Türk Turizm sektörü kendi kurumsal yapısına ve paydaşlarına karşı çok sert esen rüzgarı frenleyip, çevirip arkasına aldı. Son kırk yılda yarattığımız üstün ürün ve kaliteli hizmetin gücü uluslararası piyasalarda bazı fırsatçı yapılar tarafından sektörümüze karşı saklı değişik kılıflar içinde başlatılan algı operasyonlarını bıçak gibi kesip attı. Yaşadığımız siyasi ve konjüktürel sorunlara sevinip durumu kendileri için fırsat görenler o kadar ileri gittiler ki, tatilini Türkiye’de geçirmek isteyenlerin beynine girerek Türkiye tatil paketi satın alma eğiliminde olan müşterinin karar verme yetisi üzerinde bile oynadılar…
Ancak bu algı operasyonu beklendiği kadar uzun sürmedi, sektörümüz için yıkıcı hatta ölümcül olamadı; sektörümüz lehine taraf olanlar arasında müdavim müşterilerimiz yanında operasyona ilk kırıcı tepki Türk Turizm ürünlerinin ihtişamına ve üstün hizmet geleneğine âşık Avrupalı çocuklar ve ailelerden geldi. Müşteri Psikolojisinde içgüdüsel olarak, memnun müdavimlik dürtüsü/refleksleri ürün kıyaslama, değerlendirme hürriyeti “artık uzun yıllar Türkiye’de tatil yapılmaz” algısını yerle bir etti.
Şimdi durum tersine döndü; olumlu veriler ışığında bizim ürünlerimizi seçen müşterilerimize karşı daha da büyük sorumluluk üslendiğimiz yıllara giriyoruz.
Müşterilerimizi tüm sektör paydaşları olarak imkanlarımız dahilinde ödüllendirmeliyiz...
Zira ‘Turkish Hospitality’ ülkemizin şu an yegâne yumuşak gücü - ve ben bu gücü QM Ödülleri gecesinde Türk Turizminin her dalında; yazılım, spor, wellnes&spa, sahne performansları gibi her türlü hospitality hizmeti ve teknolojisi sunan sayısız şirketleri temsil eden dinamik gençlerin özgüvenlerinde gördüm: Turizm ile ilgili A’dan Z’ye kadar ne varsa, bizde Türkiye’de en iyisi var.
Ben dünyadaki bütün önemli destinasyonları 40 yıldır tanıyorum , takip ediyorum; dünya standartlarında en iyisini yapabilecek tecrübe, bilgi ve donanıma biz Türkler sahibiz diyorum ***
Kronik karamsarlara da hemen buradan cevap vereyim:
Evet; Türk turizm sepetinde çürük elmalar da var. Bunları da biliyoruz.
İstisnalar kaideyi bozmaz…
Bizde sektör olarak sorunları, engelleri aşarak, kötüleri ayıklayarak yolumuza devam edip bir üst lige çıkacağız.
Sektörümüz olgun yıllarına başlıyor..
Otel içi o kadar çok henüz tam olarak kullanmadığımız ek ürünlerimiz var ki, insan hangisinden başlayalım diye soruyor .
Doğal olarak sıra kış turizminin canlandırılmasında olmalı; yani kış aylarındaki 5 aylık olağanüstü verimsiz ve düşük doluluklardan kaynaklanan zararın kâra dönüştürülmesini ve çalışanların 12 ay iş garantisinin sağlanmasını , destinasyonların tüm yıl boyunca canlı kalmasını masaya yatırmalıyız diye düşünüyorum.
Bakanlığımızın zaten yeni projeleri, atılımları bu tarz düşünceleri ve hatta silkinmeleri sektörden istiyor..
Zaten biz farkında olmasak da Türkiye Wellness konusunda çoktan Akdeniz’in yeni kraliçesi oldu bile..
Kış aylarında Avrupa’nın en iyi, en üstün ve büyük kapasitede Wellness hizmetlerini verebilecek yegâne ülke TÜRKİYE.
