HAVADAN SUDAN

Manavgat Orman Yangınları Sadece Orman Yangını Değildi!

Manavgat 2021 Yangınları Özellikleri:

 

  • Ülkemizde kayıtların tutulmaya başlandığı 1937 yılından beri yaşanan en büyük, yaklaşık 60-65 000 ha, orman yangını. Bu 85 yıllık Türkiye ortalamasının 3 katı anlamına gelen büyüklüktür. Bir başka ifade ile, sadece Manavgat ve çevresinde 10 günde yanan orman alanı 85 yıllık Türkiye ortalamasının üç katıdır.
  • Yaklaşık 10 gün süren, her saatinde 500 ha (750 futbol sahasına eş değer) orman ve yarım milyondan fazla (500 000) ağacın yanarak Hiroşima’ya atılan atom bombasına  eş değer enerjinin açığa çıktığı bir yangın. Toplamda elli milyonun üzerinde ağaç yanmış ve en azından 100 atom bombasına (Hiroşima)  eşdeğer enerji açığa çıkmıştır.
  • 6 uçak, 19 helikopter ile müdahale edilmesine karşın yaklaşık 10 gün sürmüş ve ancak yağmurun başlamasıyla söndürülebilmiş bir yangın.
  • Yanan alanların yaklaşık ¾ ünü (%75) gençleştirme (ağaçlandırma) alanlarının oluşturduğu bir yangın
  • İleri sürülenin aksine baş rolü “uzun süreli ve tek boyutlu agresif yangın söndürme stratejisinin oynadığı ancak küresel ısınmanın da etkili olduğu bir yangın…
  •  Bakanlar kurulu (4 bakan) tarafından yönetilen ilk orman yangınımız.
  • Bu yangın öncesi (2021 Manavgat), 2008 yılında bölge ülkemizin o zamana kadarki en büyük orman yangınına da Sahne olmuştur (Serik/Taşağıl, 2008, 17 000 ha). Bu yangına ilişkin olarak hazırlanan çok imzalı raporun dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.

 

Nitelik:

 

  • Orman yangınları denetim altına alınamayan parametre sayısı yüksek ve bu nedenle yönetilmeleri çok yüksek derecede yerel bilgi ve deneyime gerek duyulan, karmaşık bir uzmanlık alanıdır. Ülkemizde gerçek anlamda orman yangınları uzmanı olarak kabul edilebilecek uzman sayısı çok sınırlıdır. Bir yangında çok farklı alanlarda uzmanlaşmış farklı kişilere ihtiyaç duyulduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Ülkemizde uygulanmakta olan çıkan yangınları en kısa sürede söndürme odaklı “orman yangınlarıyla mücadele” yaklaşımı yarattığı sorunlar nedeniyle yerini yanıcı azaltma, ekosistem restorasyonu gibi konuları da kapsayan “orman yangınları yönetimi” yaklaşımına bırakmıştır. Yıllardan beri uygulanmakta olan, çıkan her yangını ne pahasına olursa olsun en kısa sürede (15 dakika) söndürmeye odaklı agresif yangın söndürme yaklaşımımız yanıcı azaltma, ekosistem rehabilitasyonu gibi destekleyici uygulamalarla bütünleştirilmediğinden, orman ekosistemleri içindeki yanıcı madde miktarı ve dağılımı aşırı derecede artmış, ormanlarımız, deyim yerindeyse, dinamit depolarına dönüşmüştür.
  • Çıkan yangınların %2-3 gibi küçük bir oranı büyük yangınlara dönüşürler ve söndürme bütçesinin neredeyse tamamını (%95) tükettikleri gibi yüksek maddi, manevi ve ekolojik etkiler yaratırlar. Bu nedenle orman yangını yönetimi büyük yangınlara odaklanmak durumundadır.
  •   Yıllardan beri, yangına dirençli orman kurma ve yönetme ilkeleri (bu konuda bir kitap yayınlanmıştır) dikkate alınmadan gerçekleştirilen gençleştirme (ağaçlandırma) alanlarının büyük bölümü yangın riski yüksek yaşlara (10-35) ulaşmış bulunmaktadır. Nitekim yanan alanlar içindeki gençleştirme alanlarının payı oldukça (%75) yüksek olmuştur.
  • Orman yönetim (amenajman) planlarında ormana yapılacak, yangın ve kuraklık da dahil, her türden müdahalenin neden olabileceği olası etkiler konusunda alınması gereken önlemlere yer verilmemektedir. Bu, yıllardan beri mevcut ve yeniden kurulan (ağaçlandırma, gençleştirme) ormanlarımızın yangın ve kuraklığa karşı korumaz bırakıldığı anlamına da gelir.
  • Neredeyse tamamı insan kaynaklı olan orman yangınları yönetiminden sorumlu kurumun yangınla mücadele bütçesinde orman-insan ilişkilerini geliştirme ve insan riskini azalmaya yönelik kaynak tahsisi yok denecek kadar sınırlıdır. Orman Genel Müdürlüğü gecikmeden sivil toplum desteğini kazanmanın yollarını aramalı ve uygulamaya koymalıdır.
  • Ormanlarımız içinde ve bitişiğinde son on yıllarda yaşanan köklü demografik, sosyoekonomik, yönetsel, vb. değişimler yeterince incelenerek orman yangınlarıyla ilişkilendirilememiştir. Orman içi ve bitişiğinde verilen çok sayıdaki kullanım izinleri (ikinci konut, turistik tesis, mermer ocağı, hes, çöp depolama alanı, vb.) insan kaynaklı riskin aşırı derecede artmasına neden olduğu gibi yangın söndürme planlarında öncelik kaymasına (mal ve canının önceliği) neden olarak ciddi aksamalara yol açmıştır.
  • Başta orman içinde bulunan kadim yerleşim yerleri olmak üzere, orman içi ve bitişiğinde verilecek kullanım izinlerinde orman yangını konusunda ciddi sınırlamalar (faaliyet tanımları, güzergah, kıvılcım, vb.), standartlar (çatı kaplaması, baca, boya, yanma riski düşük malzeme ve tasarım, peyzaj düzenleme, vb.), eğitimler (yangın öncesi, sırası ve sonrasında neyi, niçin ve nasıl yapacağını bilen yangına uyumlu topluluk oluşturma, farkındalık eğitimleri, vb.)  ve sorumluluklar (yangın çıkması durumunda tazminat ödeme, eğitim çalışmalarına katılma, vb.) tanımlanmalı ve sürekli takip edilmelidir. Büyük yangılarda yaşanan aşırı düzensizlik ve kargaşa büyük ölçüde bu ön hazırlık eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
  • Büyükşehir yasası orman içi ve bitişiğinde açık alan yangınların konusunda eğitimli ve donanımlı Orman Genel Müdürlüğü (OGM)  ile bina yangınları konusunda deneyimli ve donanımlı Büyükşehir Belediyeleri (BB) arasında yetki ve sorumluluk alnı tartışmalarına yol açmaktadır. Bu tartışmalı durumun bir an önce çözüme kavuşturulması, OGM ve BB uyum içinde çalışmalarının sağlanması kilit öneme sahip bir konudur. 

