Asırlardır kültürümüzün bir parçası olan Türk Kahvesi hikayesi…
Türk kahvesi; dostluğun, saygının, sevginin, sohbetlerin, nezaketin, misafirperverliğin simgesidir.
Türk Osmanlı kültürüne girişi 16 yüzyıldadır.
Sultan Süleyman zamanında Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından Saraya getirilir.
Saray mutfağında özel bir pişirme tekniği ile Türk Kahvesi adını alır.
Bakır cezvelerde pişirilen kahve, su, lokum veya şerbet ile birlikte sunulmaya başlar.
Kahve hazırlamada kullanılan geleneksel yöntemler, sanatsal değeri olan, cezve, fincan, havan, el değirmenleri, tepsiler, gümüş takımlar gibi özgün araçların gelişimine yol açmıştır.
Türk kahvesi, pişirme tekniği, kendine has kokusu, tadı, aroması, köpüğü, sunuluş biçimi, özgün kimliği ve geleneği gibi başlıca öğeler ile tüm diğer kahvelerden ayrılır.
Telvesi ile ikram edilen tek kahvedir.
Halkın kahve ile tanışması ilk olarak İstanbul Tahtakale’de açılan daha sonra hızla yayılan kahvehaneler sayesinde olur.
Kahvehaneler o zamanlar, sadece kahve içmek için bir yer değildi. Yazarlar, şairler, ressamlar dahil, farklı kültürlerden, farklı meslek dallarından insanların sohbet ettiği; sevinçlerini, hüzünlerini paylaştığı; kitap, gazete okuduğu; güncel gelişmeler, ekonomi, sosyal hayat, politika gibi konu başlıkları üzerine tartıştığı; şiirleri, romanları, hikayeleri
gibi edebi eserlerini sergilediği; kültürel işlevi olan toplanma merkezlerindendi.
Kahvehaneler bilgi paylaşımının, sosyalleşmenin, iletişimin sürdürüldüğü ve devam ettirildiği yerler olmuştur.
Türk kahvesi kültürü, toplumun her bir üyesi tarafından uygulanmaktadır.
Dini Bayramların ve Kız İsteme törenlerinin geleneksel bir öğesi olmuştur.
Türk Kahvesi; arkadaşlarımızı davet etmek, samimi bir sohbet ya da gündelik olayları, sevinçleri, hüzünleri paylaşmak için hoş bir bahanedir.
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane; gönül bir dost ister kahve bahane.”
Edebiyat, resim, müzik ve benzeri sanatlara ilham kaynağı da olmuştur.
Ayrıca ülkemizi ziyaret eden turistler bu geleneği Türk hayat tarzının bir sembolü olarak görmektedir.
Tüm bahsi geçenler çok bilindik atasözlerimiz olan “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.”; “Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” ile de belirtilmiştir.
Türk kahve kültürünün geçmişten bugüne olduğu gibi; geleceğimize de etkileri ve katkıları olacaktır.
Türk kahvesinin ülkemizin uluslararası tanıtımı konusunda, belgesel niteliğinde sunulacak özellikleri bulunmaktadır.
Türk kahvesi, UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan tek kahvedir.
Sözün özü:
Marka olmakta kültürel değerler, ekonomik değerlerden daha önemlidir.