Türk sineması hep ilgi alanım içinde oldu.1986 yılında Almanya'nın önemli fotoğraf sanatcısı Klaus Bieber' in aylarca Anadolu'da yaşayarak çektiği muhteşem fotoğraflarını yine Almanya'nın en tanınmış radyo sipikerlerinin seslendirdiği Orhan Veli Kanık'ın şiirleri ile dostum Yüksel Pazarkaya'nın tercümesinden biner kişilik solanlarda 18 büyük şehirde büyük ekranlarda multivizyon olarak sunmuştuk. Taa, o günlerden sanatsal sunumların turizmin kültürü zengin turistlere pazarlanmasında nasıl etkili olduğunu çok iyi biliyor ve inanıyorum. Bazen bir film karesi, bir diyalog, bir replik sizi öyle yakalar öyle teslim alırki bu duygu yumağı göz açıp kaparken gökyüzünde kayan yıldız gibi kalbinizin en özel, en saklı kuyusuna düşer... Çıkaramazsınız. Ve zaman içersinde kalp midyenizde inciye dönüşür sevginiz ve sizi ömür boyu bir yerlere çeker?
Orası bazen eski bir İtalyan filminde bir Sicilya kasabasıdır bazen Zorbas'ın Girit adasıdır, bazen de kendi rüyalarınızda fiktif bir yer. Sevgi ve dostlukların yaşandığı ve yaşatıldığı hayat karelerine doğru çeker yürek mıknatısınız ve alır sizi oralara götürür. Siz oralar gittikçe sizi sevenlerde oralara gelir...
Uzun yıllar Almanya'dan tanıdığım arkadaşım Yapımcı A. Levent Üngör ve Mahsun Kırmızıgül ile bir sıcak yaz günü Wiesbaden'de buluşmuştuk. Türklere ait olan İtalyan restorantında yemeklerimizi yerken Mahsun iki saate yakın yazdığı senaryoyu bana o dürüst saygı ve sevgi dolu tavrı ile büyük bir heyecanla anlatmıştı. O kadar etkileyici ve sıcak bir dille anlatıyordu ki ; aç olmamıza rağmen yemeklerinizi tam olarak yiyememiş; Alman garsonlar saatlerce bizleri izlemişti uzaktan, ?yemek ne zaman bitecek? diye?
Mahsun ile o gün vedalaşırken Beyaz Melek'ten başka hiçbir şey düşünmediğini, düşünemediğini iyice hissetmiş, kendisine projesinin çok güzel bir hikaye olduğunu, mutlaka gerçekleştirmesi gerektiğini söylemiş ve ayrılmıştık:
Mahsun Kırmızıgül o çok sıcak sevgi ve dostluk duygularının inanılmaz bir sanatçı kadrosu ile şimdi gerçeğe dönüştürdü.
"Beyaz Melek" bir aşkın öyküsüdür. Bu aşk öyküsü, iki insanın birbirine duyduğu aşk değil bir grup insanın hayata ve birbirlerine duyduğu aşk ve sevgidir.Sevgi,insanoğlunun asla yarına ertelenmeyecek en büyük ve en görkemli eylemidir. Filmde Doğu'dan Batı'ya, mekteplisinden okul görmemişine, şehirlisinden köylüsüne, gencinden yaşlısına herkesin yaşayıp etkileneceği sevginin her türlü motifi hem duygusal, hem de esprili bir dille anlatılıyor. Kalplerimizi ısıtan tüm anlar ve bizi biz yapan tüm değerlerimiz belki de daha önce hiç düşünmediğimiz şekilde benim de Türkiyemizin birçoğunun heykeli dikilecek emektar sanatçılarının yanında küçük bir rol aldığım" sergi açılabilecek" nitelikteki etkileyici Anadolu insan ve doğa fotoğrafları ile süslenmiş "Beyaz Melek" de seyirciyle buluşuyor.
YAPIMCI : MURAT TOKAT-A. LEVENT ÜNGÖR
YAPIM ŞİRKERİ : BOYUT FİLM
SENARYO : MAHSUN KIRMIZIGÜL
YÖNETMEN : MAHSUN KIRMIZIGÜL
GÖRÜNTÜ YÖN. : EYÜP BOZ
SÜRE : 115 DK.
TÜRÜ : DRAM
VİZYON TARİHİ : 16 KASIM 2007
OYUNCULAR : (Alfabetik Sırayla) ALİ SÜRMELİ (Muhtar), ARİF ERKİN (Ahmet), BİLGE ZOBU (Yaşar Hoca), CİHAT TAMER (Tayyar Müdür), CEZMİ BASKIN (Sabri ), DENİZ ORAL (Palyaço), EMEL SAYIN (Misafir Oyuncu), EROL DEMİRÖZ (Laz İlhan), EROL GÜNAYDIN (Komutan Vahit), FADİK SEVİN ATASOY (Hatice), FIRAT DANIŞ (Musa), GAZANFER ÖZCAN (Palyaço), HÜSEYİN AVNİ DANYAL (Selim), İLKAY SARAN (Ayşe), LALE BELKIS (Nebahat), MAHSUN KIRMIZIGÜL (Ali), NECMİ YAPICI (Ömer), NEJAT UYGUR (Gazi Cemal), NURŞİN DEMİR (Kader), SALİH KALYON (Hacı Murat), SARP APAK (Reşat), SUNA SELEN (Mızgin), TANJU TUNCEL (Perihan), TORON KARACA (Yorgo), TOMRİS OĞUZALP (Suzan), YAĞMUR DİLAN BOZACI (Küçük Kız Buse), YAVUZ BİNGÖL (Hıdır), YILDIZ KENTER (Melek), ZEYNEP TOKUŞ (Nazlı).
