Dünya bir dönüşümün eşiğinde. Dünya büyük bir güç ve zenginlik kayması yaşıyor. Türkiye’nin ekonomisinin büyümesini ve gelişmesini özellikle ABD, Almanya, Rusya, Çin, Hindistan ve İran ile olan sürdürülebilir ilişkilerimize destek olacak yeni yerel dinamiklerin katkısı tayin edecek. ABD ile ilişkilerimiz malumunuz, karşılıklı güven sıfır derecesinde. İki tarafta birbirine rol kesti, film koptu. Başrol oyuncuları birbirlerine karşı halen puan alma, skor yapma peşinde. Doları ve yatırım fonlarını elinde tutan ABD varlıksız güçleri istediği gibi hoplatıp zıplatabiliyor. Trump’ın ‘Önce Amerika’ siyaseti dünyanın birçok yerinde Amerika’yı en sona -arkalara doğru attı. Günlük ucuz taktiksel başarılar ABD’nin yüzyıllık kazanımlarını sulandırdı. Amerika’ya uluslararası güven azaldı. Dünyamızın güçsüzleri hayaller ülkesi Amerika Birleşik Devletleri’ne giderken eli sopalı Sam Amca kapıda bekliyor imajı Amerikan turizmine manevi büyük zarar verdi. Aydın ve barışçı Amerikalılar hem şaşkın hem de üzgün. Dünyada özledikleri ülkeler var. Türkiye’de bu ülkeler arasında. Amerika’da Türk turizmi ve ekonomisi için büyük potansiyel var ancak Türkiye bir türlü son yirmi yılda sürdürebilir Amerika stratejisi geliştiremedi. Kendi ABD iletişim ve strateji masamızı ve ağımızı kuramadık. ‘@home of’ sloganı ile sadece ofladık, pufladık. Paracı danışman ve arabulucu enstitülerin kayığına bindik, indik, çıktık. Her limana girdik, ipimizi hiçbir yere kendi elimizle sağlam bağlayamadık. Halen Atlantik arası gelgit yapıyoruz. Aslında şimdi bile yapılacak çok şey var. Akdeniz ve Ege sularındaki devasa kruz gemilerinde yeniden turlayan yüzbinlerle zengin Amerikalıyı Türk sahillerine çekmek için Aspendos Yılı’nda Aspendos Opera Bale Festivali’ni CNN International yayın saati satın alıp bütün aydın ve kültürlü Amerikalı dostlarımıza ulaştırıp, yerelden ilişkileri ticarete dönüştürebilir, ilişkilerimizi halk düzeyinde ısıtabiliriz. New York ‘ta, Los Angeles’te yaşayan İstanbul, Bodrum, Kapadokya, Bozcaada, Alaçatı hayranı sanat ve gurmet hastası ve hayranı özellikle Ege sahillerimizde mavi yolculuku bir terapi bir arınma, bir Yaldız’lar ile buluşma gibi gören Amerikalılara belediyeler bazında çağrılar ve davetler çok faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
***
Rusya Anadolu’ya iyice yerleşti, ekonomide gücünü artırırken şimdide savunma sanayindeki başlatılan maddi manevi ortaklıklar; enerjide müşterek devasa yatırımlar, turizmde bağımlılık derecesinde yüksek turist sayıları Ankara tarafında çok ciddi ve hassas bir siyaset gerektiriyor. İlk uyuşmazlık, ilk ayrı fikirlilik, ilk zıt ve ters siyaset bugünün kazanımlarını ne kadar etkiler ve ne kadar frenler zaman bunları gösterecek. Rusya ile çok yönlü enerji ve savunma yatırım ve iş birlikteliğinin dışında birbirimizi yerelde halk bazında daha sıkı bağlayacak, müşterek sanayi, ticari, kültür ve eğitim yatırımları için ivedilikle harekete geçmemiz için en uygun zamandayız. Türk Rus Yatırım Bankası’ndan tutunda müşterek Anadolu/ Kırım/Ural/Sibirya kalkınma ve işbirliği politikasına kadar yerel otoriteler arası belediyeler düzeyinde işbirlikleri, ortaklıklar gerekmektedir. Yaşadığımız bu günler esasında Moskova-Ankara hattını yerelden perçinleyip iki ülke arası herhangi bir konjonktürel kopuşu ve soğumayı engelleyecek yerel katılım ve destek çalışmaları ile yeni bir başlangıcın esasında tam zamanı.
