Her şey üst üste mi geldi? yoksa tüm bu olanlar kaçınılmaz, kaçınılamaz sonuçlar olarak mı ortaya çıkmakta?
Dış politika yanlışlıkları, can alan terör, Türk lirasının dayanılmaz değer kabı, AB ve ABD ile gerilen ilişkiler, kavgalı, ısırmalı Anayasa oylaması, gittikçe güçlenen küresel İslam korkusu, dini referansın yaygınlaşması ve daha fazlası...
Diğer yanda, çağdaşlık, demokrasi pratiği bağlamında İslam ülkelerine örnek olma durumundan çok uzaklara savrulmuş olmanın neden olduğu yalnızlık, tek başınalık
Yoksa tüm bunları bir iktidar, hükümet yorulması, yıpranması olarak mı okumalıyız.
Yanıt ne olursa olsun, bireyler olarak da kurumlar olarak da ciddi bir kuşku ve güvensizlik atmosferinin etkisi altındayız.
Küresel ölçekte İslam coğrafyasında barışın bir türlü sağlanamadığı, terör örgütlerinin sürekli can aldığı , İslam korkusunun tavan yaptığı bir dönemde, bu sorunlarla mücadele edebilecek deneyim ve potansiyele sahip tek ülke konumundaki Türkiye’nin, çocuk tacizleri, çocuk yaşlarda evlik, yılbaşı kutlaması, satranç oynamanın günah olup olmadığı gibi, bir zamanların “meleklerin cinsiyeti” tartışmasına benzer konularla uğraşıyor olması anlaşılır gibi değil. Aslında Osmanlı’nın son dönemlerinde de kendini değişen koşullara uyduramayan, dönemin sorunlarına çözüm üretebilecek insan yetiştiremeyen medrese de, harıl harıl sakalın dudak altından mı, çene altından mı ölçüleceğini tartışıyordu.
Uzunca bir süreden beri ülkeyi tek başına yöneten ve dini referansları yüksek iktidar partisinin ve onun denetimindeki hükümetin içte gerilim yaratan ve dışta İslam korkusunu besleyen bu tür oluşumlara gerekli tepkiyi göstermede etkisiz kalışını da açıklamak zor.
Oldukça çelişkili bir durumdur bu ve iktidar yorgunluğuna işaret etmektedir.
Tam da bu sırada, iktidar ve muhalefetin tüm enerjilerini başkanlık ya da önerilen biçimiyle, Cumhurbaşkanlığı oylamasına odaklanmış olmalarını nasıl yorumlayacağız? Özel bir durum olarak mı?
Eğer öyle ise, zaman, yorulanla dalaşmaya devam etmenin değil, yeni yaklaşımlar, yeni stratejiler, yeni söylemler ve her şeyden önemlisi yeni umutlar geliştirme zamanıdır. Muhalefet umut üretme sanatıdır.
Noktayı Platon’dan bir alıntıyla bitirelim: “Devletin işleri içten gelen bir sevgi, edep ve kamil akıl ile yürütülmezse sonu çöküş ve yok oluştur.