AK parti adayı Menderes Türel’in Antalya Büyükşehir’i kaybetmesinin yankıları sürüyor.
Sanki belediye işgal edildi.
Ağızları bıçak açmıyor.
Bu bir seçim, kaybedeni de olacak kazanı da…
Kazananı tebrik etmek, icraatlarını beklemek gerekirken…
Ani gözaltılar Antalya kamuoyunu sarstı.
Çünkü gözaltılar, Başkan Böcek’in yakın çalışma arkadaşlarına yönelikti.
Bir algı operasyonu muydu, seçimin kaybedilmesinin artçı dalgaları mı?
Sebebi kısa zamanda açıklandı.
“Ebru Türel’in sosyal medyada yayınlanan ses kaydı…”
Hemen sesler yükseldi: “Ne alaka…”
Delilden suçluya ulaşılması gerekirken, gözaltılar ile delil etme yoluna mı gidiliyor?
Eldeki delilleri bilmiyoruz.
Durumdan vazife çıkaranlara, tetikçilere fırsat verilirse…
Yazık olur!
Bu işin galibi olmaz, iki tarafı da yaralar.
“Hak, hukuk ve adalet…” Herkes için gereklidir.
Bu satırlar yazılırken, bir belediye çalışanı dışında diğerlerinin serbest kaldığını öğrendik.
İyi oldu.
Bununla birlikte, suyun kolay durulacağı beklenmesin!
Gelelim konumuza…
Ankara’dan ve yurdun değişik yörelerden dostlar arıyor.
Antalya için birçok proje üreten, yatırım yapılmasını sağlayan…
Kamu gücünün arkasında olduğu bilinen…
Türel neden kaybetti?
Ben nereden bileyim, bunu haraç kesen tosuncuklara sorun!
Sivri dilliyim ya…
Gerçeği benden öğrenmek istiyorlar.
Eğri oturup, doğru konuşalım.
Türel’in kazanacağına o kadar emindiler ki…
Şaşırdılar.
Seçimin, “bıçak sırtı” olduğunu, ben bu köşede yazmıştım.
Olan oldu.
Sonucu hazırlayan nedenler üzerine, önceden doğru tespitler yapıldı mı?
Sanmıyorum.
“Şapka düştü kel göründü.”
Yine başarıda bahsediliyor.
Yağlama, yıkama işleri tam gaz…
Size “kral çıplak” diyen bir ses gerekir.
Türel niye kaybetti?
Birincisi, yönetim körlüğü ve güç zehirlenmesidir.
Her söylediğini alkışlayan, halkın düşüncelerini, beklentilerini, taleplerini tam olarak iletmeyen bir gurup vardı.
İşleri güçleri duygusal ilişkiler olan!
Bu gerçek bile tek başına bu kaybın ana sebebi olabilir.
İkincisi, bazı ilçelerde aday profilleri iyi değildi.
Bazı adayların, ilçelerde parti içindeki diğer aday adaylarını ve onları destekleyenleri dışlayan yaklaşımları seçimlerin kaybedilmesine neden oldu.
O adaylar seçmenin kalbine değil, sinirine dokundu.
Belediye meclis üyeliklerinde teşkilat dışlandı, CHP ve merkez sağ kökenli adaylar da beklenen oyu getirmedi.
Onlar ne kadar çok çalıştı ise, o kadar az oy alındı.
Üçüncüsü, kullanılan öfke dili yanlıştı.
Bir yandan “birlik ve beraberlik” vurgusu yapılırken, diğer yanda halkı ayrıştırıcı söylemler vardı.
Her kesimden seçmen kucaklanamadı.
“İnen binemez” söyleminin tekrarı Antalya’da ters tepti.
Hatta tepkiye neden oldu.
Dördüncüsü, yandaş medya ve aklı ipotekli troller seçimi kaybettirdi.
Halkın gerçeklerini gizlediler.
