Bu internet gazetesinde 2017 yılından beri köşe yazısı yazıyorum. Kamu, özel ve sivil toplum deneyimim ile bilgi ve birikimimi harmanlayarak ülke sorunlarını ve halkın dertlerine çare olacak bildiğim çözümleri dile getirmeye çalışıyorum.
Özgür irade ve insan hakları önceliğimiz olmakla birlikte, kırmızı çizgilerimiz de bulunmaktadır. Bunlar, ülkenin kurucu değerleridir. Atatürk ve cumhuriyet… Hukuk ve adalet… Demokrasi… Bağımsız Türkiye… Vatan ve bayrak… Devletin bekası vs.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi, “Bir saniyesine bile hâkim olmadığınız bir dünya için; bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.” O nedenle zikzak çizmeden yolumuza devam ediyoruz.
Bu gazetenin eski patronu Erdoğan Kâhya, yazarların özgür iradesine hiç müdahale etmedi. Hatta çizgiyi aşan bazı yazılarımızı dahi yayımlama cesaretini gösterdi. Bazı sözde gazeteciler gibi, “ne şiş yansın ne de kebap" politikası izlemeden gazete sahipliğine şimdilik veda etti.
Ulusal gazetelerde bile "Genel yayın yönetmenlerinin köşe yazılarını değiştirdiği veya yenisini yazdırdığı bilinen bir gerçektir. İfade özgürlüğünün olmadığı ya da kısıtlı olduğu dönemlerde, “KRAL ÇIPLAK” demek ya da diyenlerin önünü açmak her yiğidin harcı değildir.
Erdoğan Kâhya; ılımlı ve sağduyulu bir şekilde gazete yöneticiliğini layıkıyla yaptı. Bundan sonra da bilgi ve deneyimlerini bir köşe yazarı olarak okuyucularına aktaracak.
Teşekkürler Erdoğan Kâhya...
ANTALYABUGÜN internet gazetesi 5 Temmuz itibari ile sahibi olduğum, NORMA AKADEMİ bünyesine katıldı. Genel yayın yönetmeliğini de bendeniz yapacağım.
Yıllardır kamuda, özel sektörde ve sivil toplum örgütlerinde üst düzey yöneticilik yapmama rağmen, medya alanında ilk gazete yöneticiliği yapacak olmanın heyecan ve gururunu taşıyorum. O nedenle köşe yazımın başlığı, “Yeni bir Başlangıç Yeni Bir Heyecan” oldu. Ne yapacağız?
Gazetenin kurumsal kimliği korunarak, belirlenen yayın ilkeleri doğrultusunda bağımsız, haberde tarafsız ve etkili gazetecilik anlayışı ile hareket edeceğiz.
Neticede kimse, ama kimse ANTALYABUGÜN markasının üstünde değildir.
Hepimiz ANTALYABUGÜN’ün yayın ilkelerine uymak zorundayız. Amacımız, aldığımız bayrağı daha ilerilere taşımak, gazetemizi yeni ekibimizle birlikte Antalya’nın en çok okunan, “amiral gemisi” yapmaktır.
Hiçbir atanmış ya da seçilmişin, doğrudan ya da dolaylı haber yönlendirmelerine müsaade etmeyeceğimiz gibi yazarların kendi sorumluluğunda olan yazıları ile ilgili hak ve hukuklarını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
“Hak, hukuk ve adalet” bizim olmazsa olmazımızdır. Bazı dönemlerde; amiral gemisinde yöneticilik yapmak, amiral gemisi olan bir gazetenin yazarı ve gazetecisi olmak zordur. Bedel de ödersiniz! Bazı kıskançlıklar ve nefret duyguları doğal olarak yeşerecektir. Lakin küçük parazit balıklarla birlikte yaşamaya alışanlar için, büyük olmanın, ciddiye alınmanın bir bedeli de vardır. Bunun farkındayız.
İlhan Selçuk; “Evren, söz üstüne bina edildi. Ve insanlar bu binada yeni binalar kurup, yeni pencereler açtılar kendilerine... Pencereler önce küçüktü. Sonra büyüdüler, büyüdüler... Ve büyüdüler. Pencereler büyüdükçe aydınlık çoğaldı. Bu, aklın aydınlığıdır.
İnsan aklının aydınlığı gittikçe aydınlattı dünyayı... Ve hangi ülkede akıl varsa, orada ışık arttı” diye yazmıştı.
Bu gazete de bilimin ve aklın ışığında yürüyecek,” Daha çok ışık... Yetmedi, daha çok… “ diyerek “ yoluna azim ve kararlılıkla yürüyecektir.
