2. Dünya savaşından sonra geriye kalan toplumların en akil adamları AB kurulmadan bu kıtadan savaş eksik olmaz demişlerdi. Yıllar hızla geçti; Ekonomik birliklen şimdi Siyasi Birliğe kadar yaklaşıldı. Avrupa'nın bol güneşli ve bol kültürlü ülkeleri AB'ye arka arkaya tam üye olduklarında Batı Avrupalılar da aşktan pür neşe içindeydiler. O yıllarda herkes Italyan olmak isterken, çoğu Avrupalı'da sirtaki öğreniyordu.
Portekizlilerin Fado'sunda ruhlarının en derin hüzün basamaklarına inen Batı Avrupa'lılar İspanyol Flamenco'suna ritim tuttuklarında da ne kadar 'temprament' sahibi olduklarını vucutlarındaki sıcak kanın gözlerine ve yanaklarına vurması ile sergiliyorlardı.
AB Bakanlarının Santorini gibi sayısız Yunan adalarındaki toplantılarda 3 Uzo'dan sonra hemen imzalanan Yunanistan'ın taleplerine o kadar çömertkar davranıyorlardıki; yaşasaydı 'Alexis Zorbas' bile bu yüksek 'Aristoktrat Duygular' içinde hüngür hüngür ağlardı:
Türkiyemizin o meşhur, o hepimizin ezberlediği ' Türkiye'nin Gerçekleri' başlığı altında yaşadığımız 'Kayıp Yılları' tam ortasında Avrupai Şefkat Seli' 'Akdeniz Gölü'nün batısındaki Mallorca adasına doğru akarken Golf uzmanı AB bürokratları İspanya'yı ne kadar sevdiklerini ezberledilkeri ' Muchas Gracias' ve 'Oley' kelimeri ve benzeri 'melodik hispanik' 'dulce' deyimler ile destekliyorlardı.
Avrupa'nın Kuzeyinden ve Batısından Güney'İn güneşli ülkelerine doğru Teşvik, Parasal Yardım, Hibe Kredi akıyordu:
Akan para, hibe kredi ve yardım seli Türkiye'nin sınırlarında yaklaşırken kuruyordu, havada buharlaşıyordu.
Ve şimdi ne oldu bilmiyoruz:
Aniden sanki Avrupa'nın elektriği kesildi: Film Koptu; Senaryo değişti:
Yılların bonkörleri şimdi 'sert ve ciddi haciz memuru' edasına büründüler: Ülke ülke geziyorlar.
Avrupa'da 'Uluorta Dolce Vita Lifestyle' yaşam tarzı saklı ve sırdaş hal almaya başladı:
Hükümetler 5 cent'in peşinde, 1 Cent bile kontrol altında.
Atina korkunun Avrupada'ki yeni merkezi:
Yunanistan 300 milyar borç biriktirdi. Maliye Bakanı acil durumdan bahsediyor. Uluslarası para kaynakları artık Yunanlara güvenmiyor. Ülkenin kredibilitesi, bir ‘Muz Cumhuriyet’inki kadar kötü. Yunanistan’ın parası bitti.
Yunanlılar şaşkın: Yunan hükümeti kökü eski yunanca olamayan 'Tasarruf' kelimesinin anlamını çözmeye çalışıyorlar:
Turizmde bile tasarruf gerekli: nasıl olacak? İşe Yurtdışındaki turizm bürolarını kapatarak başlamak istiyorlar..
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu bağırıyor:
Bizi 'deney hayvanı' yaptılar , sıkıntılarımızın kaynağı Avro Kuşağı'nda yer alan güçlü ülkelerdir; birde son ana kadar yağma yapan Karamanlis Hükümeti:
Yunanlı komşularımız mı haklı yoksa daha batılı Avrupalılar mı?
Bilemiyoruz. Bilinen tek gerçek ise:
Sirtaki bitti Tragedya başladı;
Yunanlıları dinleyen yok: Hatta şu an kimseyi dinleyen yok!
Avrupa'da hava aylardır soğuk ; Avrupa'da hava bankrottik!
