Yaşamı ve gazeteciliği sürecinde de,katledilişinden bu yana da Uğur Mumcu hep “Kalpaksız Kuvayı Milliyetci” olarak anıldı.
Uğur Mumcu gerçekten yazıları,söyleşileri ve eylemleriyle “Kalpaksız Kuvayi Milliyeçiydi.
O “Cumhuriyet devrimini,Atatürk ilkelerini,tam bağımsızlık inancını Cumhuriyet burçlarında birer bayrak gibi yükseltmeye yine devam edeceğiz.Yılmadık,yılmayacağız” diyordu.
Çünkü o ödünsüz bir Atatürkçü,Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesine katıksız inanmış,ulusal kurtuluş savaşının inançlı savunucusu bir devrimciydi.Ulusal kurtuluş savaşının tüm azgelişmiş ve batı emperyalizminin sömürgeleştirip,halkını tutsak ettiği ülkeler için de bir kurtuluş olduğu inancına sahipti.Bu nedenle,”Atatürk,ulusal kurtuluş devrimcisidir.Ve bu ulusal kurtuluş,emperyalizme karşı savaş veren bütün yoksul uluslar için de bir kurtuluş ışığı olmuştur.’Tam bağımsızlık’ ulusal kurtuluşçuluğun iki sözcüğe sığdırılmış simgesidir” diyordu.
Yakın tarihi değerlendirirken de soruyordu:
Cumhuriyeti Cumhuriyet yapan ilkeler ve inançlar bugün dimdik ve dipdiri ayakta mıdır”
“Hayır” diyor ve ekliyordu:
“Cumhuriyet,’Tam bağımsızlık’ ilkesinin,düşünce ve örgütlenme yasağı olmayan ‘tam bağımsız ve demokrat ’bir Türkiye’de yerleştiği gün çok daha anlamlı olacaktır.”
Çünkü o “Kalpaksız Kuvayı Milleyeci kimliğiyle Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin ilkelerinden nasıl saptırıldığını,ülkenin emperyalist ülkelerin kucağına nasıl oturtulduğunu en iyi bilendi de ondan.Bu nedenle;
“Ne yazık ki,Türkiye’de son yıllarda bu ‘Tam bağımsızlık’ bilinci sistemli çabalarla yok edilmektedir.
Ne acı ki,’tam bağımsızlık’ ilkesinden bile söz etmek başka ‘birileri’ tarafından suç sayılmaktadır.Türkiye böyle bir noktaya sürüklenmiştir..”
Nasıl sürüklendi? Sorusuna biraz gerilere gidip,yakın tarihe bir göz atarak yanıt bulmak güç değil...
Emperyalist ülkelerin önde gelenleri “Bizim politikamız hem global,yani dünyanın bütün kara parçalarını kapsayan,hem de total olmalıdır.Yani politik,askeri,ekonomik,,psikolojik önlemleri ve özel metodları bir bütün içinde bir araya getirmelidir,Yapılacak şey atlarımızı bir tek arabaya koşmaktır.”
Bu söylemi açtığınızda altında yatan,gelişmiş geri kalmış ülkelerin yer altı ve yerüstü zenginliklerini alıp götürmektir amaçlanan o ülkeleri soymaktır.Çünkü bu yer altı kaynaklarına çok gereksinimleri vardır.Bunlar başta petrol,manganez,baryum ve önemlisi uranyum madenleridir.Bunun gerçekleşmesi için de formül hazırdır.
Uygulanacak politika bellidir.
İlki ekonomik yardım,ardından yerli ortaklarla tesisler kurmaktır.
Türkiye’nin yakın tarihine baktığınızda uygulamaların tıpa tıp aynı olduğunu görmek güç değildir.
Türkiye’ye baktığınızda görünen şudur:
Türkiye cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar “Küçük Amerika olacağız”demektedir.
Başbakan Adnan Menderes Milletvekillerine“Siz hilafeti bile getirebilirsiniz”diyebilmektedir.
Cumhurbaşkanı,üstelik öncesinde Genelkurmay başkanı da olan Cevdet Sunay 1968 yılında “Biz ülkeyi sivil liselerden mezun olan solcu gençlere değil,İmam Hatip Liselerinden mezun olan gençlere bırakacağız” diyerek ülkeyi nereye götüreceklerini açıkça söylüyordu.
Amaçlarına ulaştılar,2002’de İmam Hatip Lisesi çıkışlıları iktidara getirdiler (tabi,ABD’nin desteğiyle)ve şimdi devletin en üst katlarında İmam Hatip Lisesi mezunları devlet yönetimin en tepesindeler ve Atatürk’ün kurduğu ‘tam bağımsız ve laik Türkiye cumhuriyetini” yönetiyorlar.Ama neyin karşılığı?
İşte Uğur Mumcu bunların geleceğini bire bir biliyor ve uyarılarını kafalara tokmak gibi vura vura uyarmaktan geri kalmıyordu.
İşte Uğur Mumcu bunun için 15 yıl önce soğuk bir Ankara gününde katledildi.
Türkiye İMF ve Dünya bankası kıskacında boğulduğu ve Türk halkı iliğine kadar sömürüldüğü ve Uğur Mumcu buna şiddetle karşı çıktığı için katledildi.
“Böl ve yönet”stratejisi ulus devletleri dinler,aşiretler tarikatlar aracılığıyla yok etme amacını güttüğü ve Uğur Mumcu bunları bildiği ve tam bağımsızlık ilkesini savunduğu için katledildi.
Örnekleri sıralamaya bu sütunlar yetmez.
Uğur Mumcu, şöyle dediği için katledildi.
“Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha.Bir gece sabaha karşı,pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.Herkes tanıktır ki korkmadık.İçimiz titremedi hiç.Mezar toprağı gibi taze,mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.Hukuk adına,özgürlük adına,demokrasi adına.Batı uygarlığı adına,bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.Korkmadan öldürüldük ey halkım,unutma bizi.
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım,unutma bizi.
Bir gün sesimiz,hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım,unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz.Şimdi hep birlikteyiz.
EY HALKIM,UNUTMA BİZİ.”
Sevgili Uğur,Bizler,yani gerçek Atatürkçüler,Atatürk’ün ‘tam bağımsızlık ilkesine,devrimcilik ilkelerine gerçek demokrasiye inanlar ve inançla savunanlar sizleri unutmadık.
Katledilişinin on beşinci yılında seni ve senin arkadaşlarını sevgi,saygı ve hasretle anıyoruz
UNUTMADIK SİZİ....