“Değişmeyen tek şey değişmektir.” Değişmeyen, gelişmeyen ve dönüşmeyen hiçbir oluşumun hayatta kalma şansı yoktur. Sürekli yenilenecek, çağın gerektirdiği değişim ve dönüşümleri gerçekleştireceğiz. Bu gazetenin çerçevesinden bakanlar gerçekleri tüm yalınlığı ile göreceklerdir.
Eğrisi ile doğrusu ile…
İtiraf etmeliyim ki, bizim penceremizden görünen Türkiye manzarası, her Türk vatandaşını refaha götürecek, yüzünü güldürecek kadar güzel değildir. Zira Türkiye’nin sosyal ve hukuki yapısı çatlamıştır. İvedilikle onarılması gerekir. Bu konuda kamuoyunu doğru aydınlatmak için elimizden geleni yapmaktan çekinmeyeceğiz.
Anayasa’nın temeli sayılan sosyal devlet anlayışı ve vatandaşın sosyal ve hukuki hakları kâğıt üzerinden öteye geçmemektedir. Hukukun temel ilkeleri ve insan hakları sürekli çiğnenmeye devam etmektedir.
Yeni Türkiye’de millet beklediğini elde edememiş, “Tosya’ya pirince giderken, evdeki bulgurdan olmuştur.” İşçi, memur, emekli, esnaf ve çiftçi hala geçim derdinde ve hükümetin vereceği ücret artışı ya da destek ile hayatını idame ettirmeye çalışmaktadır.
Her insanın penceresi kendine benzer. Kimilerinin penceresi, bu gerçekleri görme yeteneğinden yoksundur. Bu ülkede, konuşması gereken aydınlar ve âlimler ya susmakta ya da sultan sofralarında kalkmamaktadır. İmamı Azam Ebu Hanife der ki; “Sultanın sofrasında oturan âlimin fetvasına itibar edilmez.”
Susması gereken, midesinden bir yerlere bağlı, sözde okumuş cahiller ise, her gün TV programlarında milleti aldatmakla meşguldür.
İşimiz; zengin sofralarında oturmak ya da iktidara yaranmak olsaydı, çok kolay olacaktı. Biz zoru seçtik. Halkın yanında olacak, “kimsesizlerin kimi, sessizlerin sesi” anlayışı ile hareket edeceğiz. Haksızlığa uğrayan, hak arayan ve adaletsizlikle karşılaşan kim varsa…
Ulusal gazetelerin baskı sayılarının hızla düştüğü bir dönemden geçiyoruz. Dijital medya, yazılı basını iyice eritti. Olanlar da siyasi-iktisadi baskılar sonucunda, gerçek gündem yerine algı operasyonları veya halkı hileli yönlendirme peşinde koşuyor.
Kimileri de çıkacak, “medya ile senin ne işin var, gazeteci misin, köşe yazarı mı?” diyecektir. Eski dönemlerde olsa yüzde yüz haklılar… Eskiden gazetecilik, pahalı donanımlara sahip bir avuç yayıncının tekelindeydi. Lakin dijital medya gazeteciliği de dönüştürüyor. Herkesin yayıncı olabildiği bir çağda herkes gazeteci de olabilir.
İletişim teknolojilerindeki gelişme ile birlikte her şey erişilebilir ve kullanılabilir hale geldi. Önemli olan, nitelikli bilgiye ulaşmak ve bu bilgiden faydalanmak için bir takım becerilere sahip olmaktır.
Elbette hayatını gazetecilik yaparak kazanan bir kişi “profesyonel gazeteci” olarak tanımlanabilir. Şimdi soralım: “Başka bir işten geliri olan ve haber yaparak yayınlayan kişiler gazeteci değildir” diyebilir miyiz? Bunun adını ne koyacağız? Bu dönemde gazeteciliğin yeni tanımlara ihtiyacı var.
Çoğu gazeteci, özellikle gazetecilik bölümü mezunu ise, içerik konusunda eğitimli ve derin bir anlayışa sahiptir. Gazetecilik tecrübesi bu bilgiyi derinleştirir. Ancak beceriler, dijital çağın gereklerine uygun olmalı ve sürekli güncellenmelidir.
Biz, gazeteci arkadaşların da deneyim ve tecrübelerinden yararlanarak yolumuza devam edeceğiz. Aramıza katılan yazar ve gazeteci arkadaşlara hoş geldiniz derken… Bugüne kadar “Antalya Bugün” ün marka değerine katkı koyan herkese şükranlarımı sunarım.
Bir mesajım da okuyucularımıza olacak! Gerek gazetemizi gerekse sosyal medya hesaplarımızı takip ederek bizi öylesine motive edin ki… Daha çok çalışalım, daha cesur yazalım.
Bu gazetenin tek bir sahibi yoktur. Sizlerle birlikte ayakta tutacağız. Gazetenize sahip çıkın.