İşte Gerçek

            Değerli Yazarımız Aziz Nesin’in, Türkiye ile ilgili ilginç, ilginç olduğu kadar da uzakları görebilen bir yazar olduğunu ciddi yurttaşlarımız bilir.

 

            Bakınız, yıllar önce, 1993 yılında Aziz Nesin N e diyor?

 

            “Yarın öbür gün bu dinciler iktidara gelip, İmam Hatip’ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hakim,mühendis ve belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son da bu talebeleri harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldun kuşatacaktır.

 

            Ama şu anda kimse bunun farkında değil.”

 

            Son yıllarda,hele son on bir yılda olup bitenlere bir bakın! Aziz Nesin’in söylediklerini bire bir kanıtlamıyor mu?

 

            Aziz Nesin’in dediği gibi olup bitenlerin kimse farkında değildi. Amerika Birleşik Devletleri hariç.

 

            Elimde değerli gazeteci, araştırmacı yazar Sayın Banu Avar’ın konuyla ilgili önemli bir röportajı var.

 

            Röportaja katılanlar, Murdoch, Rockefeller,Rothschild.

 

            Bilindiği gibi bu isimler, örgütleri aracıyla dünya’ya yön veren isimler.

 

            Bu üçlünün dünyada yaptıkları şimdilik konumuz dışı. Türkiye’de neler yapmışlar kosaca onlara bakalım.

 

            Önce amaçlarını açıklıyorlar.

 

            “Bizim amacımız yeryüzündeki bütün devletleri birleştirip, tek bir din olarak  tek bir dünya devleti kurmaktır.

Bütün dünya tek bir merkezden yönetilecek ve  başkenti de Kudüs olacak. Böylece savaşlar, acılar, açlık gibi kavramları ortadan kaldıracağız.”

 

            “Açlık gibi kavramları ortadan kaldıracağız” dedikten hemen sonra da kurulacak yeni düzende

 

“fakir,yaşlı ve hastalara yer yoktur” diyor.

 

            Rotschild söz alıyor ve aynen şunları söylüyor:

 

            “Bu arada, dünyanın çeşitli ülkelerinde  karışıklıklar çıkarılıyor, ülkeler provokasyonlar sonucu bir hiç yüzünden  kanlı savaşlara giriyorlardı. Doğal olarak bütün paralarını  bizlerden silah almak için harcıyorlar, daha sonra savaşta kaybedilen silahlarını yerine koymak savaşta harap olan  şehirlerini yeniden inşa edebilmek için yine bizlerden borç alarak ömür boyu bize bağlı bir duruma düşüyorlardı.(Buraya dikkat) Eğer, bir ülke yöneticisi bizimle işbirliği  yapmayı kabul etmezse, o ülkede hemen bir darbe ya da  ayaklanma çıkarılıyor, daha önceden ayarlanmış ve istediklerimizi  harfiyen yapacak bir kişi yönetime getiriliyordu.” Aslında değişen bir şey yok. Bu gün de böylesi kişilerin yönetimin başına getirilmesi olayı sürdürülüyor, değil mi?

 

            Rootschild sözü Türkiye’ye getiriyor ve örnek olarak da Adnan Menderesi gösteriyor.

Adnan Menderes’in 1950 yılında kendilerinin desteğiyle iktidara geldiğini savunan Rotschild, Osmanlı dönemindeki kapitülasyonlar gibi bazı istekleri olduğunu,  ama rahmetli Menderes’in kabul etmediğini ifade ediyor. Ve Menderes ABD’den uzaklaşmaya başlıyor. Anımsıyorum, eğer 27 Mayıs ihtilali olmasaydı kısa süre sonra Menderes Rusya’ya gidecekti. “ Bir darbe ile bu işe son verildi” diye kısa kesiyor Rotschild.

 

            Turgut Özal’ın istekleri doğrultusunda kapılarını sonuna kadar açtığını sözlerine ekleyen Rotschild  “Askeri hükümet,(Kenan Evren Yönetimindeki Hükümet, Notum) bir süre devlet yöneticiliği yaptı  ve  bizim bildirdiğimiz bir kişiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı”

 

            Kuşkusuz Süleyman Demirel, 12 Mart sonra kurulan hükümetler ABD’nin yönlendirdiği biçimde ülkeyi yönetmeyi sürdürdüler. O kadar ki, kimin hangi bakanlığa atanacağını bile Amerikalı yetkililer belirliyorlardı. Nihat Erim hükümeti (Karaosmanoğlu’muydu?) Milli Eğimi bakanı yapmak istedi ama ABD kabul etmeyince Ekonomiden sorumlu bakan yaptı. Bunun örneği çok. Örneğin Menderes de Fatin Rüştü Zorlu’yu  Dışişleri bakanı yapacağında ABD’den izin almıştır.

 

            Örnekleri çoğaltmak olası.

 

            Değerli yazarımız Aziz Nesin’in yıllar önce yazdıkla

rına dönersek; bundan On Bir yıl öncesine bakmamız gerek. Ne diyordu adam? “İsteklerimizi harfiyen yerine getirecek bir kişi yönetime getiriliyordu” diyordu. Başbakan R.T. Erdoğan o zaman yasaklıydı. Milletvekili olması bile olanaksızdı. Ama sık sık ABD’ye gidiyor, en üst düzeyde görüşmeler yapıyordu. 2002 seçimleri daha yapılmamıştı. Ama ABD’ li yetkililer her zaman olduğu gibi  “Seçimler tamamen bir aldatmaca÷..Amaç: Yeni dünya düzeni” diye özetliyordu.Seçime hile karıştırmak da emperyalizmin temel ilkelerinden biriydi ve 2002 seçimlerini kuruluşûndan bir buçuk yıl sonra AKP kazanıyordu.

 

            Sürekli yineleyip anımsatmaya çalışıyorum.

 

            “Mr Erdoğan” diye başlayan bir mektup var. Oradaki bir cümle şöyle.

 

            “Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir.”

 

            Bu koşullarla göreve gelmiş. “Ben Türküm” dediğini duydunuz mu? İşine gücüne ve de söylediklerine baktığınızda temel görevi çağdaş Türkiye Cumhuriyeti yerine İslam’a dayalı yeni bir Osmanlı devleti kurmak diye anlayabiliriz. Tersini iddia ediyorsa buyursun, Türk halkını inandırsın.

 

            Aziz Nesin’in gündeme geldiğini kim inkar edebilir?

Yayın Tarihi
04.04.2013
Bu makale 7639 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!