Kış ayları değil Wellness ayları..
Kış ayları yerine Wellness Ayları diye hep beraber piyasalarda Türkiye adına bir ürün kavramı oluşturma vakti geldi.
Kış kataloglarında, yazdan kalma bol güneşli fotoğraflar ile artık ilerleyemeyiz.
Kış aylarında, Türkiye’nin o muhteşem Wellness ürün yelpazesini ön plana çıkarmalıyız.
Wellness denince Türkiye akla gelmeli, gelecek!
Dünya daraldıkça insanlar kendini yeniliyor. Ruh ve beden tazeleniyor.
Avrupa piyasaları, özellikle devasa bir turist kaynağı olan Almanya, Wellness için beklenmedik bir şekilde olumlu sinyaller veriyor.
Kış aylarında Avrupa’da Wellness sektöründe şaşırtıcı bir patlama yaşıyor.
Wellness sektörü son yıllarda ortalama çift haneli büyümeye devam ediyor . Wellness paketleri büyük talep görüyor ve Türkiye bu kaynak pazarlara en yakın ülke. Altyapımız muhteşem , yetişmiş eleman konusundada sıkıntı yok.
Gerçek Bali, gerçek Phuket burada Antalya’da , Bodrum’da ..
Zamanlamada çok uygun : Ayrıca yeni bir devasa piyasa olarak kurumsal wellness başladı.
“Sağlıksız ve mutsuz çalışanlarla başarılı şirket yönetmek neredeyse olanaksızdır.” diyen şirketler çalışanları için kurumsal iyileştirme programlarını uygulamak için otellerinin çok önemli müşterisi olmaya başladılar . Dünyada birçok büyük şirket rekabetçi ortamda daha avantajlı olabilmek için çalışanlarına “wellness” programları sunuyor. Wellness Councils of America’ya (Amerikan Sağlıklı Yaşam Derneği) göre, dünya çapındaki büyük şirketlerin yüzde 80’i bu tip kurumsal programları hayata geçiriyor.
Avrupadan kış aylarında Wellness konusunda yapılan yurtdışı seyahatlerinde ilk sırada Avusturya, Güney Almanya ve Kuzey İtalya geliyor.
Endonezya, Brezilya ve Tayland gibi ülkeler wellness konusunu çok akıllıca kullandılar, başarılı oldular ve paralar kazandılar. Bu ülkelerin iyi imajları var, ama turist kaynaklarına çok uzaktalar. Ulaşım çok zaman alıyor. Kısa tatil imkanı çok zor.
Alman Wellness Birliği’nin (Deutsche Wellnessverband) yayınladığı ‘Wellness Sensor raporlarına göre Wellness paketleri büyük talep görüyor. Body & Health (Beden ve Sağlık)” pazarı bugüne kadar hiç olmamış bir şekilde İnsanların kendi sağlıkları ve zindelikleri için giderek fazla para harcadıklarını bildiriyor .
Zinde insanlar hayatı iki kolu ile kucaklıyor. İş yerleri zinde ve bakımlı personel tercih ediyor.
Artık otomatif toplumlarda bile “arabana değil kendine bakacaksın devri “ resmen başladı.
Bu konuda Türkiye'nin sayısız avantajları var.
Türkiye dünyanın en büyük wellness spa yatırımlarına sahip..
Türkiye'nin bu wellness&spa yatırımlarının zenginliğini, kapasitesini ne müşteriler nede piyasalar henüz tam olarak bilmiyor. Tur Operatörleri ise bu muhteşem kapasitenin tam farkında bile değil..
Türkiye küresel wellness sektöründe sadece iyi bir ülke değil. Türkiye Wellness konusunda lider ülke.
2019/20 sezonunda Wellness ürünlerimizin zenginliğini, verdiğimiz hizmetin üstün kalitesini pazarlarda hissettirmeliyiz.
Okurlarıma Not: Termal başlı başına büyük bir konu, onu ayrıca yazacağım..