“Erozyon Dede” Armağanı Arukarya Ağaçları....
Yıl 1975, aylardan Haziran. Askerlik sonrası, Genel Müdür Yardımcısının da zorlamasıyla, Antalya Orman Bölge Müdürlüğünde işe başladım. Aslında doğup büyüdüğüm İzmir’den başka bir yerde yaşamam diye kuruyordum. Ayak bastığım günden yaklaşık 6 ay sonra, Antalya’ya ısındım ve burada kök salmaya karar verdim. 1977 yılının ikinci yarısında evlendim ve eşimin de onayı ile karar kesinleşti. Bugün, 28 Ocak 2020, ben 45 (540 ay) eşim ile birlikte 43 (508 ay) yıldır Antalya’da keyifle yaşıyoruz.
Orman Genel Müdür Yardımcısı, İngilizce bildiğim için zorlamıştı beni Antalya görevine. Taşucu’nda yapımı planlanmış kağıt fabrikasının fizibilite çalışmalarını yürüten Kanadalı uzmanlarla çalışmam isteniyordu. Yaklaşık 1,5 yıl çalıştım ve ilk fırsatta çalışmak istediğim Ormancılık Araştırma Müdürlüğüne geçtim. Rektör Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu tarafından Akdeniz Üniversitene çağrıldığım 1991 yılına kadar burada çalıştım. Doktora çalışmamı bu kurumda 1986 yılında tamamladım. Antalya’nın ilk çevre derneği olarak bilinen Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Antalya Şubesini bir kaç meslektaşımla birlikte bu yıllarda hayata geçirdim ve yaklaşık 10 yıl başkanlığını yaptım. TTKD sadece ülkemizin değil, dünyanın da öncü (kuruluş yılı 1955) çevre derneklerinden biridir.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının meclis salonunda “Çevremizden Bir Konu, Çevremizden Bir Konuk” adı altında Perşembe günleri gerçekleştirdiğimiz tanışma ve bilgilenme toplantılarının sayısı 250’yi aşmıştır. O zamanlar Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan Erdoğan Kahya da konuk konuşmacılarımızdan biri oldu.
İlk etkinliklerimizden biri, imar planında kat artırımı ile ilgili bir karara karşı çıkmaktı. Bizzat hazırladığım beton görünümlü kartondan bir tabutu sivil toplum örgütleriyle birlikte Belediye Başkanlığı önüne koyduk. Etkili de olduk. İkinci etkinliğimiz ise kulaklarımıza tıkadığımız abartılı pamuklarla gürültü ve özellikle korna kullanımını protesto yürüyüşümüzdü. Her iki etkinliğimiz de ulusal basında yer buldu. Hatırladığım bir başka katılımlı etkinlik, Sanat Galerimizin (Mevlevihane) bir halı firmasına devredilmesi kararına karşı çıkmaktı. Gerçekleştirdiğimiz geniş katılımlı (yanlış hatırlamıyorsam TTKD üyeleri çoğunluktaydı) insan zinciri etkili olmuş ve karar geri çekilmişti.
Turizm acentalarının (Pamfilya, Camel, Tantur,) destekleriyle ücretsiz rehberli (bendeniz) doğa ve kültür gezileri düzenliyor, yat gezileri gerçekleştiriyorduk. Faselis antik kenti büyük limanındaki anıtsal (600m2 gölgesi olan) bir çam ağacına, adı Faselis antik kentinin kuruluş mitolojisinde geçen bir çobanın adından esinlenerek “Kilabras Çamı” adını vermiş, altına hikayesini anlatan bir pano dikmiştik. (Garanti Bankasının katkılarıyla). O çam ağacı ve o pano hala orada mıdır? Bilmiyorum.
Hatırlarda kalan bir başka etkinliğimiz Çaltıcak Koyuna yapılması planlanan Delfinyum projesine, “Yeter! Çaltıcak Bize Kalsın” sloganıyla tepki göstermemizdi. Küçük Çaltıcak koyunda düzenlediğimiz müzikli, eğlenceli etkinliğe yaklaşık 400 kişi katıldı. O zamanlar monopol olan TRT televizyonunda gösterilen bu etkinliğimiz, sevgili Mustafa Tuncel’in etkin editörlüğünün de katkısıyla başarılı oldu. Çaltıcak bugün de halk plajı olarak hizmet veriyor ise ardında bu güçlü toplumsal destek var.
Bana göre en yaratıcı etkinliğimiz “Ekoloji Okulu” projemizdi. Selekler Çarşısında sevgili dostum Mahmut İçli’nin kullanımımıza ücretsiz tahsis ettiği mükemmel mekanda üç yıl içinde 280 gence doğayı, ekolojiyi tanıtmaya çalıştık. Ders vermedik, bilgiye kendilerinin sorgulayarak, gözleyerek ulaşmalarının önünü açtık. Bu gençlerin çoğunun bugün başarılı yetişkinler olduğunu bilmek gurur verici. Ekoloji okulu ilham veren, benzerleri gerçekleştirilen bir proje oldu.
Anımsadığım bir başka proje de TUİ firmasıyla gerçekleştirdiğimiz fidan dikimi projesidir. Dernek üyelerimizin yardımıyla satış elemanlarına diktirdiğimiz fidanlar maalesef yol düzenleme çalışmalarında heba oldu gitti. TUİ ekoloji okulumuza önemli bir maddi katkıda bulunmuştu.