***
Çin on yıl sonra 30 trilyon dolar GSMH ile dünya liderliğine oturuyor. Fen, Bilişim ve Uzay bilimlerinin aşırı desteklendiği; milyonlarca yüksek ihtisas eğitimli her konuda mühendis yetiştiren Çin olağanüstü ekonomik güçlü ve diz çöktürücü finans kaynakları ve esnek yöreye uygun fonlama modelleri ile başta Afrika olmak üzere Doğu Asya, Avrupa ve Güney Amerika’da ‘Büyük Ağa’ durumuna geldi. Çin mühendislerine askerlik yaptırmıyor, bunun yerine yurt dışında ki Çin ortaklı projelerin başına koyuyor. Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimiz Türkiye’de yazılan çizilenin tam tersi istikamette seyrediyor. Türkiye’nin Uygur politikasından Çinliler çok rahatsız. Çin’in yumuşak karnı Uygurlar. Çinlilere göre bu konuda en güçlü çomak Türkiye’nin elinde… Uygurların başarılı ayaklanması Çin’deki diğer separatist güçleri harekete geçirebilir diye devamlı bir tedirginlik ve hassasiyet var başkent Beijing’te… Buna karşılık Türkiye’ye karşı İpek Yolu Projesi de Çin’in elindeki en büyük koz ve güç. Çin kontrollü İpek Yolu Projesi’nde Türkiye’nin durumu muğlak. Hem varız, hem yokuz gibi durum arz ediyoruz son iki yıldır. Son zamanlarda önemli toplantılara Türkiye davet edilmiyor. Çin, Uygur konusunda çok hassas ve bütün ülkelerden bu konuda mutlak ve tartışmasız Çin taraftarlığı talep ediyor. Öbür tarafta özellikle turizmde yanlış sunum ve pazarlama stratejileri yüzünden Çinli dostlarımızı ülkemizin nimetlerinden tam olarak faydalandıramıyoruz. Türkiye beklenen heyecanı Çinli gezginlere tam veremiyor. Aşırı şopçu zihniyet, 3 dolara deniz mahsullü öğlen yemeği arayan tur operatörleri kıskacında Çin pazarı nasıl büyür, gelişir anlamak, inanmak çok zor geliyor insana. İvedilikle bakanlık düzeyinde çok kapalı ve nedense çok mahrem yürütülen Çin, Kore, Japonya pazarı tüm paydaşların katılımı ile Kültür ve Turizm Bakanın başkanlığında masaya yatırılmalıdır. Çinliler tek renkliliği sevmez, Anadolu’muzun tüm renklerini, seslerini ve nimetlerini yerelden tanıtım ile Çin kantonlarına taşıyacak kültürel ve sanatsal çalışmaları belediyeler bazında başlatmamız şart oldu.
***
Buna karşılık Hindistan kendisi rengarenk, müthiş inanılmaz bir ülke. İnsanları çok müteşebbis ve çalışkan, genel eğilim olarak sadece satış üzerine kurgulular. Hintlilere mal ve hizmet satmak çok zor. Hintliler hep “sen yağmur ol ben şemsiye” , “sen çok yağ bende sana çok şemsiye satayım” diyor. Kimse farkında değil ama ‘Hint Düğünleri’ ile kendi ülkelerinin tanıtımını yapıyorlar; subliminal telkin ile Hint hayranlığı aşılıyorlar. Dünyadaki en büyük etkinliklere, gala gecelerine Hintli doktorları gönderip dünyanın en zengin ve varlıklı insanlarına “bu fırsatı kaçırmayın doktor ile bir görüşün” tavsiyesi ile duygusal pazarlama ile noktasal vuruş yapıyorlar. Hindistan’da başarılı olmamız için Türk Think Thank’lerin çok farklı, çılgın- deha projeler/ürünler geliştirmesi lazım. Hayran bırakamadığınız Hintli sizin dostunuz değildir. Belki her yıl çok büyük bir katılım ile büyük çapta ortak olarak Hint-Türk sanatsal gösteri festivali ile Hint yarımadasını ve Anadolu’yu değişimli olarak ateşleyip Hintlileri Türkiye’den daha çok ürün ve hizmet alacak duruma getirebiliriz, müşterek kazanabiliriz.
