Bu günlerde sorulması gereken herhalde şu.”Bu gidiş nereye? Yol haritasının sonuna mı yaklaşıyoruz?
Ergenekonlar, bilmem neler işin cilası diye değerlendiriyorum. Adamlar Emperyalistler, ülkemiz için çizdikleri yol haritası doğrultusunda emin adımlarla ilerliyorlar. Son günlerde olanlar kamuya doğru dürüst yansımıyor, yansıtılmıyor. Tartışanların sayısı da yok denecek kadar az.
Bakınız son gelişmelere.
Milli Eğitim Bakanlığı 29 Mayıs 2009’da ilgili birimlerine yazı gönderiyor. Diyor ki;”Milli Eğitim hizmetlerinin yerel yetkililere devri ve bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları için roller, sorumluluklar ve görev kodlarının belirlenerek ihtiyaçlara göre yeniden tanımlanması gibi konularda 3 Haziran 2009’a kadar görüş bildirilmesi” isteğinde bulundu. ht Cervatoğlu bu belgenin okulların belediyelere devredilmesinin belgesi olduğu” saptaması yapıyor ki,doğrudur. (Yazının tarihine dikkat! 29 Mayıs Cuma günü gönderiliyor, Cumartesi-Pazar tatil. Süre 3Haziran 2009)
Konunun iyice anlaşılabilmesi için 2001 yılının yaz aylarına kadar uzanmak gerekiyor.
2001 yılı Temmuz ayında Tayyip Erdoğan’a bir Memorandum gönderiliyor. Memorandumda aynen şöyle deniliyor:
“Mr.Erdoğan,
Sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yönündeki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan Uluslararası güçler (Hangi güçler demeye gerek var mı?) tarafından da kabul görecektir. Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünya’da geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir. (Bu kesin emrin altını çiziyorum.) Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. (Yani eyaletlere bölünmedir) Ankara yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya bütün hükümetlerden bunu istemektedir. (Dünya değil Amerika böyle istiyor g.t.)Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız.”
Bu memorandumun verilmesinden kısa süre sonra genel seçimler yapıldı ve AKP tek başına iktidara geldi.
Adam kesin bir dille konuşuyor. ”Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp,kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir” diyor. Yani “ben ne istersem onu uygulamak zorundasın” diye emrediyor.
Bu memorandum alındıktan kısa süre sonra AKP programı hazırlanıyor. Ne diyor AKP’nin parti programında? Memorandumla iletilenleri nasıl değerlendirdiklerine bakmak gereği var bu noktada. Memorandumu aldıktan hemen sonra AKP panti porgramını hazırlıyor.
İşte AKP parti programında yer alan hususlar:
-Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vaz geçilmesini öngörür.
-Partimiz küreselleşmenin gerektiğini yapısal dönüşümlerin kaçınılmazlığını en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur.
-Partimiz eğitim hizmetlerimizin yerelleşmesinden ve özelleştirilmesinden yanadır.(Emir yüksek yerdendir çünkü.Memoranduma bir daha bakınız lütfen g.t.)
-Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla(39 ilde başlatılıyor uygulama) merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır.(Emir yerine getirilmektedir g.t.)
-Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı,diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemi içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır.”
Bu üç belgeyi bir araya getirdiğinizde işin özü,gerçeği anlaşılacaktır.Bunların yanına “Kalkınma Ajansları yasasını da koyun,Türkiye’ye çizilen yol haritasının gerçeği somut olarak karşınıza çıkacaktır.
Ne diyordu Kalkınma Ajansı yasasında?
“Türkiye’de 26 bölge oluşturulmalı.”
Örneğin batı Anadolu sınırı Eskişehirde bitiyordu. Bildiğimiz yedi bölgede Eskişehir İç Anadolu’da yeralıyordu. Peki Ege ne olacaktı. İyonya devleti olacaktı.
Ergenekondu, Genelkurmayın gizli belgesi falan filana aldırmayınız. Onlar işin cilasıdır, oyalamadır, hedef saptırmadır.
İşin gerçeği bu belgelerin içinde saklıdır.
Çizilen yol haritası bellidir.
Türkiye’nin Emperyalist güçler tarafından parçalanmasıdır.
Hele Iraktan sonra Suriye, daha sonra da İran emperyalizmin istediği gibi sonuçlanırsa sıra Türkiye’dedir. Bunu her yurtsever biliyor.
Batının “Kemalizm’den vazgeçin. O, tarihteki yerini aldı. ”Üniter devlet dönemi bitmiştir. Artık vazgeçin” demelerinin ardında da bunlar var.
Ama burası Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Tam bağımsızlık ilkesini temel ilke olarak belirlemiş Türkiye Cumhuriyetidir.
Ve Atatürk’ün ortaya koyduğu bu temel ilkeleri savunacak gençlerimiz, bilimcilerimiz, yazarlarımız, önemlisi halkımız var.
Ne olursa olsun yine de kendimize soralım.
Yolun sonuna mı getirilmeye çalışılıyor?