Muhalefet yapma biçimi, siyasal politikalar ve aktörler halkı ikna etmede ve güvenini kazanmada çok önemlidir. İktidarı kazanma ihtimali olmayan bir muhalefetin bir varlık ortaya koyabilmesi mümkün olmadığı gibi, söylemleri de halk tarafından dikkate alınmaz.
CHP, yıllarca ana muhalefette…Yıllardır yaptığı muhalefet, iktidarı alternatifsiz kılmaktan öteye geçemedi. Lakin başarısızlıktan başarı çıkarma eğilimi hiç ama hiç değişmedi. On üç kez seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu, her seçim sonrasında nasıl başarılı olduklarını anlattı.
CHP’nin İYİ Parti ile ittifakı neticesinde yerel seçimlerde gösterdiği başarı, genel seçimlere yansımadı. Örneğin CHP; İmamoğlu ve Yavaş’ın başarılı çizgisini yetkin bir şekilde değerlendiremedi.
İktidardan hoşnutsuzluğun yüzde 60’lara ulaştığı bir ülkede, bu potansiyeli seçim sonuçlarına yansıtamıyorsanız, önce muhalefetin kendisini sorgulaması gerekir. Alışkanlığa dönüşmüş siyasal ezberlerle seçim kazanılmıyor. Zira siyasi polemik konusunda, iktidar partisinin lideri Erdoğan’ı kimse geçemez. Bunun için iyi bir siyasal akıl ve bitmeyen bir performans gereklidir.
Ana muhalefet Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimde yaşadığı başarısızlık karşısında gereken önlemleri hala alamadı. Aday göstermelerde hala eskimiş, yıpranmış veya dayatma adaylarla seçime gitmekte ısrar ediyor. Lider değişimi ile olacak iş değil bu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu gerçeği görmedikçe başarılı olamaz!
A-Z’ye eleştirel bir yenilenmeye gidilmediği, tüm örgüt yapılanmalarının liyakat esasına göre oluşturulamadığı ve halkın istek ve beklentilerine göre politikalar üretilmediği sürece güçlü bir iktidar alternatifi ortadan kalkar. Ve muhalefet kalıtsal hale gelir.
Bu bağlamda, 2024 yerel seçimlerine bir adım daha yaklaşırken seçimden kimlerin başarılı olacağını hep birlikte göreceğiz. İktidarın bu seçimden de mutlak bir başarı ile çıkması halinde muhalefetin iki önemli partisi CHP ve İYİ Parti’nin mevcut konumlarını yeniden değerlendirmeleri kaçınılmazdır. Zira ülkenin 2028 seçimlerine güçlü ve iktidar alternatifi bir muhalefetle gitmesi bir zorunluluktur. Tabi ki, bu kolay olmayacaktır.
İktidar alternatifi olmak, halkın güvenini kazanmanın yanında, kamuoyunu şekillendirme potansiyeline sahip olmayı da gerektirir. Eğer bir alternatif olma iddianız varsa… Her seçim öncesinde, “bu iş bitti, kazanıyoruz, fark atıyoruz” fantezisi yaşanıyor. Seçimlerin psikolojisine ve karakterine dair doğru bir kavrayış geliştirmekten yoksun muhalefet, Erdoğan’ın seçim stratejileri ve siyasi deneyimi karşısında beyaz bayrak çekiyor.
AKP iktidarı; 22 yıllık iktidarı sonunda yıpranmış olmasına rağmen, halkın psikolojik ve sosyolojini iyi okuyor. Yarattığı toplumsal tahayyül sayesinde de halkı ikna etmekten zorlanmıyor.
Ekonomik durgunluk ve deprem felaketlerinin sonrasında yaşanan kaos ve karmaşa, iktidarın gideceğinin bir göstergesi sayıldı ve Demirel’in “tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur” tezinin arkasına sığınıldı. Lakin bu tez ilk defa AKP iktidarı ile çürütüldü.
CHP’nin iktidar olabilmesi ve yıllardır aldığı oy oranının üzerine çıkabilmesi için muhafazakâr ve milliyetçi çizgiden oy desteğine ihtiyacı var. İmamoğlu ve Yavaş’ın seçim başarısının altında bu gerçek yatıyor. Bu seçmen profili ekseriyetle CHP’ye sıcak bakmıyor. Üstelik söz konusu seçmen profili, bazı CHP’lilerin söylemlerinden ve DEM ile iş birliğinden rahatsız oluyor. Nasıl baksın, Kobani eylemlerine katılan ve davası devam eden birisini aday gösterirsen, milliyetçi ve muhafazakâr seçmen CHP’ye nasıl oy versin? Örnekleri uzatmak mümkün.
