Ortadoğu-ABD- Petrol

            Belge sunuyor, olup bitenlerin ülke açısından ne anlama geldiğini ve tarihsel süreç içinde benzeri olgular ne sonuç vermiş irdelemeye çalışıyorsunuz ama, bazı yurttaşları inandırmak olanaklı olmuyor.

 

            İşte, şimdi sizlere, Ortadoğu ve özellikle petrol konusuyla ilgili belgeler sunmaya çalışacağım.

          

            Öncelikle ABD konuya nasıl bakıyor? Sorusunu yanıtlayalım.

            Mc. Namara (ABD E. Dışişleri Bakanı) 1967 yılında, Temsilciler Meclisinde yaptığı konuşmada “Ortadoğu taşıdığı stratejik önem nedeniyle Birleşik Devletler (ABD) açısından önemlidir. Bu bölge, askeri ve ekonomik çıkarlarımızın birleştiği kavşaktır ve Ortadoğu petrolü yaşamsal önemdedir. (Talat Turhan, Küreselleşmenin Şifresi, s.57, İleri Yayınları)

 

            Ortadoğu petrolleri,bilinir ki, dünyamızın en duyarlı konusunun başındadır..

            ABD yöneticileri boşuna “Bir damla petrol, bir damla kan” dememişlerdir. Bu gün de dün de Ortadoğu’da oynanan tüm oyunların özel konusu petrol üzerinedir.

            “Türkiye’de petrol yok, Türkiye petrole bağımlıdır” safsatası yıllardır ortalıkta dolaşmakta,buna neredeyse inanılmaktadır.

 

            Gerçek öyle mi acaba?

            Elimizdeki belgelere bir bakalım ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına bakalım.

            Mustafa Kemal Atatürk 1926 yıllarında ekonomik bağımsızlığımıza kavuşmamız için petrolü bulup işletmemizi söylüyor. 1926 yılında 972 sayılı Petrol Yasası çıkarılıyor. Yasaya göre petrolün araştırılması, bulunması, çıkarılması ve işletilmesi yetkisi Türkiye Cumhuriyeti Devletine aittir. Örneğin Dr. Ümit Emre’nin bildirdiğine göre 1934 yılında Trakya’da, Mürefte’de  doğalgaz bulunuyor .Bu doğalgaz’dan bu gün bile çevredeki fabrikalar yararlanıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında konuya çok ciddi yaklaşılıyor ve 1933 yılında “Petrol Arama ve  İşletme  İdaresi” kuruluyor. 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama  Enstitüsü  kuruluyor.

 

            Geliniyor 1954 yılına. İran’a bakıyorsunuz, Musaddık Petrolü millileştiriyor. Tabi bu girişim, bu ulusalcı tavır Musaddık’ın sonu oluyor.

            Amerika yeni bir petrol yasası çıkarmak için  Elit Max Ball anıdnda birini gönderiyor Türkiye’ye. Bu Amerikalı hukukçu, yeni bir Petrol yasası hazırlıyor. Bu yasa tasarısı 6327 sayılı yasa olarak yürürlüğe giriyor. Bu yasaya göre petrolün aranması, çıkarılması,İşlenmesi ve pazarlanması Türkiye Cumhuriyeti Devletin Yetkisi dışına çıkarılıp.yabancı Petrol şirketlerinin emrine veriliyor. Yasada önemli bir madde var,” Hiçbir kurum ve kuruluş Türkiye’nin Kuzeydoğu bölgesinde petrol arayamaz, yasaktır.

 

            Konu oldukça geniş. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın kuruluşu ve ülke yararına yapıp yapamadıkları ve özellikle niçin yapamadıkları meraklılar ve yurtseverler tarafından araştırılıp halkın bilgisine sunulmalıdır. Ben elimden geldiğince zaman zaman bu konuya değineceğimi şimdiden değerli okurlara bildiriyorum.

            Bir yasak daha var. TPAO’ya başlangıçta bir yasak daha getiriliyor. Yılda 10 delikten fazla delik açamazsın diyorlar TPAO’ya. (Aktarılan bilgilerin çoğu Dr.Ümit Emre’nin 03.01.2008 günlü e-mail’inden alındı.)

 

            Elimde bir belge daha var. Değerli meslektaşım Vedat Yenerer’in bir çalışması.

            Sayın Yenerer petrol konusuyla ilgili önemli bir çalışma yaptı ve kitap olarak da yayınladı. Bunun yanında  “Perol yoksa Çıkarma Ruhsatı Neden Vermiyorsunuz” başlıklı bir yazı daha yayımlamıştı.