Abartılı ve o kadar da yalan yanlış haberler verdiler ki…
İnsanlar, “Aklımızla alay ediyorlar” demeye başladı.
Geçmişte başkanın karşısında olan, bugün en yakınında izlemi verilen bazı gazeteciler, başkana puan kaybettirdi.
Beşincisi, Halkın daha önceki seçimde verdiği mesaj alınamadı.
Yapılan hizmetler ve vaat edilen projeler çok iyi anlatılmasına rağmen…
Seçmen umursamadı.
“Yüksek siyaset yetmez, benim gönlüme giremedin!” dedi.
Bazı üst düzey yöneticilerin kibir ve egosu da buna eklenince…
Yenilgi kaçınılmaz oldu.
Altıncısı, AK Parti’ye yönelik eleştirilere karşı verilen tepkiler yanlıştı.
Uyaranlar dinlenmedi, eleştirenlere “Hain” gözü ile bakıldı.
Taban ile temas kesildi.
Seçmenin aklından geçenler okunamadı, sorularına tatmin edici cevaplar verilemedi.
Çünkü yerel adayların yetenekleri sınırlıydı.
Yedincisi, Belediye kadrolarına yapılan atamaların “kariyer ve liyakat” esaslarına göre yapılmadığı inancı.
Belediye yönetim kadrolarının, liyakatli kişiler ile değil, partiye “biat” etmişler ile doldurulduğu söylendi.
Torpil iddialarına karşı tatmin edici cevaplar verilemedi.
Danışman kadroları ise işin uzmanlarından oluşmadı, tepki çekti.
Sekizincisi, Halka ve STK’lara karşı parti il yöneticilerinin tepeden bakan, buyurgan tavırları doğru değildi.
Farklı düşünen, toplumsal projeler üreten, saygın sivil toplum örgütleri yerine, kendilerine yakın STK’lara gidildi.
İl yöneticilerinin, bazı STK’ları ele geçirme planları yanlıştı.
Farklı seslere tahammül gösteremediler.
Dokuzuncusu, aile ve çocuklar ile ilgili çok şey dillendirilmedi, kaygıları giderecek yerel projeler üretilemedi.
Gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutacak projeler, sosyal, kültürel ve sportif çalışmalar vizyona sokulmadı.
Varsa yoksa beton ekonomisi…
Yol, kavşak, kentleşme ve sorunların çözümü konuşuldu.
İnsanların yüreğine ve duygularına dokunulamadı.
Onuncusu, Cemaat yapıları ile parti arasındaki mesafe iyi ayarlanamadı.
FETÖ ile geçmişte yaşananlardan ders alınmadı.
Bazıları ile araya ciddi mesafeler konulurken, bazıları ile iç içe girildi.
Terfi ve atamalarda bazı cemaatlerin etkisi olduğu söylentileri seçmenleri ürküttü.
On birincisi, bütün başarıyı tek kişinin liderlik başarısından beklemek doğru değildir.
Herkesin çok çalışması ve halka kendisini sevdirmesi gerekirken…
“Bizim liderin ve başkanın karizması yeter” anlayışı oy kaybettirdi.
On ikincisi, çıkar ilişkilerinin yayılması ve buna yetkililerin sessiz kalması.
İhaleler, el değiştiren şirketler, aba altında sopa gösteren mafya bozuntuları…
“FETÖ Borsası” yaratan baronlar, bankamatik çalışanlar ve maaş alan gazeteciler…
Bir gurup işadamının belediyeye çöreklendiği, her türlü çıkar ilişkilerinin içerisinde bunların olduğu…
Söylentilerinin halk arasında yaygınlaşması…
Başarılı çalışmalarına rağmen,Türel’e seçim kaybettirmiştir.
Halka soruyorlar: “Memnun musunuz?”
Bunu herkese kök söktüren trollere, o malum medyada köşe başını tutan sözde gazetecilere ve halka tepeden bakan parti yöneticilerine sorun.
Öfkeye gerek yok.
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Halkla inatlaşmayın...