Son günlerde Antalya ile ilgili gerçek dışı uydurmalar olduğu bilgisini aldım.
Bir tanesi doğrudan sorumluluğunu taşıdığım Antalya Belediyesi Tiyatro Salonu yapımıyla ilgili.
Neymiş efendim! Antalya Belediyesi Kültür Salonunun projesini 1977 yılında Antalya’ya gelen Kaptan Kusto önce eskizini çizmiş, Memleketine döndükten sonra da projesini çizip göndermiş ve Kültür salonunun yapımı böylece gerçekleştirilmiş.
Bu kadar büyük bir yalan nasıl uydurulur ve ne için uydurulur, akıl, havsala alacak iş değil.
Olayın gerçeği şu:
Yıl 1974. 11. Antalya Altın Portakal Film Festivali yapılıyor; festival yönetimi sorumlusuyum.
Tüm uğraşlarımıza karşın jüri üyelerinin yarışmaya katılacak filmleri izleyebileceği bir salon yok. Kültür Sineması yapımı sürüyor. Sahiplerinden rica ettik ve jüri üyelerinin filmleri izleyebileceği bir konuma getirildi.
O güne kadar Antalya Altın Portakal Film festivali magazin anlayışının dışına çıkamıyordu. Festival öncelikle sanat ve kültür içerikli olmalıydı. Biz de öyle yaptık ve dönemin sanatın her dalında etkinlikler düzenledik.
Ruhi Su ilk kez Konyaaltı plajlarında bir gece etkinliğine ve sonrasında da Aspendos tiyatrosunda ödül törenine katıldı .Devlet Tiyatrosu ve özel tiyatro oyuncuları kentin değişik sokaklarında sokak tiyatrosu etkinlikleri düzenledi.Günün önemli ses sanatçıları hem kent içinde,hem de elektriği olmayan Gecekondu semtlerinde konserler düzenledi. Ünlü ressamlarımız Parkta ve caddelerde resim sergisi açtı. Heykel sanatçılarımız cadde ve sokaklarda heykel yaparken, bazı ressamlarımız da caddelerdeki belirlenen binaların görünen yerlerine resim yaptılar.Bunlardan en ünlüsü eski belediye İşhanının duvarına yaptığı “Ateşin İcadı” isimli 45 m2’ lik resimdi. (12 Eylül yöneticileri ve daha sonra görev alan belediye yönetimlerince bu değerlerin hepsi yok edildi)
En büyük desteği Gazeteci arkadaşım Tanju Cılızoğlu veriyordu.
Tanju bir gün festival bundan sonra da devam edeceğine göre Belediyenin bir salonu olmasının koşul olduğunu ve bunun için eskiden Halkevi Sineması olarak kullanılan salonun yeniden ve uygun biçimde yapımının zorunlu olduğunu söyledi. Bu konuda da Viyana Üniversitesi çıkışlı, ödüller de alan bir mimar arkadaşı olduğunu ve hemen çağırabileceğini söyledi. Bizim için çok uygundu.
Çağrımız üzerine mimar Hakkı Verendağ hemen geldi. Kısa sürede projeyi hazırladı. Proje çok beğenildi ve hemen yapım aşamasına geçilmesi kararı alındı.
Madem projeyi Hakkı Verendağ çizmişti, yapımı da o gerçekleştirmeliydi. Salonun yapımını Hakkı Verendağ’a 175 bin liraya ihale ettik.
Salonun yapımı kısa sürede tamamlandı ama, koltukların yapımı için olması gerekenden daha fazla demir harcandığı için Hakkı Verendağ iflas etti.
Ve bir gün cebinde ekmek alacak parası olmadığını söyledi ve askere gitti. Hakkı Verendağ askerliği bittikten sonra Tayla Otelin mimarı olarak çalışmaya başladı. Ve geçirdiği bir trafik kazasında genç yaşta hayatını kaybetti.
1975 yılı 12.Festivalde bu salonu kullandık. Önemli etkinlikler bu salonda gerçekleştirildi.
Lütfen tarihlere dikkat. Salonun yapımı 1975’te bitmiş, bizim bilgiç takımı 1977 yılında Antalya’ya gelen Kaptan Kusto’ya salonun projesini yaptırıyor. Güler misiniz, ağlar mısınız bu zavallılığa?
Bir not düşme gereğini duyuyorum.Sayın Belediye Başkanı Prof.Mustafa Akaydın’dan rica ediyorum. Belediye Kültür salonunun girişine, salonun projesini ve yapımını gerçekleştiren Hakkı Verendağ’ın bir plaketini koymalıdır. Bu bir vefa borcudur.
Bir önemli yalan daha: Atatürk Antalya’ya geldiğinde “Muhakkak ki Antalya dünyanın en güzel şehridir” demiş. Bu söz uydurulduğundan bu güne kadar hem valiliğin ve hem belediye başkanlığının etkinliklerinde cadde ve sokaklarda vb. yerlerde bej afiş ya da başka biçimde sergileniyor.
Antalya tarihini yazanlar ,konuyla ilgili araştırma yapanlar Atatürk’ün bu sözüne inanıyorlarsa lütfen belge göstersinler.Kesinlikle gösteremezler çünkü böyle bir belge yok ve Atatürk’ ün böyle bir söz söylemediği de kesin.
Yineliyorum. Bu söz doğrudur diyenler lütfen gerçek belge göstersinler.
Gösteremezler, çünkü bu bir uydurmadır.
Tarih ciddi bir olgudur. Yalan söyleyenleri, uydurukçuları tarih affetmez. Topluma da kazandıracağı bir şey yoktur.