            Bu bilgileri alan Silopili madenci Beşir Yılmaz sayın Yenerer’i telefonla arayarak başından geçenleri anlatır ve belgelerini de sunar.

            Beşir Yılmaz diyor ki; “ Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfalt madeni buldum. Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra, devlet 1978 yılında  ‘kamulaştırıyoruz’ diyerek el koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfalt rezervi az neden el koydunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfalt maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. Silopi’nin altı petrol denizidir. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün”

             Beşir yılmaz bölgede yalnız petrol değil, zengin uranyum ve nikel madeni olduğunu da sözlerine ekliyor.

 

             Beşir Yıldız ayrıca şunları da ifade eder:

             “ Bu bölgede İngilizler 1967-87 de petrol aramışlar. Açılan kuyulardan petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenlerimin yanında da bu kuyulardan var ve vanasını gelin birlikte açalım.. eğer beton ve civa basıp tıkamadılarsa  bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hala  yaşayan  görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını gören var.”

    

              Beşir Yıldız’ın söylediği bu konuyu 1968 ve takip eden yıllarda yanılmıyorsam Devrim gazetesi sayfalarında okumuştum. Hatta Devrim’in haberine göre petrolün fışkırdığını gören 12-13 yaşlarında bir çocuk  koşarak köydekilere petrolün fışkırdığını söyler ama o çocuk bir daha görünmez, yok olur gider.

 

              Vedat Yenerer, Beşir Yıldız’ın önerisi üzerine Soma’da görevli  bir petrol mühendisiyle görüşür ve şu bilgileri alır:

 

              Yenerer mühendisin ismini vermez ama şu bilgili aktarın.

              Mühendis;  Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde altı insan iskeletinin ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu.

              Ben bilmiyorum dedim.

              Mühendis dedi ki, “Bu iskeletler 18 yıl önce  Cudi dağında kaybolan 6 Türk petrol mühendisinin iskeletleri.Kafaları kesilerek öldürülmüş….”

 

              Petrol mühendisi bilgi vermeyi sürdürüyor.

              “Vedat bey Türkiye   maden bakımından  dünyanın en zengin ülkesi. Siz, Ödemiş yakınlarındaki  Bozdağ’ ın dünyanın en büyük altın rezervi olan  dağlardan biri olduğunu biliyor musunuz?

               Ama bu madenleri kimse çıkaramaz. Hatta bu konunun üzerine  giden gazeteciler öldürüldü.

               Uğur Mumcu ve Çetin Emeç’in öldürülmesinden kısa bir süre önce bu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde…”

               Yazı gereğinden çok uzadı biliyorum ama şunları da kısaca eklemek gereğini duyuyorum.

 

                Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk, Hindistan’da bir Amerikalı General’in kendisine “ Biz uzaydan araştırdık. Türkiye bir petrol denizinin üzerinde. Ama 5-6000 metre derinliğinde” dediğini açıklamıştı gazetecilere.

               Türkiye, 5-6000 metre derinlikteki petrolü çıkarmak için sondaj makinesi almaya karar verir ama ABD vermez. 10 adet sondaj makinesini Rusya’dan almaya kalkar ama Türk yetkilileri karşı çıkarlar. Çünkü Rusya’dan alınacak sondaj makineleri “SOLCU makinelerdir.” (Pes dediğiniz duyar gibiyim)

