Çevre genellikle sanıldığı gibi, romantik bir konu değil, deyim yerindeyse, sapına kadar ekonomik ve politik bir konudur!.
Çevre teknolojilerinin bizatihi kendileri en büyük çevre kirleticilerine dönüşmüştür!.
İşte doğru bildiğimiz bazı çevre yanlışları;
-
5 Haziran Dünya Çevre Günü 1972 yılında bürokratlar (BM) tarafından armağan edilmiştir ve genellikle demokrasi geleneği köklü olmayan devlet ağırlıklı ülkelerde (Türkiye, Pakistan, vb.) kutlanır. Oysa, 22 Nisan Dünya Günü çevre konularına dikkat çekmek için 1970 yılında gerçekleştirilmiş bir sivil hareket sonucu kazanılmış bir haktır ve genellikle demokrasi geleneği köklü ülkelerde (ABD; İngiltere, Almanya, vb.) kutlanır. Ülkemizde 22 Nisan Dünya Günü ünlü çevre dernekleri ve çevreciler tarafından bile bilinmemektedir.
-
Sanılanın aksine, hiçbir mal, nesne, ürünün ya da hizmetin, çevreyi koruması ya da kirletmesi söz konusu olamaz. Bu bir özne, sorumlu saptırmacadır ve sadece pazarlamacıların işine yarar. Belirleyici olan insanın çevre bilincidir. Çevre bilinci yüksek insanların yaptığı her şey çevre lehine, olacakken çevre bilinci olmayanların yapacakları ya da kullanacakları her şey çevre aleyhine olacaktır.
-
Sanılanın aksine Çevre sorunları ile nüfus artışı arasındaki ilişki çok zayıftır. Nüfus artışı düşük olan ülkelerin vatandaşlarının çevre bilinci nüfus artışı yüksek olanlarınkinden çok yüksektir. Bunun için ülkemizin doğusu ile batısı arasındaki nüfus artış hızı-çevre bilinci ilişkisini incelemeniz yeterlidir. Nüfus artış hızının düşürülmesinin en etkin ilacı ekonomik gelişmedir. Ancak gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere ekonominizi geliştirirseniz nüfus artış hızınız da yavaşlar tavsiyesinde bulunmak yerine doğum kontrolü gibi kendileri açısında zararsız bir tavsiyede bulunmayı yeğlemektedirler.
-
Tüketme ve kirletme konusunda 1 Amerikalı 12 Türk’e eşittir.
-
Ekonomik gelişmeyi engelleyebilecek her eylem, aynı zamanda, çevre bilinci gelişimini de engelleyebilme potansiyeli taşır. Çevre teknolojileri de üreten ve ihraç eden gelişmiş ülkeler çevre duyarlılığını (kasten abartılmış, oyuna dönüştürülmüş) etkin bir pazarlama aracı olarak kullanmaktadırlar. Örneğin, ayak izi (su, karbon, sera gazı, vb.) hesaplamaları ciddi çevre konularını oyunlaştırmanın, ticarileştirmenin örnekleri olarak da görülebilir.
-
Bir mal ve hizmet aracı olarak çevre teknolojileri tek başlarına çevre sorunlarını çözemezler. Bu teknolojilerin yerel koşullara uyumu ve kullanılma etkinliği teknolojinin kendisi kadar önemlidir. Bir pazarlama aracı olarak yaratılan bilinçsiz çevre bilinci teknolojilerin bizatihi kendilerini çevre kirleticilere Dönüştürür. Çevremiz bu tür örneklerle doludur. Milyonlarca lira harcanarak inşa edilmiş arıtma tesisleri, hastane atıklarını bertaraf etme fırınları gibi yüzlerce tesis çöpe dönüş durumdadır. Firmanın derdi sorunun çözülmesi değil ürünün pazarlanmasıdır. İşin ilginç yanı parayı ödeyen de çevreye hizmet etmek niyetindedir.
-
Sanılanın aksine, ilkokul çocuklarının bile bilimsel adıyla (Caretta caretta) bildiği tanığı deniz kaplumbağalarının nesli tehdit altında değildir. Buna karşılık deniz kaplumbağalarını korunması konusunda 9 bilim grubu çalışma yapıyorken, nesli ciddi tehdit altındaki alageyikler konusundaki kamuoyu ilgisizliği ve bilimsel çalışma yokluğu çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır. (Yılda yaklaşık 100 yumurta veren deniz kaplumbağalarının korunması yılda sadece 1 yavru veren alageyiklere oranla çok daha kolaydır. Bu hiçbir zaman deniz kaplumbağaları korunmasın anlamına gelmez. Sadece asimetrik bir durumun altını çizer).
-
ABD başkanlarının,, sera gazı emisyonunun yaklaşık %25’inden sorumlu olmalarına karşın, ülkelerinin çıkarlarına uygun olmadığı gerekçesi ile Kyoto ve Paris sözleşmelerine ayak sürümelerine karşın, bu konudaki katkısı küçük bir küsurat seviyesinde olan ülkemin aydınları, sanatçıları ve gazetecilerinin, sözleşmelerin ülkemiz tarafından imzalanması için imza kampanyaları düzenlemesi , çevre ile ekonomi ve politika arasındaki ilişkiye çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır.
-
Daha yüzlerce örnek sayılabilir.
-
Çevre, ekonomik ve politik boyutları da olan çok ciddi ve yaşamsal bir konudur. çevreyi romantik bir konu olarak algılamak büyük çevre yıkımlarına neden olabilir ve de olmaktadır.