2020 yılı sinsi bir yıl olacağa benziyor. Başladığı ilk günlerde iyi sinyaller ile içimizi ısıtırken, şimdi arka arkaya gelen üzücü ve korku verici haberler ile bizi üzüyor , ürkütüyor, piyasaları geriyor...
Arka arkaya gelen ölüm haberlerinin üstüne bir de Istanbul'da yaşanan uçak kazasının saatlerce tv ekranlarında stativ kamera görüntülerinin dünyanın zorla gözünün içine sokulduğu günlerde umutlanmak kolay değil...
Birde Korana virüsü nedir, ne değildir diye tam tartışırken dünya aniden karışıverdi. Daha düne kadar Çinli turistlere "bizede gelin"diyenler şimdi Çinlilerden kaçar oldu.
Taç anlamına gelen Korana virüsü ne zaman, nasıl biter, şu ana kadar tam bir bilen yok.
Piyasalar çok yönlü yeni ve çirkin manipulasyonlara açık .
Küresel ekonomi spekülatörleri, her daim para jonglörleri sarsıntılarda yakılacakların varlıklarına gözlerini dikmiş bir şekilde bekleyiş pozisyonuna geçtiler yine..
Müşteride yine, yeniden tedirgin.
Etik ticaret, sağlıklı çevre ve güvenlik konularında son aylarda yaşadığımız küresel yalpalamalar ve şaşırtıcı eksiklikler, düzensizlikler ve yüz kızartan ihmallerin halen hasır altı edilmeye çalışması tüketiciyi derinden sarstı.
Dünya TV'lerinde en çok izlenenlerinin arasında karantina altına alınmış kruz gemileri boy gösterirken, bizim Sabiha'da pistten kayıp üçe parçalanan uçağın talihsiz gövdesinin donmuş resminin önünde saatlerce canlı yayın yapılması piyasaları germeye devam ediyor.
Aynı anda ülkemizde yaşanan afet ve kazalardan arka arkaya gelen ölüm haberleri de ayrıca hepimizi derinden üzdü.
Hayatını kaybedenlerin hepsine buradan rahmet diliyorum.
2020 yılın ana trendi kesinleşti.
Müşteri sevdiğini değil güven duyduğu ürünü alacak.
Burada alt alta yazıyorum:
1. Sağlıklı
2. Güvenli
3. Emniyetli
ortam ve zihniyette üretenler kazanacak ve yeni bir küresel marka dalgası hareketi başlatacak.
Mega trendleri turizm liderleri değil, müşterinin yoğun baskısı tayin ediyor:
Müşteri her defasında bedel ödeyerek doğru trendleri kendi talepleri doğrultusunda piyasaları zorlayarak yaratıyor.
Piyasaların yapısı, destinasyonların yönetimi, küresel işletmecilik ve taşımacılık mevzuatları bir yenileme (update) gerektiriyor.
Markalaşma hareketinin yeni anahtarını müşterinin iç dünyasında (bugüne kadar biraz boş verdiği) ancak son yaşanan olaylardan dolayı şimdi iyice alevlenen çok boyutlu güven sorusuna verilen cevabın samimiyeti ve inandırılıcığında aramalıyız:
Yakında bol bol okursunuz, ben şimdiden yazıyorum:
Destinasyonlarda kent tasarımcısının, otellerde ise iç mimarın önemi halen tartışmasız, ancak hem destinasyonlara hemde otellere artık danışman ve eğitimci olarak huzur ve empati tasarımcısı iç psikolog ve iç sosyologlar gerekecek diye düşünüyorum
Dikkat! Dünyamızın geldiği bu noktada içi boşaltılmış, anlamı sulandırılmış ucuz ve saçma pazarlama sloganları da ters etki yapıyor: hatta müşteriyi kaçırıyor.
Turistler turizmciler kadar hayal perest değil:
Turistler her gün artarak sağlıklı, güvenli, emniyetli, temiz ve etik olan ürünlere yöneliyor...
Eski laflar turizmde para etmiyor:
Bizde kendimize sormalıyız:
Türk rüyası mı (Turkish dream) ?
Türk sözü mü (Turkish promise) ?
Tanıtım kampanyalarımızda ananevi etik anlayışımızı mı, yoksa fotoşoplu kusursuz genç ve güzel kızların fotoğrafları ile süslenmiş sloganlarını oluşturan kelimelerin yorgun kavramlarınımı vurgulayacağız ?
