Türkiye’ye karşı yaptırım yapılsın diyen taraftarlarının sayısı arttı. Almanya'nın nasıl davranacağı belirsizliğini koruyor.
Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları bugün ve yarınki toplantılarında Türkiye ile ilişkileri tartışacaklar. Ayrıca Ankara'ya yaptırımların uygulanması konusunda karar alacaklar.
Avrupa Birliği dışişleri bakanları, Eylül ayında Türkiye'ye karşı bir yaptırım kataloğu üzerinde anlaştıkları önlemler paketini uygulamaya koymak için devlet ve hükümet başkanlarına sundular.
Türkiye'ye yaptırım uygulanmasını isteyen ülke sayısı arttı. Yunanistan, Fransa ve Avusturya ile birlikte Hollanda, Belçika, Baltık Devletleri ve İrlanda Türkiye’ye daha sert bir yaklaşım talep ediyor.
Diğer ülkelere göre Almanya, son AB zirvesinde arabuluculuk çabaları ve frenleme rolü ile çok ileri gitmişti. 'Türkiye'yi hep Merkel kolluyor !' diyenlerin sayısı oldukça çok bu sefer. Zira bu gelişmelere paralel olarak Alman diplomasisinde Türkiye'ye karşı memnuniyetsizlik te tırmanışta.
Peki Türk turizmi bu yaptırımlardan etkilenir mi?
Evet ve hayır!
Defalarca yazdım: “Son yıllarda dünyadan iyice koptuk, Brüksel'de hiç yokuz. STK'larımız kayıp, önleri kesik, neredeyse toplum olarak başka bir gezegene taşındık!” diye. Hiç bir ülke ile (Katar, Azarbeycan, Pakistan ve bir kaç Afrika ülkesi hariç) sıcak ilişkimiz kalmadı. ABD, Rusya, AB ve Çin hattında bir gün buraya bir gün oraya yanaşarak hiç bir güç ile stratejik anlamda ülkemizin çıkarları için elle tutulur bir sinerji veya işe yarar bir kaynak yaratamadık. Faturayı ödeyen ve kaybeden taraf hep biz olduk.
Bu gerçeğin ışığında ülkemize sadece apolitik tatilcileri çekebildik. Hoş geldiler ve her zamanda gelsinler. Bekleriz!
Ancak, öbür tarafta bu geçen 10 yıl içersinde soru soranlar, bilmek, anlamak, öğrenmek isteyen tüketici kitleleri ülkemize bir mesafe koydular. Gelmiyorlar!
Kesin olarak bildiğim şu: Türkiye AB arası siyasi anlaşmazsızlıklardan dolayı her yıl potansiyel en az 10 milyon Avrupalı Türkiye sevdalısı turisti kaçırıyor. Ayrıca buna ek olarak en az her yıl 3 milyar euro’luk emlak satışını kaybetmiş oluyor ve satılmayan yazlık villa ve konutlarında ayrıca yan giderlerini karşılamak durumunda kalıyoruz.
Diş siyasette ‘kazan kazan’ durumundan ‘kaybet kaybet‘ durumunda geçtik.
Türk turizmi Avrupa’daki sayısız STK’lar, şirketler, kurumlar ve kuruluşlara kopuk kaldıkça, Türk turizm sektörünü çok uzun yıllardır hak ettiği varlıklı ve kültürlü müşteri kitlelerini rakip ülkelere kaptırmaya devam edecektir.
Avrupa toplumunun dinamikleri son yıllarda artarak ülkemize oldukça mesafeli yaklaşıyorlardı, ülkelerin varlıklı, zengin ve kültürlü tüketici grupları zaten otellerimize de çok az sayıda geliyorlardı .
Turizm bakanlığı, Türsab ve TÜROFED gibi ulusal turizm örgütlerimizin Avrupa piyasalarında harcadıkları çabalar ve yaptıkları tüm önemli çalışmaların meyve toplama aşamasında yine böyle bir talihsizlik ile karşı karşıya geliyoruz.
Geldiğimiz noktada biraz özeleştiri yapmak mecburiyetindeyiz: O kadar çok gündem yarattık, o kadar çok cephe açtık ki, hangi konuda neredeyiz, hangi gündem maddesinde gerçek olarak istediğimiz ve savunduğumuz ne? Toplum ve sektör olarak tam bilemiyoruz.
Bizim bu 65 yıllık AB yolunda yaptığımız hataları herkes biliyor, ancak bizim bu hataları yapmamız için devamlı sinsice zemin hazırlayan zamanın tüm tutarsız, engelleyici, çıkarcı ve umursamaz AB siyasilerinin tutumlarını da hepimiz çok net hatırlıyoruz.
Artık iki tarafta da zihniyet değişikliğinin tam zamanı.
Bugünün toplantısının en güçlü moderatörü Federal Almanya Şansölyesi Angela Merkel.
Bakalım her zamanki gibi yine Türkiye’ye yönelik yaptırımları durduracak güce ve arzuya sahip mi? Akşam haberlerinde öğreniriz!
Karar ne olursa olsun, modern Türkiye’nin istikameti Avrupa Birliği olmalıdır. AB’ye yaklaşan, Avrupa toplumları ile kaynaşan Türkiye, hem stratejik olarak daha geniş bir hareket alanı kazanacaktır, hem de uluslararası piyasalarda, ürettiği ürünlerin marka değerini çok daha yukarıya çekecektir.