Devre arkadaşım (Hv.Harp Okulu 1959) E.Hv.Pilot Albay Dinç Haşimoğlu ödünsüz bir yurtsever ve Atatürkçü bir subaydır.Araştırır,ulaştığı gerçekleri arkadaşlarıyla paylaşır.
Görevli olduğu süre içinde dünyada gezmediği, görmediği az ülke kalmıştır.
Amerika’da kaldığı süre içinde de ABD Harp Akademisini ve ABD ordusu İç Hizmet yasasını incelemiş ve Türkiye ve Türk ordusu ile ilgili bilinmeyen bazı gerçekleri belirlemiştir.
Haşimoğlu, ABD Harp Akademisinde önemli bir gerçeğe ulaşır.
Olay şudur:
ABD Harp Akademisi üst düzey komutan ve kurmayları dünyadaki tüm savaş planlarını ve bu planların savaş alanında uygulama oranlarını belirlemişler. En büyük savaş planlarının savaş alanında gerçekleşme oranının % 50-55 oranında gerçekleştiğini belirlemişler.İnceledikleri savaş planları arasında Büyük Taarruz planı da var. Bilindiği gibi Büyük Taarruz planı Mustafa Kemal tarafından hazırlanmış büyük risk taşıyan bir plandır. En yakınındaki komutanlar bile bu planın kabul edilemeyeceğini Mustafa Kemal’in yüzüne karşı ifade etmişler, hatta Ali İhsan Paşa “Bu plana inanmıyorum. Ancak Başkomutan uygulanmasını istediği için Komutanın emrini bir asker olarak uygulayacağım” demiştir.
ABD’li komutanların belirlediğine göre Mustafa Kemal’in hazırladığı Büyük Taarruz planının savaş alanında uygulama oranı % 87’dir ve dünyada bu güne kadar bu orana ulaşan bir başka plan da yoktur.
Haşimoğlu’nun belirlediği bir gerçek daha vardır:
ABD ordusu İç hizmet Yasasında bir gerçek vurgulanmıştır.Anılan yasanın 75 ve 78.’inci maddelerinde şunlar kayıtlıdır:
Kore savaşında esir düşen askerlerle yapılan soruşturmalarda en disiplinli askerler Türk askerleridir. Örneğin bir esir kampında on asker varsa kıdeme göre sıralanmışlar ve en kıdemli asker ekibin başına geçmiş ve ekibi yönetiyor. Aynı kıtada ya da savaş alanında olduğu gibi. Başta toplu olarak hareket ediyorlar. Yemeklerini toplu olarak yiyorlar. Dayanışma oldukça güçlü… Örneğin, iki asker hastaysa hastalığı daha hafif olan kendi ilacını daha ağır hasta olan arkadaşına vermektedir. Amerikan askerleri ise tek başlarına hareket etmekte, yemeklerini ayrı ayrı yemekte ve aralarında kesinlikle dayanışma yoktur.
Bir başka E.Hv. Sb. Mehmet Aklaya anlatıyor.
Sayın Aklaya Hv.Harp Okulu kütüphanesinde ABD’li psikologlarca hazırlanmış 80 sayfalık bir rapor okuyor. Rapora göre Çin hükümeti tüm esirlere serbest bırakıldıklarında ülkelerine mi, başka bir ülkeye mi gitmek istediklerini soruyor. ABD askerleri dahil diğer ülke askerleri memleketlerine değil başka bir yere gitmek istediklerini söylüyorlar. Yalnızca Türk askerleri vatanlarına dönmek istediklerini söylüyorlar. Türk komutan “yemeği toplu halde bize verin biz dağıtalım. İş yaptıracağınız zaman bize söyleyin, biz yaptıralım. Bildirileri bize verin, ne söyleyecekseniz biz söyleyelim. “ diyor.
Çinli psikolog “ Siz esir düşmeden önce arkanızda yasal bir otorite vardı. Şimdi yok. Bu durumda nasıl becereceksiniz? “ diye sorar.
Türk Subay “ Beni dinlemeyene güç kullanırım.”
Çinli Psikolog “Güçten üstün güç var. Senden daha güçlüyse?”
Türk Subay “ Topluluk bilir ki, kurtuluşu benim bilgi becerim sayesinde olacaktır. Onun için topluluğun bana karşı tümünün karşı çıkması gerek. Onun için böyle bir ihtimal yok.”
Bu tutum sonucu hastalığın en az, dolayısıyla ölüm oranının en düşük olduğu topluluk Türk topluluğudur.
Özetle Türk esir topluluğu esaretten önce olduğu gibi esaret süresince de aynı otoriteyi sürdürmüştür.
İşte Türk askeri budur.
Türk ordusuna saldıran zavallıların bilmedikleri de budur.