Türk şirketlerinde durum ne?
Son 25 yılda Avrupa turizminde yaşanan yüksek artışlara, her yıl iki haneli artan yolcu sayılarına rağmen yanlış yapılanma, aşırı düşük fiyat uygulama, sadece fiyat endeksli pazarlama ve zig zag çizen satış politikaları yüzünden havacılık sektörü bu son çeyrek asırda en çok kaybeden oldu.
Yüzlerce Havayolu şirketi iflas etti.
Neden?
Kalite ve hizmet vurgusu yerine düşük fiyat politikası taçlandırıldı , yolcuların algısına hayali bir uçuş tanrıçası yerleştirildi .
Şimdi o düşük fiyat tanrıçası büyüyen operasyon , tanıtım, vergi, pazarlama giderleri karşısında şirketleri ürküten bir canavara dönüştü :
Müşterinin bilinçaltına ( ich bin doch nicht blöd ! ) “ben salak değilim! “ duygusunu yerleştirerek müşterinin yegane tercih sebebini sunulan düşük fiyata indirgeyen anlayışın mimarlarının en tanınmışlarının bazıları piyasalardan silindiler..
Dolulukları talip etmek, gelir/gider başabaş noktasını yakalamak tabiki önemliydi, ancak sürekli aptalca kendi ürününü küçük düşürücü sloganlar ile müşterinin bilinçaltına “sakın yanında oturandan fazla ödeme” veya diğer şirketin uçusu için bizden fazla para verme” gibi yaklaşımlar ile aklı başında her müşteriyi bile rahatsız eden reklam kampanyaları ile kendi kuyusunu kazan yöneticilerin çoğu şimdi kendi işsiz.
Yolcuların uçarken yan koltuktakine “sen kaç para ödedin? “ soruları ile kabini sorgulama salonuna dönüştürenlerin Avrupa piyasalarına ve devlete bıraktıkları zarar ve ödenmemiş borç milyarlarca avroyu geçiyor .
Bu zihniyetin baş senaristlerinden Ryann Air’in ceo ‘su Michael O’ Leary kendisi şimdi “bu fiyatlar düşük!” diyerek şikayet ettiğini öğreniyoruz.
Avrupa’da köşe başındaki sıradan bir İtalyan büfede ayaküstü sıradan bir pizza yemeği için 20 Euro ödeyen Avrupalılar 9, 99’a Londra’ya 19.99. Mayorka’ya 29.99 Rhodos’a bilet alabileceklerine inandırıldılar. Yolcular zaman içersinde ucuz bilet almayı bir spora hatta dost çevresi arasında bir yarışa döndürdüler.
“Ben senden daha ucuza uçtum!” sözleri Avrupalılar arasında bir kült sözcüğe dönüştü.
Yıllar içersinde hangi fiyatı verirseniz verin müşteri haklı olarak “belki daha da ucuzu var mı?” diye mırıldanmaya başladı. Yıllarca devam eden bu durum Seyahat Acentelerinin manen ve madden bilet sektöründen soğuttu.
Bir kaç euro’luk düşük komisyonlar veya service charge adı altında çok düşük hizmet bedelleri, daha da kötüsü GDS’lerde anlaşmalı acentelerinin alış fiyatından daha ucuza fiyat çıkması seyahat acentelerinin emeğinin karşılığı olamazdı.
Havayollarının seçtiği bu yol yanlıştı.
O kadar yanlıştı ki; Avrupa’da “biz uçak bileti satmıyoruz!” yazan tabelaları kapılarına asan acenteler bile gördük.
Avrupa charter ve lowcost havayolu sektörünün birikmiş çözüm bekleyen temel sorunları her gün büyüyor.
Bilet fiyatları çok düşük, Avrupa’da her hizmet pahalanırken, bir fincan çay bile 3 Euro’ya satılırken neden sadece fiyat üzerinden stratejik pazar payı büyüme hesapları yapılmaya devam ediliyor?