 

Nasıl çıktı, neden büyüdü?

  • Rivayetler var ama kesin olarak bilmiyoruz. Bu ülkede çıkan orman yangınlarının yarısından fazlasının nedeni bilinmiyor. Orman yangınlarının çıkış nedenleri olarak neredeyse 80 yıldan beri hep benzeri başlıklar altında benzeri oranlar veriliyor. Ve daha da ilginci, bu açık gerçek hiç sorgulanmıyor. Nedenlerini ayrıntılarıyla bilemediğiniz konuları etkin ve başarıyla yönetme şansınız olamaz.
  • “Orman yangını çıkış nedeni inceleme ekibi” adı altında, sadece bu konu ile görevli uzmanlaşmış personelimiz ve bunlar tarafından hazırlanmış detaylı rapor arşivimiz olmadığı gibi, başından sonuna yangına ilişkin tüm süreci adım adım izleyerek kayıt altına alama alışkanlığımız da yok. Her yangın bir laboratuvar çalışması niteliği taşır, deneyim ve bilgilenme fırsatı yaratır. Nedenler konusunda titiz çalışmaların yapılıyor ve faillerin cezalandırılıyor olması insan kaynaklı orman yangınları oranının (%90) düşürülmesinde önemli bir etki yaratabilir.
  • Rüzgar hızı fazla, hava sıcaklığı yüksek, nispi nem düşüktü. Neredeyse bir yüzyıldır her büyük yangın sırası ya da sonrasında tekrarlanan bu söylem anlamsız ve mühendislik nosyonuyla çelişen bir söylemdir. Mühendislik nosyonu bilinen tüm bu parametreleri dikkate alarak yönetim ve uygulama planlarının, sapmaları da hesaba katarak, hazırlanmış olmasını gerektirir. Bakan dahil ilgililer rüzgar hızı yüksekti, nispi nem  düşüktü, gibi belirsiz ifadeler kullanmak yerine rüzgar hızı 34 km/s, nispi nem %26 gibi aletsel, meteoroloji istasyonundan alınan değil olay yerinde  bizzat ölçülen kesin veriler üzerinden bilgi vermelidirler.
  • Manavgat’ta orman yangınlarının kuzey yönlü (poyraz) kurutucu rüzgarların estiği dönemlerde çıktığı ve bunun alanın Aksu ve Köprüçay vadilerinin bu rüzgarlara açık olmasıyla ilgili olduğu bilinen bir gerçekliktir. Bu rüzgarları engelleyecek sık servi ağaçlarından oluşturulmuş rüzgar perdelerinin oluşturulması gerektiği 1990’lı yıllardan beri (TÜBİTAK destekli araştırma bulgularıyla) öneriliyor olasına karşın uygulamaya konmamıştır. Yangına neden olan rüzgar yönüne dik olarak (1-3 sıralı) ve belirli aralıklarla tesisi edilen rüzgar perdeleri rüzgar hızını önemli ölçüde (%50-60) azaltabildikleri gibi alevlere karşı da direnç hatları oluşturmaktadırlar. Bu konuyla ilgili olarak, TÜBİTAK destekli bir araştırma  “Yangına Dirençli Orman Kurma İlkeleri” adı altında yayınlanmıştır (Neyişçi, T. ve arkadaşları, 1999, TMMOB Orman Mühendisleri Odası yayın No. 21).  Bölge bundan bir önceki en büyük orman yangınını da yaşamıştı (2008 Taşağıl/Serik, 17 000 ha).