Yayın Tarihi
20.09.2011
Bu makale 13730 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Terörle mücadele En Büyük ENGEL ! -Bill Clinton Mayıs 1997de Yeni bir yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi adı verilen belgeyi imzaladı. Belgenin özü ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmişti. Aynı belgede Türkiye ve bulunduğumuz bölge ile ilgili şu cümleler yar aldı: İki yüz milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır. Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD’nin yaşamsal çıkarlarından biridir Bilmemiz gereken işte bu, ABD gerçeği dir. Yani ABD, Afganistan ve Irak’ı ekonomik milliyetçiliği gereği, petrol için işgal etmiştir. Yine Büyük Ortadoğu ve Ilımlı İslam Projeleri de işte bu, ABD’nin petrol için hayata geçirdiği ekonomik milliyetçiliği ne bölge ülkelerinin millî ve imâni dirençlerini sıfırlamak için servise verdiği projelerdir. Bu projeler, iki yüz milyon varillik petrol rezervine sahip Hazar bölgesinde petrolleri millileştirmiş bir Saddam’ı, ABD ve İsrail’i şeytan gören bir İran’ı, emperyalizme karşı milli mücadele vermiş ve arkasında ABD dahil bütün Batı’nın olduğu PKK’yı dize getirerek silahlı kuvvetlerini Batı’ya bağımlı olmaktan kurtarma yönünde adımlar atmaya başlayan bir üniter Türkiye’yi devre dışı bırakma projeleridir. ABD ve müttefikleri bu projelerle, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30’a yakın, (petrol denizi üzerinde oturan) Müslüman ülkelerin sınırları değişecek ve Müslüman’ım diyenlerin, Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır düsturları örselenip, Cihad ruhları ellerinden alınacaktı. Bu projede ABD’nin tabii müttefiki elbette PKK ve elbette Irak’ın kuzeyindeki Barzani ve Talabani aşiretleri idi. Zâten ABD, Birinci Körfez Harbi sonrası, Irak’ın kuzeyinde bu aşiretler için güvenli bölge oluşturdu. Yetinmedi, sınırlarımız içinde bir yandan, Çekiç Güç vasıtasıyla, PKK’ya her türlü maddi ve lojistik desteği sağladı, diğer yandan da Türkiye’deki diplomatlarıyla bölgeyi mesken tutup Kürt vatandaşlarımıza, Türklerle AYRI yönlerinizi öNe çıkartın, desteğimizi arkanızda bulacaksınız telkinlerinde bulundu, yani, bugünlerin temelini işte o günlerden atmaya başladı. Türkiye’yi o gün yönetenler ABD ve müttefikleri İngiltere ve İsrail’in art niyetini göremediler, görseler bile göğüslemeye cesaret edemediler. Yine o günküler ne Öcalan’ın asılmamak şartıyla teslim edilişindeki sırrı çözebildiler, ne de başlarına geçirilen Kemal Derviş çuvalının farkına varabildiler. Ufaktan ufaktan bir şeyler anlamaya ve Ne oluyor yahu? demeye başladıklarında ise, altlarından sandalyeleri çekildi ve AKP’nin yoluna kırmızı halılar döşendi, biz bir de baktık ki, 28 ŞUBAT’ın kahramanı ÇeViK BiR ler ile 28 ŞUBAT’ın mağduru rolünü oynayan Erdoğan-Gül ikilisi Yahudi lobilerinde ABD aklıyla sarmaş dolaşlar ve yine bir de baktık ki Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi nin hayata geçmesi ve Diyarbakır’ın bu projede yıldız olması için DUA ediyor, proje hayata geçsin diye Eş Başkanlığa koşuyor, yetmiyor, Ilımlı İslâm Projesi de hayata geçsin diye Türkiye’nin bütün imkanlarını Başbakan olarak seferber ediyor. Özetlersek, bölücü terör ile mücadelenin önündeki en büyük engel ABD, İsrail ve İngiltere’nin bölge ve Türkiye için servise koydukları Büyük Ortadoğu Projesi ve Ilımlı İslam stratejileridir. www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=1128 Acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=3658 ve 6326 9547 Yahudi Lobisi Türkiye’de olağanüstü Etkili İngilterede Almanyada Fransada Yahudi lobisinin etkisi asgaridir. Bu bütün Avrupa ülkeleri için geçerlidir Putinle birlikte Rusyada da Yahudi lobisinin etkisi kırılmıştır Çin ve Japonyada ciddi bir Yahudi etkisinden bahsedilemez Çünkü İngiltere Fransa Almanya ve tabii Rusya Çin ve Japonya rejimleri ne olursa olsun Milli devletlerdir Tarihi geçmişi ve yaptığı etkilerle dünyayı dönüştürme büyüklüğü bakımından en milli devlet olması gereken Türkiyede ilginçtir Yahudi Lobisinin etkisi neredeyse diyaspora Yahudisinin İsrail üzerindeki etkisinden daha fazladır Bunu anlayabilmek için şu satırları dikkatle okumamız gerekiyor: 1880 yılında Fransada 15.yy Yahudilerine atfedilen iki mektup yayınlandığı için Yahudiler kovuşturmaya uğradılar ve Arles Yahudileri İstanbul Yahudilerinden yardım istedi İstanbul Yahudileri şöyle karşılık verdiler: -Musaya İnanan sevgili kardeşlerimiz Fransa kralı sizi Hıristiyan olmaya zorluyorsa Hıristiyan olun başka türlü yapamazsınız çünkü ama Musanın yasalarını yüreklerinizde saklayın.Malınızı mülkünüzü elinizden alıyorlarsa oğullarınızı tüccar olarak yetiştirin ki yavaş yavaş onlar da Hıristiyanların mallarını mülklerini ellerinden alsınlar Canınıza kastediyorlarsa oğullarınızı hekim eczacı olarak yetiştirin ki onlar da Hıristiyanların canlarını alsınlar Havralarınızı yakıp yıkıyorlarsa oğullarınızı din adamı olarak yetiştirin ki onlar da Hıristiyanların kiliselerini yakıp yıksınlar Başınıza başka dertler açılıyorsa oğullarınızı avukat noter olarak yetiştirin ki her devletin işine karışsınlar Böylece Hıristiyanları boyunduruğunuz altına alacak dünyaya egemen olacak öcünüzü alabileceksiniz onlardan (Foucault SarkaaUmbertoEcoCanYayın466 BülentBengisu TAPINAK Şövalyeleri www.yenidenergenekon.com/22-yahudi-bilinci/ İşte o gün ve devamı yıllarda Fransadaki Arles Yahudilerine önerdiklerinin büyük bir kısmını İstanbulda hayata geçiren Boğazdaki Aşiret Yahudiler Osmanlının çöküşünde önemli rol oynamış Çiftliklerimiz dedikleri Mason localarını da kullanarak meselâ Yahudilere Kıbrısı vermeyen ve Filistinden toprak satmamakta direnen Abdülhamidin defterini dürmeyi başarmışlardır. İşte bu gerçeği bilen Mustafa Kemal çevresini kuşatan onca masona rağmen Defolun Yahudi uşakları diyerek Mason localarını kapatmış ve bu kararı arkadaşımız Ogün Delinin Atatürk Nasıl Öldürüldü kitabında dile getirildiği gibi, kendi sonunu hazırlamıştır Ne yazık ki İsmet İnönü döneminde rahmetli Gazi’nin kapattığı ve Siyonizim’in Çiftliklerimiz dediği mason locaları yeniden açılmıştır İşte o saatten sonra Atatürkün milli devleti hızla erozyona uğramış mesela Türkiye daha dün kendisinin olan topraklarında kurulan İsraili ilk tanıyan İslâm ülkesi haline gelmiştir... Evet bugün Siyonist Yahudiliğin en etkili olduğu ülkelerin başında maalesef Türkiye gelmektedir Öyle olmasaydı İsrail savaş uçakları Anadolunun göbeği Konyada daha iyi savaşabilmek için eğitim uçuş iznini Türkiyeden koparamazdı Avrupa Musevi Kongresi Başkanı Pierre Besnainou Erdoğan İslâm dünyasının lideri olsun diye çırpınmazdı.. Musevi Kongresi Başkanı Atatürk için İslâm Dünyasının lideri olsun! dermiydi? Elbette demezdi... Yine Siyonist Yahudiler Sultan Abdülhamid için de İslâm dünyasının lideri olsun! derler miydi? Demezlerdi... Çünkü ne Abdülhamid ve ne Atatürk döneminde Türkiyede Yahudi lobisinin her dediği olmaz meselâ İsrail gazetelerinin bile Bu adam girdiği her yeri batırıyor dediği OFER isimli Yahudiye İstanbulun en mutena semti satılmak istenmez ve öyle bir Yahudi ile ortaklık yapılarak arkasında MOSSAD olduğu bilinen şirketlere Türkiye-Suriye sınırındaki kimi bölgelerin mayın temizleme işi verilmez verilemezdi...