Ne krizler, ne hastalıklar, nede afetler yatırımları doldurabiliyor. Son 20 yılda geçtiğimiz iki yüzyıldan daha çok otel hizmete geçti.
Dünya otel işletmeciliği gerçekten nereye koşuyor? Bina ve oda üretemi korkunç bir hız kazandı. Bir yılda 400 otel açan markalar var. Otel hizmetlerinin fiziki marka servislerinin yanında Işletmelerin anayasası bugünün müşterilerinin destinasyonlarda hissettikleri içgüdüsel sosyal/etik değerlendirmelerine ve güven duygularına hatta akut korkularına hangi yaklaşımlar sergiliyorlar, hangi sahici ve gerçek sosyal projeleri hazır tutuyorlar.
Her türlü yük destinasyonların sırtında:
Destinasyonlarda sosyal ve çevresel dengenin standardı ne? Sektörel dönüşüm ne aşamada? En küçük krizde, afette, salgın hastalıklara en çok kaybeden yine destinasyonun bizzat kendisi.
Zaten her türlü uluslararası araştırma raporlarında müşteri taleplerini piyasa dinamiklerine karşı açıkça beyan ediyor: "destinasyon iyi olsun ama mutlaka güvenli olsun" diye çağrı yapıyor.
Müşteri hissedilir ve inandırıcı yeni ticari düzenlemelerin yanında destinasyonların tüm hizmet ve servis noktalarında ve özellikle tesislerin tüm birimlerinde fiziki yapıların, donanımların etik işlevselliği ve çalışır halde olmasını talep ediyor.
Bu konuda geçen hafta katıldığım TTYD' nin Istanbul Raffles Otelde düzenlediği forum içime su serpti.
44 yıldır turizmdeyim, Türkiye'de bu zamana kadar katıldığım en içerikli ve öğretici toplantıydı.
Her söylenen söz, her yapılan tespit bana göre doğruydu:
Yukarıda yazdığım bu zor konulara çözüm öneren akıllı cevapları bu forumda yakaladım.
Türkiye adına çok sevindirici:
Sözleri ülkemizde pek dinlenmesede Türkiyede mükemmel turizmciler var.
Gelecek yılki TTYD Forum'una mutlaka turizmde iddası olan destinasyonların belediye başkanları katılmalı.
Yarının turizmcileri Türkiye'de
Küresel sıkıntıların çözümünde rol oynayabilecek sektörel takım gücüne sahip olduğumuzu söyleyebilirim.
TTYD Başkanı Oya Narin turizmde dönüşümün artık şart olduğunu en sık dillendiren sektör başkanı:
Sektörümüzde dönüşüm gelişimi, çeşitliliği ve sürdürülebilirliği beraberinde getirecek.
Her fırsatta turizmde dönüşüm konusunu vurgulayan Narin düzenlediğini zirvenin bu zamana kadar ülkemizde yapılan turizm toplantılarından çok farklı formatta gerçek çözüm öneren zengin içerikli olmasına özen gösterdi.
Narin bu anlayış ile ülkemizin turizmde yeni yapılanmasını tam olarak yansıtabilecek deneyimli şahsiyetleri bir araya getirerek geniş bir yelpazede turizm yatırım trendleri, markalar, mega projeler, konaklama endüstrisinde yeni trendlerin masaya yatırılmasını sağlamış oldu. Ayrıca uzmanlar sağlık turizmi ve fırsatları, otel tasarımında yeni trendler, sanat, kültür ve müzelerin turizm yatırımları üzerindeki etkisi gibi konuları sunumlarında son derece profesyonelce detaylandırdılar.
Oya Narin "ülkemizde sürdürebilir yeni değerlerin oluşması için turizm sektörümüzün yeniden ivme kazandığı ve yeni hedeflere doğru yelken açtığı bu dönemde, ihtiyaç duyduğumuz dönüşüme ve sıçrayışa zemin sağlayacak yeni işbirliklerini bu Forum’la sektörümüze getirmek istiyoruz" diye güçlü bir şekilde çağrıdada bulundu.
Başkan Oya Narin ile kahve molasında yaptığımız görüşmelerde: son derece başarılı geçen TTYD Forumunun güçlü yeni fnans ve marka işbirlikleri ve önemli networkler ışığında Berlin, Londra ve Brükselde'de gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yaptık.