Ryann Air, Easyjet gibi lowcost havayollarının uyguladığı fiyatları TO’lara bağlı charter uçak şirketlerinin vermesi imkansız , dolayısı ile müşteri giderek kendi tatil veya seyahat paketini oluşturmaya başlıyor , TO lardan bağımsızlaşıyor .
Fiyatları takip etmek, satış algoritmalarını anlamak imkansız, Yield departmanının hızı uçaklardan daha hızlı.
Tour Operatörü charter anlaşmalarında garantili blok yer aldığı uçuşların hiç risk almayan online sunucularda daha ucuza sunulması da piyasalarda müşterileri “acaba pahalıya mı aldım ?” diye şüphe içinde bırakıyor.
Havalandıktan sonra tatilin hemen başladığını hissettiren sunumların, ikramların kalitesizliği müşterilerin hafızasına sabır olarak yerleşiyor. Önemli sayıda charter müşterisi “100 Euro daha fazla veririm adam gibi uçarım “ diyerek hizmet odaklı marketing yapan THY gibi havayollarına kayıyor.
Avrupa son ITB’de anlaşıldığı gibi uçakçılıkta gerçek bir konsolidasyon arayışı içine girdi. Başta TUI yöneticileri ve Danışmanlık firması Airborne Consulting Sorumlusu Gerald Wissel olmak üzere “Avrupa'da gerçek bir konsolidasyona ihtiyacımız var” diyenlerin sayısı artıyor.
Lowcost Amerika’da başladı, şimdi koskoca ülkede dört havayolu şirketi kaldı.
ABD havacılık sektörü dört şirketin eline geçmesi Avrupa için kesinlikle örnek gösterilmese de Avrupa havacılık sektörü yeni arayışlar içerisine girdi bile:
30 yakın ulusal pazarlardan oluşan Avrupa’da havacılık sektöründe bugün olduğundan daha az ancak daha güçlü havayolları arzusu vurgulanmaya başladı.
Avrupa’da sayı olarak az donanım/ finans ve operasyon gücü yüksek şirket hesabını Türk bayraklı havacılık şirketlerini yok sayarak yapmanın şimdiden imkansız hale geldiğini bende bu yazımda ilgililere hatırlatmak istiyorum.
Bu oyunda artık Türklerde var!
Ben değil müşteri böyle söylüyor.
Hatırlayalım: Avrupa’nın tam tersine ülke olarak bu sektöre çok donanımsız iki masa bir kasa girmiş olsak bile son 30 yılda düşe kalka öğrendiklerimizle geldiğimiz nokta dış piyasalarda şimdi parmak ısıttırıyor.
Eğer dış piyasalarda Türkiye ile ilgili bir sektör kıskanılıyor ise; oda sadece Türk havacılık ve turizm sektörüdür.
Türk uçak şirketleri kim ne derse desin Avrupa’da gelecek yıllarda oluşması istenen pazar konsolidasyonun en önemli bloğunu oluşturacaktır.
Sunexpress, Corendon, Onur, Pegasus, Atlasglobal, Freebird, Tailwind şu an Avrupalı TO’ların en önemli en güvenilir hizmet ortakları olmuştur.
Bu markalara müşteri talebi hergün artmaktadır .
Türk bayraklı uçak şirketleri hizmette ve fiyatta en doğru yerde durarak piyasalarda en aranan şirketler grubuna dahil olmayı - müşterinin güvenini ve memnuniyetini kazanmayı başarmışlardır.
AB, Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alacağının kesinleştiği bu günlerde şimdi biz Avrupa’nın içinde en güçlü olduğumuz sektörlere vereceğimiz teşvik ve destekler ile bize kapatılmaya çalışılan Avrupa ticaret sahasında kendimize önemli bir hareket alanı yaratabiliriz .
Gelecek yıllarda da Avrupa rekabet yasalarının dışında kalacağımız için
Avrupa’da müşteri talebi gören ürünlerimize güçlendirerek yaratacağımız sinerji ile Avrupa coğrafyasına doğru doğal bir ticaret kanalı açabiliriz.
Ulaşım ve Turizm sektörümüzü fiziki olarak Avrupa’nın göbeğinde daimi olarak güçlü ve itibarlı olarak tutabiliriz.