“GECİKMİŞ BİR VEFA BORCU ÖDEMESİnin ilk taksit”i
aramızdan ayrılışının 80. yılında, ağaç ve orman sevdalısı Atatürk’e adanmış 80 iğde fidanı, ödül sahipleri ve 80 öğrenci tarafından toprakla buluşturulacaktır.
Biliriz ki, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik anlarında, 15-21 Temmuz 1921, Ankara’da Maarif Kongresini düzenleyen Mustafa Kemal, en büyük projesi olan Tam Bağımsızlık için Eğitimin önemini ortaya koymuştur.
Yine biliriz ki, henüz Cumhuriyet ilan edilmeden 17 Şubat-4 Mart 1923, İzmir’de İktisat Kongresini düzenleyen Mustafa Kemal tam bağımsızlık projesi bağlamında Ekonomiye verdiği önemi de vurgulamıştır.
Ancak, bilir miyiz ki, Atatürk ağacı ve ormanı bol yeşil bir ülke yaratmaya Tam Bağımsızlık projesi kadar önem vermiştir!
İşte bir kaç kanıt;
Atatürk kurtuluş savaşının en zorlu günlerinde cepheyi bırakarak 1921 yılının Temmuz ayında Ankara’da Maarif Kongresi’ni toplayarak eğitime, 1923 yılının Şubat ayında, henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken, İzmir’de İktisat Kongresi’ni toplayarak, yeni kurulacak cumhuriyet için eğitim ve ekonominin önemine vurgu yapmıştı.
Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü için Çankaya’yı seçmesinin temel nedeninin birkaç büyük kavak ve söğüt ağacı ve onların rüzgarlı günlerde çıkardıkları hışırtıdan duyduğu haz olduğunu biliyor muydunuz? (Afet İnan)
Meclisten çıkıp Çankaya’ya kavak ve söğüt hışırtıları senfonisini dinlemeye giderken arabasını yavaşlatarak yol üzerindeki yapayalnız bir iğde ağacını selamladığını, bir gün tam “bakınız bu benim...” derken iğde ağacının yerinde yeller esmekte olduğunu görerek arabasından indiğini, iğde ağacının yolu genişletmek için kesildiğini öğrenince, “Bunun bir başka yolu yok muydu” diyerek göz yaşlarına hakim olamadığından haberiniz oldu mu? (Nezihe Araz)
Kurmay Başkanı İsmet İnönü ile Diyarbakır’da atla gezinirlerken “Çabuk bana yeni bir din bul. Bir din ki, ibadeti ağaç dikmek olsun” dediğini pek çoğunuzun duymuş olduğu sanıyorum.
İstanbul’un eski vali ve belediye başkanlarından Muhittin Üstündağ ve Afet İnan la birlikte boğazda bir motor gezisinde Salacak önlerinden geçerlerken Atatürk’ün “Bu güzel yerleri ağaçlarla bir kat daha güzelleştirmek için İstanbul Belediye Başkanı olmak istiyorum.” dediğini hatırlıyor musunuz?
Meslektaşımız rahmetli Muhsin Zekai Bayer, Yalova kaplıcalarının yeşil ve çam ormanlarıyla kaplı halinin Atamızın zamanın ünlü bahçıvanlarından Pandeli Efendi’yi Boğaz içindeki çiçek bahçesinden alıp işin başına geçirerek yarattığından söz eder. Onun yakın ilgi ve çabalarıyla, bugün Çam Burnu adı verilen ormanlık çabaları ile meydana gelmiştir. Ancak Yalova denince hepinizin yeri değiştirilen Çınar ağacını anımsadığınızdan eminim.
Afet İnan, Atatürk ün doğa ve ağaç sevgisi ile ilgili olarak şöyle diyordu:1919 yılında Atatürk Ankara yı pek az ağaçlı bulmuştu. O, eski adı Orman Çiftliği olan yerde, orman yetiştirmeyi kendisine ideal edinmişti. Onun için her ağaç yeni, kıymetli birer varlıktı. Bunların yetiştiğini, büyüdüğünü görmek, bir idealin tahakkuk edişindeki zevki kendisine veriyordu. Gazi Orman Çiftliği, insanların irade ve çalışmalarıyla, tabiatı güzelleştirme ve verimli kılma kuvvetinin bir örneğidir.
Atatürk, 1925 yılında kendi aylığından ödeyerek çiftliğin bugünkü yerini satın almıştır. O yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O, toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu,
Atatürk bir gün “Gel Tahsin seni bir yere götüreceğim, fikrini almak istiyorum” der. Ziraat mühendisi olan Tahsin bey Atatürk’ün bütün masraflarını cebinden karşılayarak çiftlik yapmak istediği bataklık, sivri sinek içerisinde, hayvan leşlerinin olduğu berbat görünümlü yere bakar ve “Paşam, buranın ıslahı ya sizin paranızı tüketir, ya da paranızı, neden bu kadar mümbit topraklar varken burayı tercih ettiniz” der.
Bunun üzerine Atatürk şu kesin cevabı verir “Ben zor olanı yapayım da siz arkamdan kolayları nasılsa yaparsınız. Buraya ziraatçileri getir, incele ve bana resmi bir rapor getir.” Gelen olumsuz raporu oku ve üzerine “BURASI VATAN TOPRAĞIDIR KADERİNE TERKEDEMEYİZ” şerhini yazar.
Bir müddet sonra burası farklı ağaç türleri, havuzlarla bir vahaya dönüşür ve görenleri şakına çevirir.
Bir gün bir arkadaşı “paşam senden başka bir tek kişi bile burada ağaç yetişeceğine inanmadı. Peki, sen nasıl anladın burada orman olabileceğini?” diye sorar.
Yanıt “ Tahsin Coşkan’ın olumsuz yanıtının ardından tebdili kıyafetle takın çevredeki köylere gittim. Köylüler beni tanımadılar. Ağalar dedim bataklık bir yerde ağaç yetişmeyeceğini nasıl anlarsınız? Bana içi su dolu bir testi ile kazma-kürek verdiler. Toprağı kaz, testiyi göm, iki gün sonra bize getir dediler. İçinde su kalmayan testiyi köylülere götürdüm. Köylüler ağa testide su kalmamış, toprak su emiyor, biraz uğraştırır ancak burada ne ekersen onu biçersin dediler.” Gazi Atatürk çiftliğinin ardında böyle bir hikaye de vardır.
Atatürk Dünyada 1970’li yıllardan sonra yaygınlaşmaya başlayan çevrecilik konusuna 1930’lu yıllarda öncülük etmiş bir kişiliktir.
Atatürk 1930 yılında Yalova’daki çiftliğine gittiğinde köşkün hemen yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırır ve nedenini sorar. Dalın köşkün çatısı ve duvarına zarar verdiği için kesilmesi gerektiği cevabını alır. Atatürk’ün kararı kesin ve şaşırtıcıdır.; “Dal kesilmeyecek, bina kaydırılacak.”
Dünyada bir ilk olarak köşk altına yerleştirilen raylar üzerinde 4,80 m kaydırılır ve çınar ağacını dalı kesilmekten kurtulur. Tarih 10 Ağustos 1930.