Suriye Gezisi

Cumhuriyet Bayramı tatilini fırsat bilerek uzun zamandır bir türlü gerçekleştiremediğimiz Suriye gezisini yaptık. Özellikle vizelerin kalkmasından itibaren zaten var olan ancak sınırlı olan Suriye-Türkiye karşılıklı turistik ziyaretler sevindirici rakamlara ulaşmış bulunmaktadır. 2010 yılı turistik ziyaretlerde Türkiye tarafından bir milyona yakın insanımızın Suriye’ye olan ziyaretlerine karşılık Suriye’den de 600 bin ziyaretçinin Türkiye’ye çoğunlukta, Adana, Hatay,Mersin,Antalya,Pamukkale ve Marmaris’e gittikleri belirtilmektedir.

 

Adana’daki bir seyahat acentasının iki gece üç günlük yoğunlaştırılmış Suriye turu Perşembe akşamı saat 20:30 da Adana’dan başlamış oldu. Aynı gün bir otobüs dolusu  ziyaretçi de Lübnan turuna başladı. Cilvegözü kapısına girişte ortalama bir saat kadar bir süre beklemek durumunda kaldık. Aynı gece Türkiye tarafından değişik illerden ve farklı seyahat acentalarının organizasyonuyla 400 kişi kadar sınırda giriş işlemleri gördüler. Bu nedenle işlemlerin biraz uzun sürdüğünü söylediler.

 

17.5 milyon nüfuslu Suriye Arap Cumhuriyetinin başkenti Şam olup nüfusunun %90 ı Müslüman, % 9 Hristiyan ve % 1 de diğer dinlere mensuptur. Tarih boyunca Kenanlılar, İbraniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular ve Haçlılar tarafından istila edilmiştir. Şam 1260 yılında Memlük imparatorluğunun başkenti olmuş, 1400 yılında Timur tarafından saldırıya uğrayıp yok edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı egemenliğine girmiş ve tam 403 yıl boyunca Osmanlı tarafından yönetilmiştir. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı yönetiminden çıkmıştır. 1920 den 1946’ya kadar Fransa yönetiminde kalmıştır. 1946 bağımsız ilanından sonra 1958 yılında Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyetini kurmuşlardır. Bu birliktelik ancak 3 yıl sürmüştür ve iki ülke 1961 yılında ayrılmışlardır.

 

Uzun bir gece yolculuğundan sonra sabaha karşı Hz. İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice dilinin hala konuşulduğu Maalula şehrine vardık. Şehir, tıpkı  Kapodokya cografi özellikleriyle birebirdi sanki. Kent halkı kayalara oyulmuş evlerde yaşamışlar ve çoğu kiliselerini de kayalara yapmışlar.  Konya hakiminin kızı Aziz Takla babasının rızası olmadan Hristiyan oluyor ve bu kente yerleşiyor. Aziz Takla adına yapılmış kilise yanında vadi içinde yapılmış başka kiliselerde bulunmaktadır. Diğer yandan Suriyeli iki komutan da Hristiyanlığı kabul etmişler ve onlarda kilise duvarlarında iki at üzerinde sembolize edilmişlerdir. Kent mevcut nüfusu ile doğal ve dini değerlerini korumuş ve turistler tarafından ziyaret edilen turistik cazibe merkezi olmuştur.

 

Sonra Şam’a hareket ettik. Şam etrafını çeviren dağların yamaçlarından başlayan gecekondu yerleşimin kent merkezine doğru yoğunlaştığı eski Şam ile son zamanlarda modern binalarla ortaya çıkarılmaya başlayan yeni Şam olarak 5 milyon nüfuslu tarihi ve dini eserlerle zengin bir kenttir.

İtalya’nın San Remo şehrinde ölümünden sonra vasiyeti üzerine 16 Mayıs 1926 yılında Şam’a getirilen Sultan Vahdettin ve ailesinin mezarları Kanuni tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Külliyesinin avlusuna defnedilmişlerdir.

Şam’da Jupiter tapınağı kalıntıları yakınında Selahaddin Eyyübi Türbesi,Muhteşem Emevi Camisi ve Külliyesinin avlu duvarları altın kaplamalı mozaik taşlarıyla bezenmiş doğa resimleri tek kelime ile muhteşem bir görüntü sergiliyordu. Bu caminin dört adet mihrabı bulunmaktadır. Her biri bir mezhebi sembolize ediyordu. Camide ezan koro şeklinde okunuyormuş.  Caminin tavan süslemeleri, avlusu ve içinde yer alan Hz. Yahya türbesi, Hz. Hüseyin’in kesik baş türbesi en çok ziyaret edilen yerler arasındaydı.

 

İnsanlık tarihinin ilk cinayeti Şam’da işlenmiştir. Hz. Adem’in oğulları olan Habil ve Kabil arasında geçen trajedinin bu topraklarda işlendiği bilinmektedir. Dünyanın en büyük restoran işletmesi de Şam’da bulunmaktadır. Şam Kapısı Restoran olarak adlandırılan bu işletmedeki sandalye(kuver)sayısı 6014 olarak uluslar arası Guinnes kayıtlarına girmiştir. Restoranın hem yazlık hem de kışlık oturma mekanları bulunmaktadır. Bahçe peyzajı şark esintisi taşımaktadır. Yüksek sezonda toplam çalışan sayısının 1150 kişi olduğu bildirilmiştir.

