Son günlerde ülkemizde ve bölgemizde gelişen olaylara baktıkça, Aziz Nesin’in “Ah Biz Eşekler” öyküsünü anımsıyorum.
Şunu anlatmak istiyor ünlü yazarımız.
Kurt Eşeği yiyecek. Uygun bir anı bekliyor ve yavaş yavaş Eşeğe yaklaşıyor. Eşegin umurunda değil.O çayırda otlanmayı sürdürüyor. Ne zaman ki Kurt dişlerini Eşeğin kabasına geçirecek,Eşek o zaman uyanacak ama iş işten geçecek.
Afrika’nın kuzeyinden, yani Fas’tan Basra Körfezine kadar bazı ülkelerin sınırlarını değiştirecek ve 22 ülkenin sınırları değişecek.Bu ülkeler arasında Türkiye
de var.Bu konuda emperyalistlerin oluşturduğu bir proje var.Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Uzun yıllardır ve sabırla ‘uygun bir zaman’ için hazırlıklar sürdürüldü ve bugünlere geldik. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki baskıcı rejimler sırayla iktidardan uzaklaştırılıyor.Fas gitti, Libya gitti, Mısır gitti, şimdi öncelik Suriye’de.
Bizim hükümetimiz neyle meşgul? Somali’ye yardımla meşgul. PKK terörüne karşı bu güne kadar Apo’ yla gizli görüşmeler yaparken, şehit cenazeleri ardı ardına gelmeye başlayınca hava harekatına başladı. İktidar yanlısı ya da karşıtları bunu fırsat bilerek özellikle orduya karşı kinlerini kusmanın yeni bir fırsatını bulduklarını sanarak hayasızca Hava harekatını küçümsemeye, orduya saldırmaya başladılar. Bu akıl yoksunları askerde onbaşı olsalar,Yedek Subay olsalar Hava Harekatının bir “Hedefi Yumuşatma” harekatı olduğunu bilirlerdi. Bu gerçeği dışlayıp “Halkın gazını Almak” tan, “Harekatın bir gösteri” niteliği taşıdığından” söz ediyorlar. Şunu bilmiyorlar sanki.
Savaşta Topcu atışı ve Hava harekatıyla kesin sonuca ulaşılmaz.Bu nedenle Kara Harekatına kesin gereksinim vardır. Ve orduda şöyle söylenir.”Zafer Piyadenin Süngüsünün Ucundadır.”
Şunu sorgulamamız gerekmektedir.
Buraya nereden ve nasıl geldik?
Yakın tarihimize bakıyoruz, 1945’e kadar bir olumsuzluk yok. Emperyalizme karşı başımız dik durmuş, onurumuzu korumuş, dünya’da saygın bir yer edinmişiz.
1945’ ten sonra yanı ikinci Paylaşım Savaşından sonra özellikle Amerika’ya yaklaşmaya çalışmışız. Bağımsızlığımızı, onurumuzu, ordumuzu Amerika’ya teslim ettiğimiz 12 Temmuz 1947 Askeri anlaşmasını imzalamış ve “Türk halkı Amerikan halkına teşekkür etmelidir” diye de demeçler vermişiz.
Amerikalılar bu yaklaşımımızdan yararlanarak sayısı belirsiz ikili anlaşmalar yaparak Türkiye’ yi neredeyse teslim almışlar. Gırtlağımıza kadar borçlandırarak savaşmadan bizi teslim almışlar. Şimdi teslim almanın ötesinde yok etme projesinin uygulaması başlamış ama biz kurdun peşimizde olduğunun ayırtına varamamışız daha.
Elimdeki belgelere bakıyorum, özellikle Amerikalılar adım adım ve sabırla ilerlemişler ve bu güne gelmişler.
Bir dönem Amerika Dışişleri bakanlığı da yapan Gonzelize Rice Dışişleri bakanlığı sözcüsüyken Washington Post gazetesine bir makale yazıyor. Yazının başlığı “Ortadoğu’yu Dönüştürmek.”
Rice,yazısında Fas’tan Basra Körfezine kadar,Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunun içinde olduğunu vurguluyor.
Yazıda “Ortadoğu Projesiyle 7 hedefe ulaşmak” amaçlanıyor.
İşte ulaşılmak istenen yedi amaç:
1- ABD bu projeyle kendisine rakip olabilecek muhtemel bir gücün oluşmasını engellemek.
2- ABD bu projeyle rakipsiz askeri gücü teknolojik imkanı ile Ortadoğu bölgesini denetimi altına almak.
3- Amerika bu projeyle Ortadoğu bölgesinde bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetimini sağlamak.
4- ABD’nin bu projeyle, ayrıca İsrail’in emniyetini sağlamak.
5- Avrupa Birliği, Çin ve Japonya’yı bu kaynaklardan uzaklaştırmak.
6- Ortadoğu bölgesinde bulunan tüm petrol ve doğalgaz yataklarına serbestçe ve korkusuzca ulaşmak.
7- Onlara göre var olan ve İslami Terör olarak adlandırılan görünüşteki terörü önlemek.
Ortadoğu için ABD E.Dışişleri Bakanı Mc. Namara 1967 yılında,Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesinde yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
“Odtadoğu, taşıdığı stratejik önem nedeniyle Birleşik Devletler açısından önemlidir. Bu bölge askeri ve ekonomik çıkarlarımızın birleştiği bir kavşaktır ve Ortadoğu petrolü yaşamsal önemdedir.”
Bir de 2009 yılında yapılan Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisine bakmakta yarar var.
İşte Sonuç Bildirisinin 23. maddesi.
Md. 23- “Müzakerelerin yalnız Türkiye’yi değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini… müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir Kürk devleti kurulursa , yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına…”
Adamlar Türkiye üzerine kurdukları oyunlar gerçekleşmiş gibi şimdiden gelecekle ilgili kararlarını almaya başladılar bile.
Görüldüğü gibi başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin derdi insan hakları,demokrasi ve özgürlük gibi bir dertleri yok.Onların tek derdi var.Çıkar. Petrol, Dogalgaz ve yer altı zenginlikleri.
Bunun ayırtına varan ve sürekli halkımızı uyaran rahmetli Uğur Mumcu 1990 yılının 24 Ağustos günü yazdığı yazıda:
“Ortadoğu artık eski Ortadoğu olmayacak, bu yeni Ortadoğu dengelerinde Türkiye’ye yeni roller verilecek. Türkiye’nin siyasal rejimi ve geleceği ve verilecek bu roller biçimlendirecek.”
Sevgili Uğur boşuna öldürülmedi.
Değerli yazarımız Aziz Nesin’in dediği gibi Eşek Kurdun yaklaştığını görmüyor mu?