIZ korkunun ölüme Hic Faydası YOKtur onları vatanın harim-i ismetinde boğacağız Ezilenler Ezenler Diye 1sey YOKtur ANCAK kendilerinin Ezilmesine Ezilmeye iZiN verenler VARdır Onurlu Özgur olmak icin Oku Ogren OgreT Orgut_Lenmeliyiz milletin istiklalini yine milletin Azim ve KaRaR_Lı_LıGı KURTARacaktır Manda Himaye ASLA kabul olunMaz ATATÜRKÜN GENÇLIGE HITABESI 1DUVAR SÜSÜ DEGIL 1ERKEN UYARI SISTEMIDIR Bu aziz millet icin Ne_ler yapılmaz Bu millet iLe Ne_ler yapılmaz ben icap ettiginde canımı seve seve vereceğim Ya istiklal Ya Ölüm

Hanifi Altaş 05.11.2011

Genel Kurmayı öyle bir hale getirdiler ki artık şehitlerimizle ilgili yalan haberlere bile cevap vermiyorlar. İyiki varsınız. Paylaşımınız için teşekkür eder, saygılar sunarım.

cengiz topel dikbaş 02.12.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!