Karanlık koyulaşıyor! ( mu?)

               Türkiye’de gündem,günde değil,neredeyse saat başı değişiyor.
               ABD’li,AB’li heyetlerin gelip gidişiydi,Türk yetkililerin açıklamalarıydı,derken,12.dalgayla gündem hemen değişiverdi.Dikkatler bilim ve eğitim alanında uzmanlaşmış değerli bilim adamlarının gözaltına alınması ile Türkiye’nin gündemine oturuverdi.
              Halbuki Türkiye’nin yaşamsal gündemi bunlar değildi.
              Tartışılması gereken yaşamsal gündem başta,Ermeni sınır kapısının açılması,PKK ve Irak sorunu gündemin en önemli konularıydı.
              Dikkat edilirse özellikle Ermeni sınır kapısı konusunda yetkililerimiz sus pus…
              Başbakan Erdoğan 61 milyon dolarlık yeni uçağıyla Antalya’da tatil yaparken Ermeni sorunuda “Karabağ konusu çözülmeden olmaz” mealinde bir demeç verdi ama Ermenistan yetkilileri kapının açılacağını sürekli yinelemelerine karşın sesleri sedaları kesildi.Yalnız  dış politikayla ilgili,sanıyorum Eski Dışişleri bakanı Yakış bir açıklama yaptı.Dedi ki;”Ermeni dosyasında Karadağ sorunu da var.”Öyle cılız bir sesle söyledi ki;gerçekten inanamıyorsunuz.
              Dışişleri bakanı ortada yok.Zaten batıda “Bebek” olarak neredeyse alay konusu.
              Bakmayın Başbakan Erdoğan’ın “Karabağ olmadan kapı sorunu çözülmez” mealindeki çıkışına.Bilinir ki Erdoğan ne zaman Kasımpaşalı tavrıyla meydan okumuşsa,kısa sürede bu tavrını hemen değiştiriverdiğini kaç kez gördük.İşte Nato Genel Sekreterlik konusu.Arkadaş yağdı gürledi,baskıyı görünce de on saat sonra tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı.
             Konuyu uzatmadan gerçeklere bakalım.
             Türkiye,batılı stratejistlerin de vurguladığı gibi dünyanın kilidi.Ortadoğu,Kafkaslar ve Orta Asya’ya giden yol Anadolu’dan geçer.
             Başta petrol, dünyanın en zengin yer altı değerleri bu bölgelerde.
O zaman özellikle petrol bölgelerinin denetim altına alınması ve nakil yollarının da sağlama alınması çok önemli emperyalist ülkeler için.
             Emperyalistler bunun önemini yıllar önce belirlemiş ve ona göre de palanlarını yapmışlar.
             Buyurun yaygın biçimde bilinmeyen bir belgeye göz atalım.
             Hani 12 Mart olaylarında adı muhbire çıkan bir Tümgeneral vardı.Atıf Erçıkan.
             “Erçıkan 1960’ın başlarında Kurmay Albay olarak Nato’da görevlidir.Nato o yıllarda Washington’dadır.Karargahta ‘Kurmay başkanlığı görevi İngilizlerden Fransızlara geçmiştir.Fransız Tümgeneral  karagahtaki proje subaylarına elindeki projeleri dağıtır.Kurmay Albay Atıf Erçıkan’a da ‘Sovyetler Birliğine uygulanacak Psikolojik Harp Harekatı’ dosyasını verir.Erçıkan odasına gider.Masanın başına geçmeden  içeriye iri yarı iki Albay girer.Biri İngiliz öteki Amerikalıdır.Dosyayı Erçıkan’dan almak isterler.Alamayınca,ağız dalaşı başlar,ardından da tehdit gelir.’Bu dosyadan bir bilgiyi  sızdırırsan bil ki öldürülürsün!’ derler.(Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları S.196-197.Muzaffer İlhan Erdost.
            Dosyanın özeti şöyle:
            “Sovyetler Birliğinin Merkezi Otoritesini çökertmek amaçlanmıştır.Bu amaca varmak için kullanılacak  psikolojik araçlarından söz edilmektedir.Psikolojik savaşın hedef kitlesi  Rus olmayan uluslardır,ya da ulusal topluluklardır.Dosyanın sonunda,Sovyetler Birliğinin merkezi otoritesi  çöktüğü zaman,Rusya’dan başka 15-16 yeni devletin ortaya çakacağı öngörülmektedir.Ortaya çıkacak yeni devletlerden 5-6 tanesi Türk devleti olacaktır.Bunların bulundukları coğrafya  stratejik yönden   çok değerli ve doğa kaynakları zengindir.Bu devletler batıdaki Türkiye Cumhuriyeti ile birleşirse ,o zaman ‘Hitler Almanyasından ve Stalin Rusyaszından daha tehlikeli  bir kuvvetin Batılıların karşısına çıkacağı’ belirtilir.Büyük bir tehlikeyi yaratmamak ve Türkiye ile doğudaki Türklerin birleşmesini önlemek için alınacak önlemler neler olmalıdır.”(a.g.e.)