***
İran kapı komşumuz, kardeşimiz, ahbabımız, ancak en dikkatli olmamız gereken ülke; kendi çıkarlarından en az taviz veren dik bir ülke. İlişkilerimizin karakteri bir saniye içerisinde tamamı ile kopabilir. Karşılıklı olarak 7/24 saat - 365 gün hassas bir pamuk ipine bağlı durumda duruyoruz. İran ile ilişkilerimizin devamlı beslenmesi ve sulanması gerekiyor. İran çok önemli ancak çok zor bir ülke; bu sebepten dolayı bütün dünya ülkeleri ellerindeki en donanımlı en yetenekli büyükelçilerini Tahran’a tayin ediyorlar. Tahran’da büyükelçilik yapan dünyanın her yerinde çok rahat elçilik yapar diye duymuştum yıllar önce Tahran’daki Finlandiya elçiliğinde. Avrupa’nın desteği ve Rusya’nın oluru ile ince uzun bir yolda ilerleyen İran, ileride her türlü gelişmelere açık bir ülke. Trump gitmeden uzun vadeli konseptlere ve hesaplamalara pek uygun bir yer değil şu an. İran’da muhtemel bir demokrasi açılımı Türk ekonomisini ateşler, zira büyük İran halkının özlemini duyduğu ürünlerin hepsini Türkiye üretiyor ve sunuyor. İran küçük işleri Türkiye ile büyük projeleri Avrupa ile gerçekleştiriyor. Stratejik yatırımlara Türkiye’yi müdahil etmiyor. Belediyeler arası çalışmalar, birliktelikler için alan henüz çok boş ve iki taraf içinde olağanüstü imkânlar var. Özellikle Van, Batman, Artvin, Erzurum, Kayseri bölgesinde müşterek yatırımlar için projeler var, yerelde çok ciddi işbirliği talebi var.
***
Eski dost, zor dost, hoş dost Almanya ise Türk ekonomisi için en ağır tuğla durumunda. Birbirimizi iç çamaşırına kadar tanıyoruz. Şimdi çok daha iyi dost olabiliriz. Olmalıyız. Zira iki ülke bu kadar kültürel farklılıklara, siyasi görüş ve yapılara rağmen dünyada örnek olacak kadar birbirine maddi ve manevi bir şekilde yakın iki ülke. Birbirimize satabileceğimiz, sunabileceğimiz, paylaşabileceğimiz çok şey var. Yaşlanan Almanya’da hizmet sektörünün belirli bir kısmı zaten Türklerin elinde. Milyonlarca Alman Türk ürünlerine bu son 60 yılda zaten iyice alışmış durumda. Almanlar lahmacunu bile Prusya’dan kalma zannediyorlar. Biz Almanlaşamadık ama Almanları biraz da olsa Türkleştirdik. Hatta “çabuk çabuk”, “her yol Ankara”, “peşin para” gibi sözlerimizi bile kullanan Almanlar var. İspanya’da bir gün yaşlı bir Alman bana, “Sizinle ilgili en sevdiğim bir Antalya vardı onu da elimden aldınız” demişti. “Neden?” diye sorduğumda, “Çocuklarım Nazi söylemlerinden dolayı artık Türkiye’ye gitmeme müsaade etmiyor” diye verdiği cevap beni derinden üzmüştü. Peki, ben bu yazıyı niye yazdım? Şimdi yerel kalkınmanın yeniden harekete geçirileceği bu günlerde belediyelerimizin yurtdışı ilişkileri yeniden gözden geçirilmelidir. İzmir Belediyesi tanıtım ve pazarlama amaçlı Washington, Brüksel ve Bejing olmak üzere üç ayrı ülkede İzmir yurt dışı tanıtım ve pazarlama bürosu açıyor. Başta Antalya olmak üzere diğer belediyelerimiz bir yurt dışı temsilcisi atayarak kendi şehirleri için dünyadaki tüm dinamikleri tarayarak, arayarak, ziyaret ederek, ilişkiye geçerek mevcut yatırım, yerel ürün pazarlama, sanat kültür ve siyasi değerlerin kendi şehirlerine taşınmasına son derece faydalı olacağına inanıyorum. Ayrıca yerelden filizlenen uluslararası siyaset yerelden daha samimi, insanlarla birebir ilişki ve dostluk üzerinden yürütüldüğü için muhtemel büyük siyasi anlaşmazlıklarda, hatta iki ülke arasında ilişkilerin dondurulmasında bile bir sibop görevi üstlenerek ticaret ve kültür faaliyetlerinin yerel bazda devamını sağlayabilir. Bu yıl içerisinde ilk iş insanları, siyasiler, sporcular, sanatçılar ve STK’lardan oluşan bin Alman’ın da katılımı ile ‘1. ANTALMANYA’ zirvesini gerçekleştireceğiz. Antalya’dan Dünya’ya selam olsun.