Yarın 23 Nisan hep neşeyle doluyor insan ..
Türkiye’de 23 milyon çocuk var..
Türkiye İstatistik Kurumu, 82 milyon nüfusun bulunduğu ülkemizde 0-17 yaş arasında 22 milyon 920 bin çocuk olduğunu açıkladı. Türkiye’nin yaş ortalaması otuz.
Oldukça genç bir toplumuz !
Avrupa’nın Türkiye’de tek kıskandığı konu gençliğimiz ve zeki çocuklarımız.
Türkiye bir zeki akıllı çocuklar pınarı.
Dünyada birçok ülkeye, özellikle Avrupa’ya karşı çok genç bir toplumuz.
Gerçekten genç bir ülkeyiz ,
Ancak sorunlar var , çok büyük sorunlar var, hatta tehlikeler var, hemde çok ciddi!
Turkiyenin karakteri
genç, ruhu delikanlı , ancak tutumu ve icraatları yaşlı, demode, tutarsız, verimsiz..
Yarının aşırı rekabetçi dünyası için çocuklarımız adına dev bir adım atmakta gecikiyoruz.
Çok gecikiyoruz!
Bırakın eğitimde bir dev adım atmayı, eğitim seferberliğinden konuşmayı, bilim, ilim, fen içeren konular günlük konuşmalarımıza bile giremiyor , sosyal ve kültür gündemimizde bu maddeler yok!
Yabancı ülkelerin kasalarına her ay milyarlarca dolar fatura olarak ödediğimiz telefon görüşmelerimizin bile yüzde doksanı geyik muhabbeti.
Türkiye ile ilgili yabancı şirketlerin tüketim Pazar algoritması gençlik uzerine kodlu..
Şifre: Tüketim
Kullanıcı adı: Genç Türk Tüketicisi
Gün içi yaşamımız “yabancının ürettiklerini tüket, tüket, tüket ! “ile geçiyor ..
Bir iki istisnanın dışında hiç bir icat, buluş, marka bizim değil.
Sütümüz, çayımız, yoğurdumuz bile yabancı oldu.
Yazık!
Hadi ilimden bilimden vazgeçtik diyelim, şimdide son yıllarda yaşamımızda artan aşırı sosyal ayrışım, kültürler ve inançlar arası yükselen haset çocuklarımızı kalıcı olarak etkiler mi acaba?diye kara kara düşünüyoruz .
Üstüne üstelik medya, sinema , TV , sanat ve spor yaşamımızdaki lümpen, kabadayı, maço, dayakçı, intikamcı, intiharcı, iddiacı, iftiracı abartılı sunumlar Türkiye’nin ananevi sanat ve kültür dokusunu yırtıyor, derinliğini alıyor, basitleştirir , ucuzlatıyor .
Büyüklerin geleneksel Anadolu hoşgörüsünü bir kenera atarak şimdi artarak günlük yaşamda bolca sergiledikleri kindar, öfke, kibir hatta küfür gibi yükselen toplumsal eğilimlerimiz çocuklarımızın bu acımasız rekabet dünyasında yarın başka toplumların önünde eğilmelerini beraberinde getirecek diye korkuyorum.
Her yer de, her köşede yabancı dilde tabelalar, panolar, işaretler , markalar , beşi birlik yüksek katlı ruhsuz AVM ler .. çocuklarımız ayağını topraktan kesen beton tarlaları ; evet bu yukarıda yazdıklarımın hepsinin toplamı çocuklarımızın genç beyinlerinin bilinçaltında karmakarışık bir konsantrasyon ve orientasyon kaybına yol açıyor .
Çocukların gelişmekte olan doğal ve manevi destek ihtiyacı olan özgüven duygusu zedeleniyor .
Özgüvensiz çocuklar kendilerini oldukları gibi sevemezler ve kendilerinde gördükleri eksikliklerden utanırlar. Özgüvensiz çocuk ; kendini sık sık ‘yetersiz’ ve ‘değersiz’ hisseder. Pozitif düşünemez , üretemez, icat ve icraat edemez.