“Türkiye ile Doğudaki Türklerin  birleşmesini önlemek için” hangi tedbirler alındığı yakın tarihe bakıldığına ve bu gün izlenen Ermeni ve Ortadoğu politikaları dikkatle izlendiğinde “alınan önlemlerin” neler olduğu açıkça ortada değil mi?
            “ İki devlet tek millet” sloganını geçersiz kılmak,diğer Türki devletlerle Türkiye’nin ilişkisinin kesilmesi başta ABD,emperyalist ülkelerin,bu bölgedeki zenginliklerin rahatça sömürülmesinin temel hedef olduğu ortaya çıkmıyor mu?
             40 yıl önceden başlayan Asala ve PKK örgütlerinin ortaya çıkması basit bir nedene dayanmıyor.Bunu anlamak için dış politika uzmanı olmaya hiç gerek yok.Bir yurttaş olarak fotoğraf karelerinin tümüne baktığınızda amaç açıkça ortaya çıkıyor.
            Gücünü Batı emperyalizmin desteğinden alan Sarkisyan’nın “14 Ekimde Türkiye-Ermenistan Milli maçına, açılacak sınır kapısında geleceğim” demesi boşuna söylenmiş bir söz almaması gerek.Zaten ilk dış gezisini Türkiye’ye yaptığı ve Mecliste Atatürk ve laik Türkiye’den söz etmesi,her zaman olduğu gibi bir kandırmaca olmasına karşın,öve öve bitiremediğimiz bu ziyarette emir verircesine “Ermeni sınır kapısını açın” demesi izledikleri politikanın bir sonucudur diye düşünüyorum.
           Dış basına baktığınızda konuyla ilgili söylemlerde de aynı politik yönde değerlendirmeler yapıldığını görüyoruz.Örneğin THE TİMES gazetesi “70 yılı aşkın ayrılığın birkaç hafta içinde  son bulabileceğini…”
           “Sınırın açılması  Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya ötesindeki büyük bir güç olarak  yükselişinin  kilit unsuru olarak görülüyor” demesi bir saptırma,Türkiye ve Kafkaslardaki ülkelerin aptal yerine konulmasından başka bir anlam taşımıyor.Atıf  Erçıkan’ın elindeki dosya içeriği bunun tam tersini söylüyor.
           Aynı gazete “Türkiye sessiz.sorumlu diplomasi sergileyip Ermeni işini çözmek” durumundaymış.
           Bu tutumun ve akıl vermelerin Türkiye,Azerbaycan ve öteki Türki devletlerin tüm çıkarlarını yok etme anlamına geliyor.Olsun;dinci hükümetimiz iktidarda kalsın da ne olursa olsun!
          Konuyla ilgisi olduğunu düşündüğüm bir belgeyi daha sunmak istiyorum.
          Biliniyor;Emperyalist ülkelerin uykusunu kaçıran en önemli olgu “Ulusal kurtuluş savaşları” dır.Kemalizm değdiniz zaman akıllarını kaçırmaktadırlar.İşte örneklerden bir tanesi.
         Avrupa Parlamentosu liberal demokrat(İngiliz) milletvekili Andrev Duff Eylül 2005’te şunları söylüyor:
         “Türkiye( …)milliyetçi klasik Kemalizm’le mücadele etmelidir.Devletin gücü azaltılmalıdır.Kemalizm reforme edilmeli ve bu eski liderin  fotoğrafları
Kamu binalarının duvarlarından indirilmelidir.Türkiye artık Kemalizm’de değişme gereğiyle yüzleşmeli.Sadece yasalar,anayasa değil,Kemalizm kültürü ve felsefesi de değişmeli” diyordu.
         Bir AKP Milletvekilinin de meclis salonundaki Atatürk’ün Mareşal giysili fotoğrafının kaldırılması isteğini de anımsamalı.
         Emperyalist ülke sözcülerinin en büyük düşmanı da Musütafa Kemal Atatürk olduğu gerçeği de akıllardan çıkarılmamalıdır.Çünkü Atatürk “Tam bağımsızlık” diyor ve bundan kesinlikle vazgeçilemeyeceğini önemle vurguluyordu.
         Bütün bu emperyalist tuzakların, Batının tam bağısızlık şiarını yok etmek için kurulduğu da akıldan çıkarılmamalıdır.
         Türkiye üzerindeki karanlık yoğunlaşıyor.
          Bu karanlıklarda boğulup gidecek miyiz,yoksa Atatürk’ün kurduğu tam bağımsız,çağdaş,laik ve demokrat bir ülke olarak yaşamımızı sürdürecek miyiz?
          Önümüzdeki en güncel sorun bu,diye düşünüyorum.

 

Yayın Tarihi
16.04.2009
Bu makale 13149 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!