  • Uluslararası hava taşımacılığında kaza oranının 5,5 milyonda bir civarında olmasına karşılık orman yangınlarında bu oran en azından %50 oranındadır. İki oran arasındaki inanılması güç fark “kaza kırım” raporlarının hazırlanması ve sonuçlarının titizlikle uygulamaya geçirilmesi, yani hatalardan ders çıkarılması, aynı hataların tekrar edilip edilmemesiyle ilgilidir.  Ülkemiz ormancılık uygulamalarında, maalesef, “orman yangını kırım raporu” hazırlama geleneği yoktur ve bu durum yanma riski düşük, yangına dirençli (uyumlu da denilebilir) ormanlar kurma ve yönetmenin (YDOKY) önündeki en büyük engellerden biridir.
  • Ağaçlar ve bitkiler yanıcı oldukları için dünyanın her yerindeki ormanlar, farklı aralıklarla, yanarlar. Örneğin Sibirya ormanları ortalama 300 yılda bir yangın geçirirlerken kızılçam ormanlarımız için bu sıklık 30 yıl (1/10) civarındadır. İnsan etkisiyle bu sıklıklar azalma eğilimindedir. Tek boyutlu agresif yangın söndürme yaklaşımı yangın sıklıklarının kısalmasına yol açarak orman ekosistemlerinin yapısal değişime uğramasına neden olabilirler.
  • İlkesel olarak orman içinde kolaylıkla tutuşabilen ince ve kuru yanıcı madde (ibre, yaprak, 2 mm ince dal, vb.) bulunmaması, ya da uygun tekniklerle ortamdan uzaklaştırılmaları durumunda yangın çıkma olasılığı neredeyse sıfırdır. Bu işleme yanıcı yönetimi, ya da yanıcı kontrolü adı verilir. Ülkemizde ya uygulanmamakta ya da genellikle yanlış uygulanmaktadır. Manavgat yangının kısa sürede büyümesi ve şiddetlenmesinde bunun etkisi çok büyük olmuştur. Bu konuda yayınlanmış TÜBİTAK destekli bir araştırma yangın çıkma riskinin %76 oranında azaltılabileceğini ortaya koymuştur (Neyişçi, T., Şirin, G., Sarıbaşak, H., 2002. Batı Akdeniz Bölgesinde Orman Yangını Tehlikesinin Düşürülmesinde Denetimli Yakma Tekniğinin Uygulanma Olanakları. Türkiye Ormancılar Derneği yayın no:2)

  • Uzun yıllardan beri rapor ediliyor olmasına karşın, orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarında yaşanan karmaşa yangınların büyümesinin en temel nedenlerinden biridir. Tek bilgili ve deneyimli elden (yangın amiri) yönetilmesi gereken karmaşık ve yüksek derecede yerel deneyim ve bilgi gerektiren orman yangınları yönetiminde bu konunun hala çözüme kavuşturulamamış olması anlaşılır gibi değil. Manavgat yangını 4 bakan tarafından yönetilmeye çalışılmıştır. Bakan, Vali, Belediye Başkanı gibi yöneticilerin katkısı yangın amirinin belirlediği destek hizmet ve malzemelerinin temini ve güvenli çalışma ortamının sağlanmasıyla sınırlı olmalıdır.
  • Orman içi ve bitişiğinde yaşayan toplulukların orman yangınlarıyla birlikte yaşama becerilerinin geliştirilmesi konusunda yeterli ve etkili çalışmaların yapılmamış olması da yangının büyümesi, çan ve mal kayıplarının artmasına yol açan önemli bir konudur.

