CESUR KALEM

Yapayalnız Yaşayan Mahkumlar

Toplum olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı çok severiz. Okumadan bilgi sahibi olunamayacağını kabul etmeyiz! Sohbet toplantılarda, TV programlarda ya da sosyal medyada öğrendiklerimizi yeterli görür… Hislerimizle, algılarımızla, hayranlık ve nefretimizle uyuşan doğru-yanlış bilgileri fikir zannederiz.

Okuyan insanın beyninde şimşek çakar! Okuduğu bilgiler bazen şüphe doğurur bazen soru işareti yaratır bazen de sorgulama yeteneğini geliştirir. Örneğin; okumayan bir insan, gerçek dışı tasarlanmış tarihi bir filmi veya olayı gerçekmiş gibi görür ve onu kendi tarihi olarak algılar.

Okunan her kitap değerlidir. Kitaba daha başlangıçta taraftar ya da karşıt olarak bakarsak bu bizi yanıltır. Kitabı; incelenecek ve öğrenilecek, en önemlisi de bizi geliştirecek bir nesne olarak görmek gerekir.

Toplum olarak okuyor muyuz?

Sürekli değişen, gelişen ve dönüşen bir dünyada; demokraside, hukukta ve ekonomide iyi bir yerde değiliz. Çünkü çok az okuyan, okuduğunu çok az tartışan, az araştıran ve sorgulayan bir toplumuz.

İktidara yakınlığı ile bilinen Prof. Dr. Bülent Arı: “Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor. Açıkçası korkuyorum. Her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar” demiştir.

Neden? Bilmeyen ve okumayan toplumların kandırılmaları, aldatılmaları ve ikna edilmeleri son derece kolaydır.

Bizim gibi toplumlarda “fikir ve analiz” gelişmediği için okuma ve düşünme alışkanlığı hızlı gelişmemektedir. Okuyanlar da okuduğunu kendi düşünce yapısına göre algılamaktadır. Bu da ülkeyi yöneten siyasi iktidarların işine gelmektedir.

Cemil Meriç: “Kitaplar bir limandı benim için. Kitaplarla yaşadım. Ve kitaplardaki insanları sokaklardaki insanlardan daha çok sevdim?” diyor. Goethe ise kitap okumanın önemini; “İki ömrüm olmasını isterdim. Birisi okumak, diğeri yaşamak için” sözleri ile açıklamıştır. Biri yerli diğeri yabancı iki düşünürün de vurguladığı nokta; okumanın hayati derecede önem taşımasıdır.

Kitap okuyor musun?

“Vallahi azizim, çok istiyorum ama okuyacak vakit bulamıyorum!” Saatlerce kahvehanede okey oynayarak vakit geçiren, dizi film izleyen ya da Türk toplumunu uyuşturan ve bağımlı hale getiren “Survivor” ve “MasterChef Türkiye” gibi TV programları için vakit bulan yurdum insanı, sıra okumaya gelince zaman bulamıyor!

Bir toplumun kitaba ilgi gösterdiğini ve okuma alışkanlığı olduğunu nasıl anlarız?

Tabi ki, kütüphaneler ve kitap fuarları… Yazdığım kitapların tanıtımı için çok çeşitli kitap fuarlarına katıldım. Birkaç tanınmış yayınevi ya da ünlü birkaç romancının dışında stantlara ne bir ilgi ne de kitap satışı vardı. Oysa biz eski kuşaklar böyle fırsatlara sahip olmadığımız için arkadaşlarla kitap değişimi yaparak farklı kitapları okurduk.

Kuran-Kerim ALAK süresinde; ilk vahyin OKU emri ile başlaması ve bu emrin iki kere tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Lakin dinini bile Kuran’dan okuyarak değil, “Şeyhlerin, Şıhların, Gavsların ve Cami Hocalarının” anlattığı doğru-yanlış hikayeler ve menkıbeler dinleyerek öğrenen bir toplumuz.

Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel: “Okumaya alışmamış, onun tadını almamış olanlara acıyorum. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayan mahkûmlardır” diyor.

Kendi dünyamızdan uzaklaşarak, farklı kimliklerle, farklı kültür ve farklı düşüncelerle tanışmanın en keyifli yollarından birisi de kitap okumaktır.

İnsanın okuduğu şey benliğine işler.” Hatta insan zekasına ket vuran her türlü̈ engeli, iyi seçilmiş̧ eserler okumakla ortadan kaldırabilir.

Kitaba değer vermeyen, okumayan milletler hiçbir şey üretemez. İlime ve bilime değer veren toplumlar, çok okuyan toplumlardır. Kitap, İnsanın ufkunu açar ve gelecek ile ilgili gerçekleşebilecek hayallerin kaynağı olur.

Tarihte okumaya ve araştırmaya değer veren toplumlar çeşitli medeniyetler kurmuşlardır. Kurulan medeniyetleri ve kültürleri; günümüze intikal eden yazıt, kitabe ve kitaplardan öğrenebiliyoruz.

Türk kültür ve medeniyetinin temelinde yazılı kaynaklar önemli bir yer tutar. Göktürk Kitabelerinin (M.S. 735) sonunda Bilge Kağan şöyle hitap eder: “Türk-Oğuz beyleri, milletim, işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir… Ey Türk! Titre ve kendine dön! …” yazılıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, okuduğu Orhun anıtlarına dair kitaba” Büyük Nutuk, işte bu cümleyi anlatmaktadır” diye, bizzat kendi el yazısı ile not düşmüştür.

Atatürk; zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve nihayet siyasi nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap hangi yönde, konuda olursa olsun, Atatürk'ün fikir hayatı için değerli bir varlık mahiyetinde idi. Okumaya olan düşkünlüğü sorulduğunda; “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım” demiştir.

Victor Hugo: Okuma ihtiyacı barut gibidir, tutuşunca artık sönmez” der. Biz Türk toplumu olarak bu barutu yeterince tutuşturamadık galiba.

Yayın Tarihi
15.09.2024
Bu makale 575 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!