Oysa UNICEF Çocuk hakları sözleşmesi getirdiği haklar ve standartlarla “nitelikli insanın” yetiştirilmesini temel hedef olarak belirlemiştir. Eğitim yoluyla yetişecek çocuk ve gençlerin kişisel ve sosyal varlık olarak her yönden yetişmeleri; sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal açılardan nitelikli toplumun yaratılmasında etkilidir.
Çocuklarımızın ikibinli yılların ikinci on yılının sonunda bilmin,ilmin, sporun ve sanatın okyanuslarında kulaç atmaları gerekiyordu. Ancak çok geride kaldık, dünya eğitim yarışında evrensel standartlarda ilk yüze bile giremiyoruz.
Çocuklarımızı halen dünya eğitim standartlarının çok altında sığ sularda yüzdürüyoruz .
Geleceğimiz çocuklarımız diyoruz , ancak tam tersi istikamette ilerliyoruz.
Eğitimi bir anlık kenara bıraksak dahi, yanlış yatırımlar ve abartılı maliyetler yüzünden onların rızkınıda , hakkınıda şimdiden yiyoruz;
Onlara iyi bir gelecek yerine okkalı borç bırakıyoruz .
Ekonomik İşbirliği ve Kalkında Örgütü'nün (OECD) "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı." PISA raporlarına göz attığımızda çocukların çoğunun aldığı eğitimin kalitesi yüksek değildir. İster PISA testleriyle, ister ulusal sınav sistemiyle veya işverenlerle akademisyenlerin bu alandaki değerlendirmeleriyle ölçülsün, eğitimde alınan sonuçlar genellikle tatmin edici olmaktan uzak olduğunu okuyoruz.
Aynı rapor şöyle devam ediyor :
Çocuklar arasında okul sevmenin görece yaygınlığına karşın eğitim sistemi, çok seçmeli soruların ağırlıkta olduğu sınavlar, okulların aşırı kalabalık olması, çocuk merkezli bir yaklaşımın ve çocuk katılımının olmaması gibi olumsuzluklardan kurtulamamaktadır.
* Eğitimin ve eğitim ortamlarının kalitesi açısından bir yerden diğerine ve okuldan okula büyük eşitsizlikler görülmektedir. Ailelerin kendi ceplerinden yaptıkları masraflar yüksektir ve bu da daha yüksek gelir grubuna mensup ailelerin çocuklarını avantajlı kılmaktadır. Bu arada, ilköğretim kurumlarının tümünde kalitenin izlenmesine ve sağlanmasına yönelik mevcut politikaların geliştirilerek devam etmesi ve ortaöğretimi de kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması gerekmektedir.
* Çok sayıda engelli çocuğun, bu konuda geliştirilen politikalara rağmen, kaliteli eğitim hakkından yararlanamadığı gözlemlenmektedir.
Eğer gelecek çocuklarda ise o zaman bir total dönüşüm politikası ile kaynaklarımızın en önemli bölümünü eğitime ve gençliğin gelişimine aktarmalıyız .
Çok renkli, çok sesli, çok duyarlı, hassas , icraatcı, icatçı , üretken ve verimli bir toplum olmak için kendimizi zorlamalıyız .
Gerçek ekonomi eğitilmiş gençler ile kurulur, kalıcı etkili ve güvenilir milli savunmanın temel direkleri okuyan , anlayan, düşünen, bulan , icat eden çocukların enerjisinde saklıdır .
Yirmi otuz yıl sonra hangimiz hayattayız, hangi duraktayız, hangi makamdayız?
Herşey geçici, baki olan tek şey Türkiye’nin gençliği.
Çocuklarımızın geleceğine Türkiye’nin yarınlarının kumandanlarına saygı duyalım, destekleyelim, sahiplenenim ve eğitimi/gelişimi 7/24 üçuyüzaltmışbeş gün birinci sırada gündemde tutalım.
Toplumumuzda Haysiyet , hakkaniyet nışanı taşıyan şahsiyetler ordusu yaratalım .
Yarın 23 Nisan derin düşünelim .