Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yeni açıldığı yıllarda (1996-1998), sevgili Gonca Zeybek hanımefendinin davetiyle Perge salonunda, “Havadan Sudan Çevre Sohbetleri”, “Meraklısına Çevre Sohbetleri” adları altında dizi etkinlikler düzenlemiştim. Ayda bir düzenlenen ve iki yıl peş peşe devam eden bu etkinliklerde ben çevre ile ilgili bir şeyler anlatırken sahnede Antalyalı bir sanatçı, arka plandaki klasik müzik ve yansı (slayt ) gösterisi eşliğinde tuvaline fırça darbeleri vururdu. İzleyicilerin tüm duyularını aynı anda farlı etkinliklere yoğunlaştırmasını gerektiren bu etkinliğin ilginç bir etkinlik olduğunu düşünürüm hala. Köşenin ismi o yıllardan ve o etkinliklerden geliyor. Konusu ise özelde Antalya ve Antalya’da yaşayanlar, genelde tüm dünya ve dünyalılar olacak.
İnsanoğlu havasızlığa en fazla 15 dakika, susuzluğa 1 hafta dayanabilir. “Havadan Sudan...”a ne kadar dayanabileceğinizi, dayanabileceğimi zaman gösterecek.
Havada Yeni Bir Parti Kokusu Var!
Köşenin ilk kelimesinden başlayalım. Cemreler birbiri ardına havaya, toprağa suya düşüyor. Havada bahar kokusu, toprakta bahar bereketi, suda bahar coşkusu var.
Bu cümbüşün içinde burnuma yeni bir parti kokuları geliyor. Bademlerin çiçekleri kadar gözle görülebilir bir şey bu. İktidar partisinde bu çiçeklenmeye işaret eden belirtiler çoktandır dile getiriliyor, nabızlar yoklanıyordu. Son günlerdeki gelişmeler bu süreci hızlandırabilecek, somutlaştırabilecek potansiyele sahip. Muhalefetin paramparçalığından yararlanmak, Anayasa değiştirebilecek çoğunluğu sağlayabilecek baskın bir erken seçim olasılığı da bir köşede demleniyor biliyorsunuz.
Şimdi Antalya milletvekili olan sayın Budak’ın 7 Haziran öncesi Kent Konseyini ziyareti sırasında kendisine bir soru sormuştum, “iktidar için çalışıyorsunuz ancak muhalefette kalma olasılığı da yüksek. Bir muhalefet stratejiniz var mı?”. Bende sorunun hem sayın Budak ve hem de Kent Konseyinin diğer üyeleri tarafından hayretle karşılandığı izlenimi uyanmıştı. Seçim sonrası böyle bir stratejinin olmadığı ama mutlaka olması gerektiği Meclis Başkanlığı’nın AKP’ye armağan edilmesiyle net bir biçimde görüldü.
“Havada yeni bir parti kokusu var” alternatif stratejiler geliştirmenin tam zamanı olduğunu vurgular. Gecikme, AKP’nin baskın bir erken seçimle mevcudu, daha da güçlendirerek devam ettirmesi anlamına gelir ki, şikayetçi olanların elini kolunu uzunca bir süre bağlayabilir.
“Havada yeni bir parti kokusu var” iktidar partisi içinden yeni bir parti kurulması durumunu da içerir. Bu durumda sistem kendini onararak yoluna, ama tekbaşına ama koalisyonlarla bir süre daha devam edebilir.
“Havada yeni bir parti kokusu var” aslında 15 yıldır (60 yıldır mı? deseydim) iktidar şerbetinden kana kana içememiş muhalefeti, özellikle de ana muhalefeti ırgalamak durumundadır. Bunun yeni partiyle ne ilgisi var? diyebilirsiniz.
Ciddi tartışma tohumları taşıyan düşünce tümüyle benim değil, birkaç yıl önce duymuş ve benimsemiştim. Bazılarına çok incitici gelse de, Cumhuriyet Halk Partisi kamu oyundaki algılanışı, pati içindeki dinamikleri ve yarım yüzyılı aşkın serüveniyle iktidar olamayan ve olması da nerede ise mümkün görülmeyen, bagajı dolu bir parti niteliğinde. Bu partide ısrar etmek yerine, onu layık olduğu “kuruculuk” niteliğini koruyarak, onursal bir konuma yerleştirmek ve ilkelerini yeni bir liderin önderliğinde tüm eğilimleri kucaklayabilecek genişlik, hoşgörü ve kararlılıkla savunacak yepyeni bir sosyal demokrat parti kurmanın peşine düşmek zamanın ruhuna daha uygun gibi görünüyor. Aynı strateji muhalefetin diğer partileri için de geçerli olabilir. Bu, her muhalefet partisinin ütopyası olan iktidarı ele geçirebilmenin, ya da en azından paylaşabilmenin en kestirme ve en güvenilir yolu olarak görünmektedir. Bahar hep yeniliklere, berekete ve çok renkliliğe gebe olmuştur.
Konu tartışmaya açık, kavga ve küfürleşmeye kapalı.
İşin su ile ilgili yanına gelince;
Yeni söylemler ve yaklaşımlarla yeni parti kurmada geç kalanların, daha yıllarca muhalefette kalacakları su götürmez bir gerçek.
Tuncay hoca söylemişti dersiniz!