Vatan gazetesi yazarı Sayın Can Ataklı 07 Ağustos 2008 günlü Vatan gazetesinde çok önemli ve bugüne kadar bilinmeyen bir belgeyi açıkladı.
“Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı.Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek,’eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağıya indiririm’demişti.Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı.”
Ataklı bu giriş bölümünden sonra ekliyor:
“Ama bu talgraf yokedildi.
Telgrafın yokediliş öyküsü de şöyle:
Yokediliş öyküsünü anlatan Prof.Yalçıntaş.
1981 yılında Askeri yönetim tarafından Atatürk’ün 100.doğum yılı nedeniyle kapsamlı bir program hazırlanmış.Prof.Yalçıntaş İlim Kurulu’nun başına getirilmiş.Amaç Atatürk’le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırmaları yapmak ve “Bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çıkarmak.
İşte Prof.Yalçıntaş’ın konuyla ilgili söyledikleri:
“Dışişlerinde Münir Bey vardı.(soyadını hatırlayamadı) İyi bir araştırmacı ve arşivciydi.Ona Dışişleri Bakanlığının arşivlerinin araştırması görev verilmişti.
“Bir gün Münir Bey aradı.Çok ilginç bir belge bulunduğunu,,bunu gelip göstermesi gerektiğini söyledi.O sırada benim çalıştığım başbakanlık binası ile dışişleri binası aynı yerde.Hemen atlayıp geldi.Çok heyecanlıydı”
“Belge bir telgraf metniydi.Henüz yeni kurulan Suudi kralına gönderilmişti.Telgrafta ‘Hazreti Muhammad’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim.Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız.Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim’anlamına gelen cümleler vardı.”
Prof.Yalçıntaş burada Hazreti Muhammad’in mezarı ile ilgili bilgi verir.
Yalçıntaş’ın anlatımına göre İngiliz işgali sırasında Komutan olan Fahrettin Paşa’nın kabri terk etmemek için uzun süre direndiğini (Notum:Fahrettin Paşa’nın direnişiile ilgili olayı 1963 yılında Mamak Askeri Ceza Evinde bir E.Tuğgeneral,diğeri E.Tümgeneral iki oğlundan dinlemiştim.) aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini,sonNDA İngiliz’lerin hiçbir şekildi dokunmamaları kaydıyla Hazreti Muhammed’in mezarını terk ettiklerini ancak kutsal emanetleri de yanlarına aldıklarını bildiriyor.
“Nevzat Yalçıntaş’ın anlattıklarına göre Münir Bey belgeleri önce bir üst amirine götürüyor.Belge oradan daha yukarı taşınıyor.Sonunda müsteşara oradan da bakan İlter Türkmen’e geliyor.Tabii Evren Başkanlığı’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.”
Yazarımız Can Ataklı konunun peşini bırakmıyor ve soruyor:
“Sorun Şu:Bu belge ne yapılacak?Dönemin Atatürk komutanları ve onların önündeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor.Ancak belge de ortaya çıkmış bir kere.Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içinde,hiçbir anons yapılmadan konuyor.
Kısacası bu konu adeta kapatılıyor.Sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna kadar okuyanların dikkatini çekecek biçimde ‘zevahiri kurtarmak’ adına konuyor.”
“Peki bu belge şimdi nerde?Kimin koruması altında?Bu da bilinmiyor.Bilinen tek şey,Atatürk’ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed’in mezarının ortadan kaldırılmasının önlenmesi herkesten saklanıyor.”
Sayın Ataklı konuyla ilgili bizleri geniş biçimde bilgilendiriyor.Diyor ki:
“Hazreti Muhammed 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti.Peygamberimiz Medine’de olduğu evde toprağa verildi.Bu mezar bugün dünyanın en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.
Mescidi Nebevi,Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kıldığı yer.Hazreti Muhammed,oturduğu evin hemen yanına kentin ilk Mescidini inşa ettirmişti.Bu Mescit geçen yıllar içinde defalarca yenilendi.Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi’nin korunmasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı.
Arabistanda mezar adeti yoktur.Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir,üzerine belirleyici bir şey konmaz.Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed’in mezar yeri ile ilgili bilgi vardır.O’nun dışında İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez.Bir süre önce Hazreti Muhammed’in annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmıştı.Ancak Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.
Atatürk’ün müdahalesi olmasa Suudiler,Mescidi Nebevi’nin hemen dibindeki Hazreti Muhammad’in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı.Nitakim Hazreti Muhammed’le aynı yere defnettikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yeri bugün dümdüzdür.”
Yaşar Nuri Öztürk: “Ali Babacan araştırma izni vermedi”
İzlediğimiz gibi Sayın Ataklı işi sonuna kadar götürmede kararlıdır.Yazısında ifade ettiği gibi Nevzat Yalçıntaş’la söyleşirken Yalçıntaş “Bir gün Yaşar Nuri Öztürk aradı.Benim bu anlattığımı duymuş,belgeyi nasıl bulabileceğini sordu” dedi.Ben de “Belgeyi bulmuş mu”” diye sorunca “Onu bilemiyorum,ama onu bir kitaba koymuş ben okuyamadım” dedi.
Sayın Ataklı bu bilgileri edindikten sonra Yaşar Nuri Öztürk’ü arar.
Öztürk Yalçıntaş’ını anlattıklarını doğrulayarak şunları söyler:
“Ancak bunu henüz bir kitabıma koymadım.Araştırmayı aşağı yukarı tamamladım,Gazi Mustafa Kemal ve İslam isimli çok kapsamlı bir kitap hazırlıyorum,bunun bitmesi üç yılı alır.Konu bu kitapta yer alacak”dedi.
Milletvekili olduğu sırada bu belgeye ulaşmak için çok çalıştığını söyleyen Öztürk “Belge dışişleri bakanlığı arşivlerinde.Milletvekili sıfatımla bu arşivlerde çalışmak için bakan Ali Babacan’a başvurdum,ama bana izin vermedi”diye konuştu.
Öztürk’e ‘Peki Hocam,böyle bir belgenin açıklanmasını neden istemiyorlar diye sordum.Öztürk’ün cevabı çok ilginç oldu.
Şöyle dedi:’Atatürk’ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır.Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor.Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşiyorlar.”
Eline sağlık Sayın Ataklı’nın.
Dilerim gerçek Müslümanlar bu belgeyi ve Mustafa Kemal’i daha iyi değerlendirirler.