KARAKTERLER
ALİ: Ahmet'in oğlu.
REŞAT: Ahmet'in oğlu.
AHMET: Beyin kanseridir ve iyileşmesi çok zayıf bir ihtimaldir. İki oğlu tarafından tedavi görmesi için hastaneye yatırılır ancak bu süreci yaşamak istemediği için hastaneden kaçar ve kendini bir huzurevinde bulur.
YAŞAR HOCA: Uzun yıllar Almanya'da Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra huzurevine yerleştirilmiş ve burada Nebahat'i tanıyarak gerçek aşkı bulmuştur.
NEBAHAT: Eski bir pavyon şarkıcısıdır. Yaşlanıp güzelliği solunca huzurevinde yaşamaya başlamıştır. Yaşar Hoca'yla ömrünün sonbaharında gerçek aşkı yakalamıştır.
LAZ İLHAN: Adapazarı depreminde tüm ailesini yitirip hafızasını kaybedince huzurevine yerleştirilmiştir. Kimseyle konuşmamakta, geçmişini hatırlamamaktadır. Hayatla tek bağlantısı yanından hiç ayırmadığı biricik serçesidir.
HACI MURAT: Zamanının aranan bestecisi ve şef kemancısıyken, elleri titreyip kendine ihanet edince huzurevine yerleşmek zorunda kalmış eski bir müzisyendir. Hacca gittiği için Hacı Murat adıyla çağrılmaktadır.
KOMUTAN VAHİT: Tekerlekli sandalyeye mahkum eski bir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubudur. Damadı bakımını üstlenmekten kaçındığı için, istemeyerek de olsa kızı Nazlı ve biricik torunu Buse'den ayrılarak huzurevine yerleşmiştir.
SUZAN: İş bulamayan oğluna yük olmamak ve ortalıklarda sefil olmamak için kendi kararıyla huzurevine yerleşmiştir. Kendine ne olacağını umursamamakta ancak oğlunun hayatını kurtarmasını ümit etmektedir.
AYŞE: Kocasının yıllar önceki ölümünü bir türlü kabul edememiş, her gün onun sapasağlam kendisine döneceği umuduyla yol gözlemiştir. Ahmet'i görür görmez kocası sanacaktır.
GAZİ CEMAL: Kore Savaşı'na katılmış Gazi Cemal, asker ruhunu geçkin yaşına rağmen terk etmemiştir. Komutan Vahit'in emir erliğini yapmayı kendine görev bellemiştir.
PERİHAN: Çok çelimsiz ve yatalak olan Perihan, huzurevinde en çok acı çeken insanlardan biridir. Çaresiz olduğu için sürekli hastabakıcıların eziyetlerine maruz kalmaktadır.
MELEK: Uzun yıllar hemşire olarak topluma hizmet ettikten sonra huzurevine yerleşmiştir. Geceleri ve yalnız kaldığında meleklerle konuştuğunu zannetmekte ve geriye kalan bütün zamanında da arkadaşlarıyla ilgilenmektedir. Kar yağan bembeyaz bir günde öleceğini düşünmektedir.
Çekimleri 7 hafta boyunca Adapazarı, İstanbul, Tuzgölü ve Diyarbakır'da gerkçekleştirilen filmde; Türk tiyatro ve sinemasının duayenlerinden oluşan bir kadro rol alıyor.
FİLMİN KONUSU
Hastalığı sebebiyle, İstanbul'a kontrol ve tedavi amacıyla Diyarbakır'dan gelen Mala Ahmet, hastane koridorlarından kaçar. Oğulları Ali ve Reşat babalarını kaybetmenin telaşıyla İstanbul sokaklarını arşınlarken, Mala Ahmet'in yolu tesadüfen bir huzurevinin kapısına düşmüştür. Huzurevi sakinleri Mala Ahmet'i terkedilmiş sanarak içeri alırlar. Koşmaktan yorulan ve şaşkınlığı her halinden belli olan Mala Ahmet yepyeni bir dünya ve o dünyanın kahramanlarıyla tanışır. Başta Yorgo ve Beyaz Melek yakınlıklarıyla onu rahatlatmışlardır. Ali ve Reşat babalarını bulduklarında huzurevi gerçeğiyle tanışmışlar, huzurevinin ne olduğunu ilk orada öğrenen Ali ve Reşat bu trajedi karşısında hayrete düşmüşlerdir. Çünkü onların yaşadığı yerlerde anneler ve babalar ne kadar yaşlansalar da her zaman çocuklarının yanındalardır. Ve onlar yaşlı insanların bu kadar yalnız, bu kadar vefasız ve az da olsa şiddete maruz kalmalarını kabullenemezler.
İkinci gün köye dönmek üzere olan Mala Ahmet ve çocuklarını huzurevinde yaşayan Nebahat ve Yaşar Hoca'nın düğün sürprizi vazgeçtirir. Böylesine sıcak ve güzel insanları seven Mala Ahmet, balayına gidemeyen çifti ve diğer huzurevi sakinlerini Diyarbakır'a kendi köyüne davet eder. Bu davete çok sevinen huzurevi sakinlerini yıllar sonra bambaşka bir heyecan ve mutluluk sarar. Bir minibüs kiralayan Mala Ahmet ve çocukları bu yaşlı ve dünya güzeli insanları da yanlarına alarak, ilginç trajik ve bir o kadar da komik bir serüvene doğru yola çıkarlar?.