Dünyanın en büyük (630 km) traverten platosu üzerine kurulu ve yine dünyanın en uzun (12 km) falezlerine ev sahipliği eden Antalya biri doğuda, Lara, diğeri batıda, Konyaaltı, plajları ile çevrelenmiş müstesna bir kenttir.
Konyaaltı, müze önünde Varyant’tan başlayıp limana kadar uzanan kıyı bandı yeniden düzenlendi. Her yeni düzenleme öncenin deneyimlerinden yararlanmak, iyileri koruyup kötüleri ayıklamak durumundadır.
Yeni düzenleme Antalya’nın doğal değerlerine katkı yapacak, onların farkına varılmasını sağlayabilecek, kullanıcıları eğitebilecek nitelikte görünmektedir. Olumsuz gördüklerini eleştirmekten çekinmeyen bir Antalya sevdalısı olarak, güzel uygulamaları da takdir etmeyi görev bilirim. Bu nedenle, başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere , emeği gecen ilgililere teşekkür ederim. Bu teşekküre Cumhuriyet Meydanı düzenlemeleri de dahildir. Artık Cumhuriyet Meydanından Beydağlarını, Akdeniz’i de görebiliyoruz.
Geliştirilen her mekan kullanıcılarını eğitir. Mekanlar sadece estetik kaygılarıyla değil, eğitsel kaygılarla da tasarlanmalıdır. Ne mi demek istiyorum?
Önceki düzenleme insana ayrılan, ayrılması gereken mekanlara motorlu araçların girmesine , insanları rahatsız etmesine izin verilmişti. Konyaaltı düzenlemesinde bu sorun bir ölçüde çözülmüş gibi. Yani, motorlu araçları bırakma ve kısa mesafe yürüyüşü göze alma eğitimi sisteme dahil edilmiş. Yürüyen-koşanlara, bisiklete binenlere, çocuklara, dinlenmek, deniz havası solumak, denize girmek isteyenlere yer ayrılmış.
Unutulması gereken, bu yapılanların bizim vergilerimizle yapılmış olması ve bu nedenle gerçek sahiplerinin bizler olmamız. Bu Büyükşehir belediyesinin yaptıklarını görmemezlikten gelmek anlamına gelmez. Aksine bu yapılan ve hizmete sunulanın artık bizim sorumluluğumuz, bizim korumamız altında olduğu anlamına gelir.
Pek çok tanıdığımın yapılanları beğeniyle karşılandığını gördüm. Bazı önemli eksikliklerin, yanlışlıkların altını çizenler de yok değil. Ben de bunlardan biriyim.
Eğer Konyaaltı Antalya ve Antalyalılar için önemli ise, ki öyle olduğundan kuşku yok, bu yapılanların korunması, geliştirilmesi için harekete geçilmelidir. Bazı çok uzağımızdaki, yaşamımıza ve yaşam kalitemize dokunuşunu doğrudan hissedemediğimiz konular için kurduğumuz derneklerin bir benzerini hemen Konyaaltı için hayata geçirmeli, kendi yaşama alanımızın bu değerini koruma ve geliştirme sorumluluğu konusunda Büyükşehir Belediyesine ortak olmalıyız.
Spor alanlarının, çocuk bahçelerinin yürüme, koşma, bisiklet parkurlarını kullanımı, bakımı, hizmet sunan büfe ve plajların denetimi, alanın temizlik bitkilerinin bakımı gibi alanlarda insiyatif ve sorumluluk alabilmeli, Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışma geleneğini yaratmalıyız.
Konyaaltı yenilenme alanı olarak adlandıracağım bu alanın yönetimine sivil insiyatifin dahil olması bu alanın giderek gelişen, çeşitlenen bir niteliğe kavuşmasına ciddi katkılar sağlayacaktır. Sivil toplumun her şeyi yönetimden beklemesi alanın süratle nitelik kaybetmesine yol açacaktır. Bunu görebilmek için önceki projede yaşananları hatırlamak yeterlidir. Projesinde 5 masa, 25 şezlonga izin verilmiş olan işletmeler haklarının çok üzerindeki alanları işgal edip alanı yaşanamaz, nefes alınamaz hale dönüştürmediler mi?
Sahip çıkılmazsa, sahip çıkamazsak, bu gün beğendiğimiz nefes aldığımız Konyaaltı yenilenme alnı da yaşanamaz duruma gelecektir.
İlgili meslek kuruluşları alanda kendi konularıyla ilgili doğru ve yanlışları raporlamalı ve sonuçlanması için çaba harcamalıdır. Başkanlığını yürütmekte olduğum Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi olarak alana dikilmiş ağaçlar konusunda, ilgili diğer sivil toplum kuruluşlarının da katılımını sağlamaya çalışarak bir hazırlayacak, öneri geliştirecek, sorumluluk talep edeceğiz.
Diğer sivil toplum kuruluşlarının da aynı yaklaşımla Konyaaltı yaşama alanına sahip çıkmalarını bekliyoruz.
Bu kent bizim, hayatımız burada geçiyor. Neden daha iyi geçmesin....