Endişeden Korkuya

Türkiye’ye ne zaman AB ve ABD heyetleri ardı ardına gelmeye başladıklarında endişem korkuya dönüşür.

 

2006 Aralık ayında Türkiye’ye İsrail Genelkurmay başkanı geldi,”Bizim sizin gibi dağlarımız yok.Bizim komandoları da Bolu Komanda Okulunda eğitelim ve Hakkari’de de komandolarımız için bir üs verin” anlamında istekte bulundu.Kabul edilebilir bir istek değildi, reddedildi.

Ardından İsrail dışişleri bakanı geldi,kapalı kapılar ardında bizim yetkililerle konuştu,açıklama yapılmadı.Hemen ardından İngiltere dışişleri bakanı geldi.Görüşmeler gizliydi.AB ve ABD heyetleri de gelenleri yalnız bırakmadılar.Tam bu geliş gidişler sırasında o zaman Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Büyükanıt ABD’ye davet edildi.Konuyu bir yazımda dile getirmiştim.Buyükanıt’ın ABD ziyaretinden olumlu bir yanıt alamayan ABD’li yetkililer hemen “Şemdinli olayını” yarattılar.Bir savcı hazırladığı iddianamede Orgeneral Büyükanıt’ı ,deyim yerindeyse “Çete Reisi” gibi yargılamaya çalıştı.Savlar ciddi olmayınca Savcı meslekten atıldı.

 

Bu olay beni korkutmuştu.

 

Geçtiğimiz günlere bakalım.

Önce ABD’nin “Ulusal Güvenlik Ajansı “NSA” Başkanı Tümgeneral Keith Alexander geldi.Bilindiği gibi NSA denen kuruluş “Dünyanın en büyük  istihbarat-dinleme  organizasyonunun önde gelen kuruluşudur.” ABD’li bu önemli Tümgeneral ile ne konuşuldu,bilinmiyor.Ancak tahmin etmek güç değil.ABD Iraktaki birliklerini çekecek.Çekilmenin Türkiye üzerinden yapılması isteği olduğu biliniyor.Bu istek kabul edilmişse bizim için büyük tehlike olduğu açık.”Ya Güney Anadolu’da konuşlanırsa” diye bir korku ulusalcı kesimlerde dillendiriliyor.

 

Çok değil,bir hafta sonra Obama’nın Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell geldi.Adam Ortadoğu uzmanı.Ve de özel temsilci. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri bakanı Ali Babacan’la görüştü.

Mitchell, Erdoğan’la yaptığı görüşmeden sonra gazetecilere “Türkiye ABD’nin önemli bir müttefiki.Orta Doğu barış ve güvenlik için önemli bir güçtür.İsrail’le güçlü ilişkileri olan mühim bir demokratik ülke olarak  oynayacağı eşsiz bir rol vardır ve Orta Doğu’da kapsamlı barışı teşvik çabalarımıza  önemli katkısı olabilir.”dedi.

 

Sormak gerekmez mi ABD ne zaman barış yanlısı oldu? Uzağa gitmeye gerek yok.Önümüzde Irak ve Afganistan işgalleri var.Hani ABD hem Irak’a hem Afganistan’a demokrasi götürecek,insan hakları konusunda etkin rol oynayacak ve hukukun üstünlüğünü sağlayacaktı?

Ortaya sürdükleri tüm gerekçelerin yalan olduğu ortaya çıkmadı mı?

 

Bu ziyaretin hemen ardında Dışişleri bakanı Bayan Clinton geldi.Ilımlı İslam konusunda oldukça ılımlı bir şeyler söyledi;Diplomatik kurallar içinde yer almadığı halde Anıtkabiri ziyaret etti ve Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu.

Clinton ile ilgili yapılan görüşmede Babacan ABD’nin Irak’tan asker çekmesiyle ilgili  şunları söyledi:

“Bunu gerçekleştirirken ABD’nin  Türkiye’den olabilecek  taleplerini biz her an görüşmeye hazırız ve bu konudaki desteğimizi,yardımımızı açıkçası vermek isteriz.Kuşkusuz bunun detayları konuşulup,görüşülmesi gereken konular.” Daha önce yaptığı bir açıklamada Babacan “Irak’tan çekiliş sırasında Amerika’ya yardımcı olmak isteriz” demişti.Bu bir açık çek değilse nedir Allah aşkına?Erdoğan ne demişti?

CNN İnternational televizyonuna verdiği demeçte “ABD’nin izin istemesi durumunda,Irak’tan çekilecek ABD askerlerinin Türk topraklarını kullanmasını değerlendirebileceklerini” söylemişti.

 

Erdoğan’ın bu söylemi üzerine  ABD’nin Avrupa Ordusu Komutanı fırsatı kaçırmadı ve hemen konuya ilişkin açıklamasını yaptı.Dedi ki:

“Merkez komutanının Irak’tan asker çekme sürecinde Türkiye üzerinden bir güzergah düşündüğü söylenemez. Ancak Türkiye Başbakanı’nın bu alternatifi  değerlendireceklerini söylemesi olumlu bir işaret.”