 

Yangın Sırası:

 

  • Yangına ilk müdahalenin mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi kadar önemli olan bir başka konu da ilk müdahalede bulunanların yangının ne tür bir seyir gösterebileceği, yangının yayılma hızının ne olduğu, yakın çevredeki ormanların durumu, yangın yerindeki rüzgar hızı, nispi nem ve hava sıcaklığı değerleri, gerek duyulabilecek mücadele ekipleri gibi konulardaki bilgi ve gözlemleri merkeze bildirebilecek yeterlilikte olmasıdır.
  • OGM ne pahasına olursa olsun çıkan yangınları en kısa sürede söndürmeye odaklı agresif Orman Yangınlarıyla Mücadele stratejisinden yangını bir araç olarak da kullanabilmeye izin veren Orman Yangınları Yönetimi stratejisine geçme zorunluluğu vardır. Agresif yangın söndürme çalışmaları, bazı durumlarda, yangının kendinden çok daha ciddi tahribatlara yol açabilmektedir.
  • Orman yangınları yönetiminde temel olan etkin ve donanımlı karadan müdahaledir. Hava araçları (helikopter, uçak) kara kuvvetlerine yardımcı olabilirler. Helikopter ilk müdahalede etkin ve donanımlı kara ekiplerini olay yerine ulaştırmada kilit öneme sahiptir. Etkin ve donanımlı kara ekipleri olmadan helikopter ve uçakların yangın söndürme yeteneği çok sınırlıdır. Yüksek enerjili yangınlarda (üç boyutu; konveksiyon sütunu oluşturmuş) alevlerin üzerine su dökülmesinin de etkisi yoktur. Manavgat yangınında 10 günde 19 helikopter ve 6 uçakla alevler üzerine atılan binlerce tonluk su etkili olmamış. Yangın yağmurun başlamasıyla kontrol altına alınabilmiştir.  Uçak ve helikopter genellikle mal ve can tehlikesinin olduğu noktalarda (alanlarda, satıhlarda değil) alevler üzerine su bırakarak söndürmeye çalışır. Helikopterle yangın söndürmede temel ilke suyu alevlerin üzerine değil alevlerin birkaç dakika sonra ulaşacağı ağaçlar üzerine boşaltılmasıdır.
  • Medyanın ve kamuoyunun baskısıyla uçak ve helikopter kullanımı ve sayısının artırılması ile ormanlarımızın yangın baskısından kurtulabileceği algısı yaratılmaktadır. Bu helikopter ve uçak filomuz olmasın anlamına gelmez. Bu araçların etkin kullanımı en azından ormanlarımızda yanıcı azaltma, yangına dirençli orman kurma, yangınlarla uyumlu, yangınlarla birlikte yaşama becerisi yüksek topluluklar oluşturma gibi altyapıların hazırlanmış olmasını gerekli kılar. Geçtiğimiz yıl bu altyapılardan yoksun orman yangınlarında helikopter ve uçakların performansları açık ve net olarak gözlemlendi. Buna karşın helikopter ve uçak konusundaki ölçüsüz baskı anlaşılır gibi değil.
  • Kamuoyu oluşturmanın, uçak ve helikopter kullanımından çok daha etkin ve masrafsız olan yanıcı yönetimi (azaltma), yangın öncesi, sırası ve sonrasında neyi, niçin, neden yapacağı konusunda eğitimli ve bilinçli topluluklar oluşturma gibi önleyici konular üzerinde yoğunlaşması çok daha akılcı bir yaklaşım olur. Ülkemizde birim alan yangın söndürme giderlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nin üç katından fazla olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir.
  • Yanan alanlar içindeki gençleştirme (ağaçlandırma) alanlarının payı hızla artmaktadır. Gençleştirme alanları 10-35 yaşa aralığında, makilik alanlar 15. Yaşın üzerinde yanma riski yüksek bir döneme girerler ve şiddetle yanarlar. Yanıcı yönetimi bu alanlara öncelik verilmelidir.
  • Yangın sırasında duman ve kül yönetimi ve canlı sağlığı hiç üzerinde durmadığımız önemli konulardır.

 

Yangın Sonrası

 

  • Büyük yangınlar daha devam ederken uzman ekipler yanmış ve soğumuş alanlarda envanter çalışmalarına başlamalı, nerelerde nelerin öncelikli olarak yapılması (erozyona duyarlı, tohum takviyesi isteyen alanlar, vb.) gerektiği konusunda raporlar hazırlamaya başlamalıdırlar. Bir başka uzman grubu da yangının yaban hayatı üzerindeki etkileri konusunda çalışmalara başlamalıdır.

Yangına katılanların bir araya gelerek yangının tüm gelişim süreçlerini, başarılı ve başarısız müdahaleleri ve sonuçlarını tartışarak ayrıntılı raporlar hazırlamalı ve arşivlemelidir.

Yayın Tarihi
26.04.2022
Bu makale 1267 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!