Arşimet (MÖ 287-212) hamam tasının su üzerinde yüzmesinden etkilenerek “buldum” (eureka) diye kendini kaybetmiş halde bağırarak çırılçıplak dışarıya fırlamasıyla hatırladığımız bir matematikçidir. “Yunan Matematikçidir” tanımlamasını özellikle kullanmadım. Kendisi İtalya’da Sirakuza’da doğmuş, orada yaşamış ve oraya gömülmüş çok önemli, “bana bir dayanak noktası gösterin dünyayı yerinden oynatayım” diyecek kadar da güçlü bir zattır. Yunanlı, yani Helen olarak tanımlanması MS 19. Yüzyılın ikinci yarısına (yaklaşık 150 yıl öncesine), bir Alman bilim insanının, Johann Gustav Droysen, Makedonyalı (Yunan değil) Büyük İskender’in ölüm tarihi olan MÖ 323 ile Roma İmparatorluğu egemenliğinin başladığı MÖ 31 arasında kalan dönemi “Helenistik” Dönem olarak tanımlamasından sonraya ait etnik ve kültürel olmaktan çok politik bir konudur.
Arşimet’inkinden biraz küçük (çapı 81 m) olsa da ayda çapı 50 km’yi aşan bir kratere adı verilen Apollonius’un (MÖ 242-190) hemşerimiz yani Antalyalı olduğunu biliyor muydunuz. Tıpkı o da çağdaşı Arşimet gibi, Yunan yani Helen değil, Antalyalı, daha da doğrusu Anadoluludur. Oysa biz Perge antik kentini olduğu gibi Apollonius’u da Helen ya da Yunan kabul edip kendimizden biri olarak kabul edemiyoruz. Perge İskender’den çok önce de vardı çok sonra da. Yaklaşık bin yıldır da bizim kontrolümüzde. Bu 3 yüzyıl süren Helen döneminden en azından 3 kez daha uzun bir süredir.
Peki kimdir bu Apollonius? Adını ayda bir kratere yazdırmak gibi önemli ve ayrıcalıklı bir onuru hak ettirecek ne yapmıştır.
Pergeli Apollonius MÖ 262 (240-190) yılında Perge’de doğan ve bu nedenle Pergeli Apollonius olarak bilinen, koni kesitleriyle ilgili çalışmaları nedeniyle “Geometrinin altın çağının son temsilcisi” olarak ünlenen ünlü bir geometricidir. Matematik dünyası analitik geometri özelliklerinin hemen hemen tamamını hemşerimiz Apollonius'a borçludur. Dairesel tabanlı ve tepesinin her iki tarafından sonsuza kadar uzatılmış bir koninin bir düzlemle kesilmesi durumunda, eğri, doğru, çember, hiperbol, elips veya parabol elde edileceğini ilk kez Apollonius göstermiş, elips, hiperbol, parabol kavramlarının isim babası olmuştur. Apollonius çalıştığı bu konu üzerinde “Koniler” (Conics) adlı sekiz ciltlik bir eser kaleme almıştır. İlk dört cilt yazılmış oldukları orijinal dildeki kopyalarıyla günümüze kadar korunabilmiştir. Hemşerimiz Apollonius Antalya’nın kurucusu 2. Attalos’un büyük babası 1. Attalos’a ithaf ettiği son dört cildin ilk üçü ise ancak Arapça çevirileriyle günümüze kadar gelebilmiştir. Son cilt ya yazılmamıştır ya da kayıptır. İlk yedi cildin İbnil Heysem tarafından Arapçaya tercüme edilmiş el yazmaları halen Süleymaniye Kütüphanesinde korunmaktadır. Dikkatinizi çekerim eseri Arapçaya çevrilmiştir, da ha da ilginç olan Antalyalı Apollonius’un eğitim ve kendini geliştirmek için Atina’ya değil, dönemin diğer pek çok filozof ve bilim insanı gibi, İskenderiye’ye, dünyanın bilinen en büyük antik kütüphanesinin bulunduğu kente gitmiş olmasıdır.
Pergel ve cetvel yardımıyla üç çembere teğet çizme, Apollonius problemi olarak bilinir. Ayrıca Apollonius π (pi) sayısı konusunda kendinden sadece 8-10 yaş büyük Arşimet’tin hesaplamalarından çok daha uygun bir hesaplama yöntemi de geliştirmiştir.
Abartmadan ve “Matematiğin Aydınlık Dünyası” adlı kitabın yazarı Sayın Sinan Sertöz’ün ifadesiyle, insanlığın uzay macerası Pergeli Apollonius hemşerimizin yukarıda sözü edilen çalışmalarıyla başlamıştır. Bu çalışmalar, kendinden yaklaşık 1800 yıl sonra yaşamış olan Kepler’in 1605 yılında açıkladığı gezegenlerin hareketi yasasına ilham vermiş, temelini oluşturmuştur. Kepler, gezegenlerin hareketleriyle ilgili çalışmaları sırasında Mars'ın yörüngesini incelerken “bütün gezegenler, odaklarından birinde Güneş'in bulunduğu elips biçimli yörüngeler üzerinde hareket eder” biçiminde formüle ettiği ve kendi adıyla anılan ilk yasayı oluşturmuştur. Kepler'in bulguları gezegenler sistemiyle ilgili kuvvet ve çekim yasalarının saptanmasını olası kılarak dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkaran Kopernik’in kuramını desteklemiş, haklı çıkarmıştır. Diğer yandan, kuramın tam olarak yerine oturması için öncelikle sistem olasılığının gözlem yolu ile doğrulanması da gerekmiştir. Bu konu üzerinde çalışan Galile, gezegenlerin hızları ile güneşe olan uzaklıkları arasındaki ilişkileri inceleyerek, yer çekimi yasalarını belirlemeye çalışmıştır. Eğer hemşerimiz Pergeli Apollonius ve onun çalışmalarından etkilenen Kepler, Kopernik ve Galile gibi geometriciler, astronomlar olmasaydı, Newton çekim yasalarını belki de hiç bulamayacaktı. Yani, hemşerimiz Kepler'in gezegenlerin yörüngeleri hakkındaki ince ve ustalıklı hesaplamalarından, Newton'un çekim yasalarına kadar uzanan çetin bir bilimsel sürecin ilhamını vermiş, alt yapısını oluşturmuştur.
Kentimizde, hatta üniversitemizde ünü dünyamızın dışına taşıp aya kadar uzanmış, bilimde meslektaşlarına 1800 yıl fark atmış hemşerimizi anımsatacak bir izin olmaması yüreğimi herzaman burkmuştur. Adı Antalyaspor kavşağı olarak koyulan Dumlupınar ve Sakıp Sabancı Bulvarlarının kesiştiği kavşağa, bir köşesinde Üniversite bulunmasını dikkate alarak, “Apollonius Kavşağı” adının verilmesini, elips, parabol ve hiperbol çizgilerinden oluşan bir sanat eseriyle süslenmesini düşlemiştim. Gerçekleştirmek için bir yarışma açılmasını tasarlarken adının koyulduğunu öğrendim.
Hala yok ne yazık ki,
“Kentimizde kiracı gibi yaşıyoruz” dememin ardındaki nedenlerden biri de bu…