AB'de her yer karlı, her yerde borç var: Kimse bir diğerine 'Kalbim seninle' demiyor; diyemiyor.
Peki ülkeler iflas edebilir mi?
Bir ülkenin iflas etmesi, toplam borcunun salt yüksekliğiyle ilgili değil. Öncelikle bu borcu o ülkenin toplam ekonomik gücüyle kıyaslamak gerekir. Yani GSHY – Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla’ya olan orana bakmak lazım. Ama bu değerin bile esas alınması yanıltabilir. Almanya’nın borçları, GSHY’sinin yüzde 80’i kadar. Yine de Almanya iflas etmekten uzak. Oysa Ukrayna ve İrlanda sallantıda olan ülkeler grubuna aday.
Fark ne? Hükümet öder mi?
Önemli olan, bir hükümetin borç faizlerini ödeyip, ödeyememesi ve yeni borçlanmalar için yeni yatırımcılar bulup, bulamaması. Finans piyasalarında, bir hükümet, bir tek taksitini bile ödemezse, ‘Devlet iflasından’ konuşulur.
Örneğin İzlanda, Kasım 2008’de böyle bir durumla karşı karşıya gelmişti ki, AB acil bir krediyle devlet iflasını engelledi. Diğer taraftan, Letonya, düşük borç oranına rağmen riskli ülkeler arasında görünüyor, zira var mevcut borçları çok kısa süre içinde arttı. Alacaklılar, hükümetin bu durumu kontrol edemeyeceğine inanıyor.
İster Yunanistan, ister İspanya, İtalya veya Portekiz olsun: Hepsi de mali açıdan kırılgan olarak kabul ediliyorlar.
Alman turistler her sene yurtdışına 62 milyar Euro taşıyor.
Bunun 15 milyarı bu 4 ülkeye gidiyor. Şu an, Almanya’nın kışında, Almanlar yaz tatillerini rezerve ediyorlar ve sıcak günler, güneş, dinlenme ve sükûnet bulmayı umuyorlar. Peki bu yıl bu ülkelerde hizmet nasıl olacak?, Altyapı kısıtlamaları hizmet sektörüne ne kadar tesir edecek:
Ya sezon ortası kaos hüküm sürerse? Hatta havalimanları kapandığı için, eve dönemeyen AB'liler olursa?
İşte bu Akdeniz ülkelerinin durumları o kadar kötü ki, diğer AB'lilerin onlara nasıl yardım edebileceği tartışılıyor..
Soru üzerine soru; İnsanlar tedirgin. Piyasalar dikkatli:
Gerçek şuki Avrupa toplumları bu konuda pek istekli görünmüyor: herkes kendi durumundan şikayetçi: pek sesli telefuz edilmese de çoğunun kafasında bizim 'Eski Anadolu Sözçüğümüz' gidip -geliyor:
'Kendi düşen ağlamaz'
Türkiye 2010 yılına daha güçlü olarak giriyor. Antalya AB vatandaşları tarafından ciddi talep alıyor:
Yunanlar, İtalyanlar ve İspanyollar, bu krizin altından kalkmak için Rekabet güçlerini artırmaları gerektiğini biliyorlar:
Rekabet kızışacak, rekabet her sektöre sıçrayacak; tabii turizmde de :
Gelecek aylara ve yıllara hazırlıklı olun.
2010 yılı pür dikkat olalım, insanın aklına gelen veya gelmeyen herşeye gebe bir yıla girdik.
Bakalım yılı nasıl kapatacağız:
--
Hüseyin Baraner
Managing Director
TRAVEL NETWORK
Turizm Araştirma ve Strateji Merkezi
Zerdalilik Mah.,Burhanettin Onat Cad.No: 74/9, 2nci Ateş Apt.
Antalya/Türkiye
+90 0242 321 64 11 Fax: +90 0242 321 64 11 /
Mobile: +90 532 5570459 /+49 177 8387972
hbaraner@gmail.com baraner@baraner.com
www.tourexpi.com www.baraner.com, www.trav.io