Sorun şu ki CHP’nin kendisine oy vermeye “mecbur” olduğunu düşündüğü, iktidara karşı olan bir kesimi, ikna etmek için bir kaygı duymadığı ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, kendi seçmen kitlesini bile şekillendirmekten uzak bir yaklaşım, farklı düşüncedeki insanları nasıl ikna edecek?
“Keza güçlü bir iktidar alternatifi olma potansiyeline sahip bir siyasal parti, Sigmund Neumann’ın ortaya koyduğu sınıflandırmada “bütünleştirici” bir niteliğe sahip olmalıdır. Bütünleştirici partiler, proaktif siyasal stratejiler geliştirerek kitlelerin kaygılarına yanıt olmakla birlikte onları seferber etme potansiyelini de açığa vurur.”
CHP, bu anlayışını ve aday dayatmalarına devam ettiği sürece, “bütünleştirici” bir parti olmaktan çıkacak ve kendi doğal seçmeninin sağladığı oy ile yetinecektir. “Temsil Partisi…”
Temsil partileri, tabanını çeşitlendirmek ve genişletmekten ziyade, kendi tabanının kaygı ve düşünceleri üzerinden yürürler. O da iktidar olmaya yetmez! “İşçisin Sen İşçi Kal…”
Antalya seçmeni, genelde milliyetçi, Atatürkçü, demokrat ve sosyal demokrattır. Antalya’nın muhafazakarı ise, diğer bölgelerin muhafazakâr seçmenlerinden farklıdır. Daha hoşgörülüdür ve diyaloga açıktır. Olayları dünya ölçeğinde değerlendirir.
Bu özellikler dikkate alındığında CHP, yerel seçimi daha kolay kazanması gerekmez mi? Lakin durum öyle değil.
İktidarın tüm olumsuzluğuna ve yanlış politikalarına rağmen, Cumhur İttifakı adayı Hakan Tütüncü seçimi birkaç puan önde götürüyor. Bu oran seçim yaklaştıkça giderek artacaktır. Zira Hakan Tütüncü, partiler üstü ve başarılı bir seçim çalışması yürütüyor. İnsanlara birebir dokunuyor. İnsanları heyecanlandıracak mega projeler açıklıyor. CHP, Ümit Uysal’ı aday göstermeyerek hayatının hatasını yapmış ve altın tepsi içerisinde şehrin anahtarını Hakan Tütüncü’ye teslim etmiş görünüyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek; ‘’Azimle-gururla 5 yıl daha’’ sloganı ile dağı taşı resimleri ile donatsa da sonuç değişmeyecek. Zira dişe dokunur bir hizmeti ve Antalya için mega bir projesi yok. “Torosların Yörük Çocuğu…” Sen, ben, bizim oğlan. Alacağı oyları da özellikle Kepez ve Muratpaşa gibi ilçe belediye başkan adayları sayesinde alacaktır. “Kepez’de oyum Mesut Kocagöz’e, Büyükşehir’de Hakan Tütüncü’ye…” ya da “Muratpaşa’da oyum Ümit Uysal’a ama Büyükşehir’de Hakan Tütüncü’ye…” diyen birçok seçmen vatandaş ile karşılaştım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı mitinglerde halka ‘’oy vermezseniz hizmet yok’’ ya da Hatay halkına hitaben; ‘’Size hizmet geldi mi? CHP’ye oy verdiniz de ne oldu? Yalnız kaldınız!’’ demesi, halkın tepkisi ile karşılanmış ve Cumhur İttifakı adaylarını zora sokmuştur. Halkın buna tepkisinin oya nasıl yansıyacağını şimdiden bilmek mümkün değildir.
Neticede bu bir yerel seçim. Kenti yönetecek Şehr’ül Emini seçmemiz nedeniyle, parti farkı gözetmenin de bir anlamı yok. Bana göre Antalya Böcek ile 5 yılını kaybetmiştir.
İyi olan kazansın.
Haftaya Yerel Seçimler ve Güçlü Bir Muhalefet İmkânı konusunu İYİ Parti özelinde değerlendireceğim. Dr. Nesrin Ünal’ın gayretli çalışmalarını ve aday karmaşasını ele alacağım. Seçimin son haftasında da adayların kazanma şanslarını Antalya ölçeğinde yazacağım. Hele herkes eteğindeki taşları bir döksün!