Hasan Demir 01.11.2011

sevgili kardeşim siyonistler ayrık otu gigi her yeri sarmışlar,bizdende 5 yıllık koltuk için namusunu bile satanlar olduktan sonra ABD üzerinden İSRAİL 500 yıllık devlet programını her yerde yürütüyor. İSRAİL devletinin NİL den FIRAT a kadar vadedilmiş topraklar ı gasp ederek alma projelerini yaşayıp seyrediyoruz sizler sadece şunu anlayın zengin yahudilerin evi İNGİLTERE dir güvenlik şirketlerinin ismide AMERİKADIR HEDEFLERİDE NİL İLE FRAT ARASIDIR. BU BÖYLE OLDUGUNU BEN ÇEVREMDEKİLERE 20 YILDAN FAZLADIR ANLATIYORUM SAYGILARLA.

turan yuksel 24.09.2011

bu ülkeyi seven, ona, buna çanak tutmayan bir iktidar gelsin. bu ülke 4-5 yıl içinde kedini toplar. tüketime değil üretime yönelik bir kalkınma modeli. adına ne derseniz , deyin, bu ülkede alt yapı yapı, alt yapıyı harekete geçrirecek siyasi hareket gerekiyor. yani tam bağımsız Türkiye şiarına gereksinim var. mersin den antalya ya deniz otobüsü, yolcu vapuru ne zaman yasaklandı. buna milad diyorum. galiba altı petrol dolu. geçerken görürler diye korkuyorlar. aferim rum lara bizi uyandırıverdiler.

celal necati üçyıldız 23.09.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!