Yani “Bizim bu yönde bir isteğimiz yok ama,yan cebimize koy” anlamında bir açıklama.

Askerin dışında o savaş araçlarını topu tüfeği tankın geçirileceği en uygun yer Türkiye toprakları.Bu konuda istekli olduğu da belli.

 

Acaba Cumhurbaşkanı Gül’ün Bağdat ziyaretiyle i ilgili olarak söylediği “Kapalı kapılar arkasında kapsamlı çalışma var” demesi ile bu söylemlerin ilintisi mi var? Diye düşünmek durumundayız gibi geliyor bana.

 

Geçtiğimiz günlerde Brüksel Zirvesi yapıldı ve bir sonuç bildirisi yayımlandı.Sonuç bildirisinin 23.maddesine bir göz atalım bakalım:

 

Madde 23- Müzakerelerin yalnız Türkiye’yle değil,diğer devletlerle de yapılabileceğini…Müzakereler sırasında Türkiye birkaç  devlete bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın da müzakere yapılacağına..” diyor.

Türkiye ile ilgili olarak batı emperyalizminin amacını ve tutumunu belirleyen bu bildiri ve ziyaretler neyi amaçlıyor diye üzerinde tartışmanın gereği var mı? Amaç açık seçik belli değil mi?Önceden yayımlanan haritalar,BOP projesi amacı belirlemiyor mu?

Tam bu olaylar yaşanırken Cumhurbaşkanı Gül’ün Irak’ı ziyareti ve Barzani’nin üst düzey yetkilileriyle görüşmenin anlamı ve amacı ne diye düşünülmez mi? Cumhurbaşkanı ve Barzani’nin üst düzey yetkilileri daha dün denecek kadar yakın bir geçmişti Türk Jandarma Onbaşısının önünde esas vaziyette durmuyorlar mıydı? Şimdi aynı adamlarla Türkiye Cumhurbaşkanı nasıl onların ayaklarına gider?Belli ki Türk halkının bilgisi olmadan kapalı kapılar ardında tezgahlar hazır lanıyor.Yoksa hangi Brüksel zirvesinin sonuç bildirisinde “Türkiye birkaç devlete bölünürse…” ya da “Güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa…”diye bildirinin bir maddesi olarak yazılı hale getirilebilir mi?

 

Mustafa Kemal’i anımsıyorum.İtalyan faşisti Mussolini,bilindiği gibi Amerikalılar gibi haritalar yayınlıyor ve Antalya yöresinin İtalyanların olduğunu ve kesinlikle bu toprakları alacağını demeçlerinde bildiriyordu.Mustafa Kemal uzun süre yanıt vermedi.Mussolini artık çok ileriye gidiyordu.Bir gün Antalya’da,şimdi Atatürk evi olarak adlandırılan binanın önüne bir bölük asker getirilmesini ister.Askerlerin başına geçip talim ettirir.Yat,kalk,silah omza,süngü tak diye emirler vermektedir.Alanın doğu kesiminde İtalyan konsolosluğu binası vardır.Askerlere emir verir.”Süngü tak,hedef karşı bina!” Hedef gösterdiği bina İtalyan Konsolosluk binasıdır.Asker tam binaya vardığında “Kıt’a dur.Geriye dön ve marş marş komutunu verir.Bunu birkaç kez yineler.

Ankara’da bir resepsiyonda İtalyan Büyükelçisi yanından geçerken Büyükelçiye “Sizin palyaçodan ne haber” der ve yürür gider.Bundan sonra Mussolini’nin ağzından ne “Antalya ve çevresi bizimdir”lafı çıkar ne de harita yayınlanır.

 

İşte Mustafa Kemal farkı bu.

Biz hala Avrupa birliğine girmekten,Ortadoğu’da Irak’tan asker ABD askerlerinin çekilmesi konusunda açık çek vermekten söz edebiliyoruz.

Çörçil’in dediği gibi “Uluslararasında dostluk yoktur,karşılıklı çıkar vardır.”.

Unutulmamalıdır ki,uluslararası ilişkilerde bir devlet başkanı ya da Başbakanı gittiği ülkeye bir şey vermeye değil,bir şey almaya gider.

Bakalım ABD Başkanı Obama Nisan başında Türkiye’ye geldiğinde ne alacak?

Irak’ta bir Kürt oluşumu konusunda hangi ödünü ya da Ermenilerle ilgili olarak hangi ödünü koparacak.Çünkü önümüzde 24 Nisan var.Obama’nın Ermenilere soykırımı tanıyacağına dair yazılı vaatte bulunduğu biliniyor.Bakarsınız Ermeni  gümrük kapısını açıveririz.

İşte kısaca özetlemeye çalıştığım bilgi ve belgelere baktığımda endişemin korkuya dönüştüğünü görüyorum.

 

Yukarıda iletmeye çalıştığım ve basında yer alan söylemleri alt alta koyduğunuz zaman,sizin de endişeniz korkuya dönüşmez mi?

Yayın Tarihi
29.03.2009
Bu makale 12512 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!