Bir başka fidanı, rahmetli Tarık Akıltopu ve ekoloji okulu öğrencileriyle Selekler Çarşısı önüne, Kadın Yarı batısına dikmiştik. Antalya ilk ATM cihazıyla tanışacaktı ve yer olarak Şelekler Çarşısı önü seçilmişti. Tarık Akıltopu bana tam da o noktaya bir çınar fidanının çok yakışacağını söylemişti. Burası evinden bakınca görülen bir noktaydı çünkü. Bir yandan ekoloji okulu öğrencilerimizi bir yandan da Tarık Akıltopu’nu eyleme çağırdım. Fidanı diktik, adını Tarık Akıltopu koyduk. O çınar fidanı büyüdü koca ağaç oldu. ATM için bir başka yer bulundu. Mesele halloldu. Yanından geçerken hatırlayın.
Kadın yarı deyince, bir kaç gün önce sevgilisine, toprağa, yürüyen sevgili dostum Hayrettin Karaca Antalya caddelerine dikilsin diye bana her biri 1,5 m boyunda tam 36 Arukarya (salon çamı) fidanı armağan etti. Fidanları, sevgili dostum Ercan Boztepe’nin ücretsiz sağladığı bir TIR ile İstanbul’dan Ekoloji Okulumuza getirdik. Arukarya fidanlarını arka planda Beydağları’nın haşmetli manzarası görünsün düşüncesiyle, 100. Yıl bulvarının orta refüjüne dikmeyi planlamıştık. Olmadı. Nedenini hala bilmiyorum. Fidanların 16 tanesini Akdeniz Üniversitesine armağan ettik. Kalan yirmi fidanı, tanesini, o zamanın parasıyla, bir milyon TL (fidanların piyasa değeri bunun çok üzerinde idi) bağış karşılığında, sonradan adı Tarık Akıltopu olan Devlet Hastanesi batısındaki caddenin refüjüne diktik. Altlarına bağışçılarının isimlerini taşıyan plaketler yerleştirdik. Yıl galiba, 1992 idi. Fidanlardan 10 tanesi boylandı kocaman ağaçlara dönüştü. Hala aynı adreste dimdik duruyorlar.
Arukarya fidanlarımızın 30. yaş günlerini 2018 yılında, bağışçılardan bazılarının katılımıyla, pasta keserek kutladık ve plaketlerini yeniledik (Meraklısına; fidanlar dikilmeden önce 4 yaşındaydılar). Bu yıl Şubat ayı başında bu fidanların Antalya’ya artık rahmetle anacağımız saygıdeğer “Erozyon Dedemiz” Hayrettin Karaca tarafından armağan edildiğini belgeleyen bir panoyu dikme hazırlığındayız. Ancak öğrendik ki 3. etap raylı sitem tam da bu caddeden geçecekmiş. Umarız ve bekleriz ki bu 10 fidan, çeşitli nedenlerle yok edilen 6 kardeşlerinin akıbetine uğramaz, bu projeden yara almadan, oldukları yerde ve dimdik çıkabilirler. AKSİ TAKTİRDE; BUNU EROZYON DEDEMİZİN RUHUNA ANLATAMAYIZ!
Bitmedi;
Erozyon Dede armağanı bu fidanlardan elde edilen gelirle Kadın Yarı temizlendi, paklandı. Görülmeye değer bir temizlik ve Kadın Yarı farkındalığı yaratma çalışmasıydı bu. Eski hapishane alanında müstakil bir ekoloji okulu açmayı planlıyorduk. Hatta, Antalya Mimarlar Odası eski başkanlarından Beyazıt Büyükyıldırım projesini bile çizmişti. Şimdi katlı otopark olan bu alandan bir patika ile Kadın Yarına inilecek, köprü altındaki muhteşem düden görülecek ve yine bir patika ile Yavuz Özcan parkına ulaşılacaktı. Kadın yarı temizledi, paklandı ancak Ekoloji Okulu projemiz gerçekleşemedi.
Sonraki yıllarda, Kadın Yarından geçen, düdenin görülmesini sağlayan ve Yavuz Özcan Parkına ulaşan patika demir bir yürüyüş yolu olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirildi.
Erozyon Dede’nin armağanı arukaryaların birkaç tanesi Akdeniz Üniversitesi bahçesinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Diğerleri her halde kurudu.
Tanışmış, birlikte çalışmış olmaktan her zaman gurur duyduğum ve duyacağım rahmetli Hayrettin Karaca ile üniversitemizin botanik bahçesi olarak tanımlanmış yaklaşık 75 hektarlık muhteşem alanında (Kampüs güneyi) bir arboretum kurulabilmesi için çok çalıştık. Hareketi başlatmak için iki TIR dolusu fidanı Yalova’daki tesislerinden Üniversitemize gönderdi. Bu fidanların bazılarını sosyal tesis yanındaki küçük havuzun çevresine Valimiz ve Rektörümüz Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu’nun katılımlarıyla diktik. O havuzun çevresindeki bataklık sevisi, piramidal karaçamlar o günün tanıklarıdır.
Binmeyen ancak kayıtlara geçmesi gereken bir başka Hayrettin Karaca anısı da arboretumun finansmanıyla ilgilidir. Saygıdeğer Karaca o yıllarda Üniversite sınav sonuçlarının telefonla duyurulmasından TEMA vakfına bağışlanan gelirin büyük bir bölümünü (yaklaşık 9 milyar TL gibi bir miktardı söz konusu olan) arboretum kurulmasına aktarabileceği teklifinde de bulunmuştu. Bu güçlü desteğe karşın Akdeniz Üniversitesinin bu projeye uzak durarak, gerçekleştirememiş olması hala içimi burkmaktadır.
Yıllarca birlikte çalışma, dertleşme, sohbet etme fırsatı bulduğum sevgili Karaca’yı, rahmet ve özlemle anıyorum....