ALGI

ANTALYA KALEİÇİ ve KAYBOLAN KÜLTÜRÜ

Antalya Kaleiçi falezler üzerine kurulmuş, muhteşem bir yerleşim merkezidir.
Kaleiçi, Antalya Körfezi’ni kucaklayan eşsiz bir konuma sahiptir.
Aynı zamanda surlar ile çevrilerek güvenlik altına alınmıştır.
Surlar; Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı ortak eseridir.

Sur içinde Yivli Minare Külliyesi, Keyhüsrev Medresesi, Karatay Medresesi, İskele Camii, Tekeli Mehmet Paşa Camii ve Şehzade Korkut Camii önemli tarihî eserlerden sadece bazılarıdır.

Yat Limanı, eski şehrin nefes kesici manzarası ile muhteşem bir tablodur.

Hadrian Kapısı (Üç Kapılar) Pamfilya’nın en güzel kapısı olarak kabul edilmektedir.

Büyüyen kent zaman içinde surların dışına taşmıştır.
Kale Kapısı ticaret merkezi olmuştur. Ticaretin döndüğü Bedestenler, Arastalar, Kasaplar, sebze hali ve diğer dükkânlar Kale Kapısı’nda yer almıştır.
Demirciler, Bakırcılar ve Sobacılar Çarşısı üretim alanı olmuştur.
Haşim İşcan ve Tahıl Pazarı mahallesine doğru yerleşim yayılmıştır.

Kentin yerli aileleri Kaleiçi sakinlerini oluşturmaktaydı.
Kaleiçi kentin “elit” insanlarının yaşadığı merkezdi.
Kaleiçi evlerinin karakteristik yapıları Antalya’nın mimarî tarihi hakkında fikir vermektedir.
Ayrıca yaşam tarzını, gelenek ve göreneklerini yansıtmaktaydı.

1930’lu yılların başında, surların yıkılmasıyla başlayan bir süreç yaşanmıştır.
1970’te Tarihî Hükümet Konağı, devamında, ESO Tarihî Binası, Tarihi Postane, Hastane, Mapushane, Kütüphane ve birçok tarihi yapı yıkılarak yok edilmiştir.
Atatürk Caddesi boyunca tarihî binalar yıkılmış, çok katlı apartmanlar dikilmiştir.

Kentin tarihî dokusu çok büyük yara almıştır.
Böylece tarihî ve kültürel bir katliam süreci yaşanmıştır.

80’li yıllara gelindi ve Antalya yeni bir sektörle tanıştı.
Turizm sektörü ile birlikte korumaya alınan Kaleiçi ilgi odağı oldu.

Turizm Bakanlığınca, Kaleiçi Projesi uygulaması ve restorasyon çalışmaları başlatıldı.
Öncelikle eski Antik Liman, Yat Limanı’na dönüştürüldü.
Kaleiçi yeni planlama ile, turizm amaçlı, otel, pansiyon, restoran, bar ve eğlence sektörüne dönüştürüldü.

Kaleiçi yeni bir kültüre kucak açmış oldu.
Kaleiçi sakinleri ve elitleri şok yaşadılar.
Kaleiçi yeni ve farklı bir kültürün istilasına uğramış oldu.
Kültürel Kirlilik, ahlakî boyutlarıyla hızla yayıldı.
Antalya’da yaz aylarında öğle tatili uygulanırdı.
İklimlendirme araçlarının olmadığı yaz aylarında, dükkânlar saat 12’de belediye memurlarının düdüğü ile kapanır, saat 14.30’da tekrar açılırdı.
Tezgâhlar ve sergiler toplanmadan girişe “kapalı” anlamında bir sandalye konulurdu.
Esnaflar evlerine giderler, yemeklerini yerler, dinlenirlerdi.
Dönüşte, girişteki engel kaldırılır ve mesai başlardı.
Hiçbir şey kaybolmaz, zarara uğranılmazdı.
Gelinen noktada; iş yeri ve konutlarımızda, kamera ile güvenlik önlemleri alınmaktadır.

Sonuçta, Kaleiçi sakinleri ve elitleri kurtuluşu kaçmakta buldu.
Ata mirası evlerini satarak ya da terk ederek kente dağıldılar.
Anılarını geride bırakarak, acı bir süreç yaşadılar.

Göç akınına uğrayan kent, kontrolsüz bir değişim sürecine girmiş oldu.
Bu değişim, kültürel yozlaşmayı da beraberinde getirdi.

Kaleiçi ve kent kültürü olumsuz etkilendi.
Antalya ve Antalyalı güzel kültürünü kaybetti.

ATSO’da (Antalya Ticaret ve Sanayi Odası) meclis üyesi olarak görev aldığım yıllarda, Kaleiçi sürekli ATSO’nun gündeminde yer aldı.
ATSO meclis üyelerine İstanbul Beyoğlu’nda yaşananları anlatmıştım.
İstanbul Beyoğlu’nda da aynı akıbet yaşanmıştı.
6-7 Eylül Olayları sonrası, çok kültürlü Beyoğlu sakinlerinin büyük bir kısmı Beyoğlu’nu terk ettiler.
Anadolu’nun değişik yörelerinden göç edenler, bu boşluğu doldurmuşlardır.
Beyoğlu yeni bir melez kültürün istilasına uğramıştır.

Vitali Hakko başkanlığında Beyoğlu Güzelleştirme Vakfı kuruldu.
Beyoğlu Nostaljisi Tramvay tekrar hizmete başlatıldı.
Beyoğlu yeni baştan bakım onarımdan geçirildi, ışıklandırıldı.
Değişen bir şey olmadı.

Hanımefendilerin, beyefendilerin alışverişe çıktığı İstiklal Caddesi ruhunu yitirdi.
Markalar Beyoğlu’nu terk ederek Nişantaşı’na taşındılar.
Son olarak Vakko da mülkünü terk etmek zorunda kaldı.

Antalya’da;
Nostalji adına, teknolojik ömrü bitmiş tramvay yatırımı yapıldı.
Antalya’nın tarihinde hiç tramvay olmadı ki nostalji özelliği taşısın.
Fayton, Antalya’nın tek nostaljisidir, unutuldu.
ABD’de ve AB ülkelerinde, marka olmuş kentler, fayton nostaljisini yaşatıyorlar.
Fayton, koşulları belirlenerek Antalya’da da yaşatılabilirdi.

Kaleiçi bugün de birtakım sıkıntılar nedeniyle, Antalya’nın gündeminde yer almaya devam etmektedir.
Güzel mekânları güzel yapan, içinde yaşayan güzel insanlar ve kültürleridir.
Kaleiçi; Antalya’nın kalbidir, tarihidir, kültürüdür, hafızasıdır.
Antalya ve Kaleiçi, hafızasını ve ruhunu kaybetti.
Kaybolan hafıza geri getirilemez.

Gelecek kuşaklar, Antalya ve Kaleiçi tarihin değerli tarihçimiz Hüseyin Cimrin ağabeyin kitaplarından belki okurlar.

Dünya’da olduğu gibi, ülkemizde de tarihî ve kültürel değerlerini koruyarak, marka olmuş kentler bulunmaktadır.
Mardin, Safranbolu, Beypazarı ve benzerlerini sayabiliriz.

Turizm Bakanlığı Kaleiçi sakinlerine ekonomik ve teknik destek vererek, proje desteği vererek Kaleiçi kültürünü yaşatabilirdi.
Kaleiçi sakinleri ve elitleri de bu acı süreci yaşamazlardı.
Kaleiçi, kültür turizminin cazibe merkezi olabilirdi.

SÖZÜN ÖZÜ;
Marka kent olmakta, “tarihî ve kültürel değerler” ekonomik değerlerden daha önemlidir…

Yayın Tarihi
01.05.2024
Bu makale 1100 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Maalesef Türkiye'de tarihi ve kültür değeri çok iyi olan kent köy farketmez tüm yerleşim alanları devlet koruması altına alinmayip bilakis yüzlerce çıkarılan yeni imar kanunlarıyla yıkım, hızlı rant, kisadan köşeyi dönme hırslariyla talan edilmiştir.

Zarife Başaran 03.05.2024

Bazı şeylerin yaşamasını sürdürmek mümkün olmayabilir. Aşırı büyüyen nüfus, ekonomik ihtiyaçlar kentleri maddi ve manevi yıpratıyor. En önemlisi ise bilinçsizlik. Kamu tarafından yıktırılan sur duvarları o tarihte, koruma bilincinin yetersizliğidir

Sefa Erdal 02.05.2024

Tarihinden kültüründen benliğinden koparılmış bir neslin bugün ne hale geldiğini açıyla izliyor ve dudaklarımızı ısırarak nasıl geçmişine düşman bir nesil yetiştiğini ibretle ve kahırla izliyoruz dünya kültür mirasının Büyük bir kısmı ülkemizdeyken..

Bayram Arslan 02.05.2024

Tarihinden kültüründen benliğinden koparılmış bir neslin bugün ne hale geldiğini açıyla izliyor ve dudaklarımızı ısırarak nasıl geçmişine düşman bir nesil yetiştiğini ibretle ve kahırla izliyoruz dünya kültür mirasının Büyük bir kısmı ülkemizdeyken..

Bayram Arslan 02.05.2024

Süper bir yazı olmuş. 1985 ten beri Antalya da yaşayan biri olarak ortaokul yıllarında gezdiğim kaleiçi manzarasından eser yok. O yıllardaki huzur yok, heyecan yok.

Sedat Çöm 02.05.2024

Süper bir yazı olmuş. 1985 ten beri Antalya da yaşayan biri olarak ortaokul yıllarında gezdiğim kaleiçi manzarasından eser yok. O yıllardaki huzur yok, heyecan yok.

Sedat Çöm 02.05.2024

Süper bir yazı olmuş. 1985 ten beri Antalya da yaşayan biri olarak ortaokul yıllarında gezdiğim kaleiçi manzarasından eser yok. O yıllardaki huzur yok, heyecan yok.

Sedat Çöm 02.05.2024

Tophaneden, "surların arkasından kaleiçi yatlimanı'na bakmayı" geriye getirebilseydik. Hafızamızdaki Antalya ile yaşayan Antalya o kadar farklı'ki. Üzülmemek elde değil. O günleri yaşattınız Osman bey. Çok güzel bir hatırlatma.

ÖMER ÖZER 02.05.2024

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!