 

İkinci günü Şam kapalı çarşıdaki alış verişten sonra 240 km. mesafedeki Palmyra antik şehrine gitmek üzere yolumuza devam ettik.  Palmyra antik kenti Roma döneminin en parlak zamanları olan İsa’dan sonraki birinci yüzyılda inşaatına başlanmış ve ikinci yüzyılda da devam etmiş büyük ve muhteşem bir antik kent.  Dünyanın en büyük tapınaklarından biri olan Bel tapınağı gerçekten insan zekası ve emeğinin en nadide örneklerinden birisi olarak sizleri büyülüyor. Antik Roma şehrinde Kraliçe Zennube hamamı, Müstakim(düz demek)caddesi, tiyatrosu, agorası ile çölün ortasında parlayan bir yıldız gibi duruyor. Gece ışıklandırılmış hali de görülmeye değer. O inci görünüşlü kent altın gibi parlamaya devam ediyor.

 

Üçüncü günü Humus şehrine hareket ettik. 2 milyon nüfuslu kentin ekonomisi daha çok tarıma dayanmaktadır. Çölün ortasında nadide yeşilliği görünce ister istemez hayret ediyorsunuz nasıl oluyor diye. Tarihi Kadeş antlaşmasının bu kentin yakınlarında imzalandığını, İslam dünyasının yenilmez komutanı olan Halid Bin El Velid’in kabrinin bu kentte olduğunu öğreniyorsunuz.

 

Yolumuza devam ediyoruz. Humus kentinden sonra Hama şehrine yaklaşıyoruz. Bir milyon nüfuslu kentin ekonomisinin tarım, hayvancılık, ticarete dayandığını ve Asi nehrinin şehrin içinden geçtiğini görüyorsunuz. Asi nehri sularının tarımda ve sulamada kullanılabilmesi için eski Hama’lıların yıllar önce yaptıkları su dolaplarının(çarklar) çıkardıkları gıcırtılar ve nehirden aldıkları suları su kemerlerine atışları insan oğlunun dehasını bir defa daha ortaya çıkarıyor. Bu ahşap su çarklarının çıkardıkları seslere insanlar o kadar alışmışlar ki uykularında bile arar olmuşlar.

 

Nihayet turumuzun son günü göreceğimiz Halep şehrine varıyoruz. Nüfus yoğunluğu bakımından Suriye’nin en büyük kenti olan Halep’te 5.5 milyon insan yaşamaktadır. Ülke sanayisinin yarıdan fazlasının Halep’te olması yanında tarım, hayvancılık,ticaret ve turizm en önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. Halep şehir plancılığı bakımından diğer kentlere kıyasla çok güzel bir şehir. Sokakları ter temiz, insanları sıcak kanlı ve Türk turistlere karşı çok sempatikler. Kahvehanelerde kızlı erkekli toplanıp nargile içmeleri de bir başka ilginç ve dikkat çekici nokta. Suriye sokaklarında kadınları kara çarşaflı, yüzleri açık kapalı giyimli ve modern giyimli olmak üzere üç şekilde görebilirsiniz. Dikkatimi çeken en önemli özellik sokaklarda dilenci görmediğimdir. Bu konuyu Suriye’li rehberimize sorduğumda bu anlamda sosyal devlet anlayışının iyi çalıştığı ve yasaların da uygulandığı yönünde oldu. Alış veriş mekanlarında satıcıların insanları hiç rahatsız etmedikleri, sadece siz yakınlaştığınızda size bildikleri satış tekniklerini uyguladıklarını görürsünüz. Bu anlamda bizden ileri olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Halep şehrinde devlet binaları ve bankaların haricinde diğer apartmanlar maksimum 5 katlı olarak inşa edilmişlerdir. Bu yüzden şehir sizi sıkmıyor. Binaların dış çepheleri bizim traverten tipi mermerlerle kaplı olarak yapılması bir başka güzellik ve rahatlık veriyor. Caddeler, bulvarlar kavşaklarda birbirlerini kesiyor ve alabildiğine düz caddeler ve ağaçlandırmalar dikkati çekiyor.

 

Halep kalesi 6000 yıllık geçmişi ile hala dimdik  ayakta durmaktadır. Şehir merkezinde 50 metre yüksek bir tepede inşa edilen kalenin eteklerinde su kanalları inşa edilmiş. Kaleyi dış dünyaya bağlayan ilk zamanlarda tahtadan yapılan köprü sonraki dönemlerde taştan yapılmış ve anıtsal girişi ile büyüleyici bir görüntüye sahiptir. On binden fazla insanın yaşadığı kale iç mekanlar hala varlıklarını korumaktadırlar. Kale içinde hapishane, zindan, saray, küçük ve büyük cami, hamam,evler,surlar,tiyatro ziyaret edilen yerler arasında sayılabilir. Halep kalesi eteklerine yerleştirilmiş 12 km. uzunluğundaki tarihi Halep çarşısını gezmek ve alış veriş yapmak ayrıcalıktır diyebiliriz.

 

Yine gece devam eden ve  fazlasıyla uzun süren yorucu yolculuğumuzun sonunda Adana’ya vardık. Adana’nın beş büyük ilimizden biri olduğunu biliyoruz. Ancak, bu güzel şehrimizi yolculuğumuzun başlangıcı ve sonundaki gezilerimizle keşfetme şansına sahip olduk. Yıllardır görmediğim akrabalarımı bu şehirde buldum. Onların sevgi ve muhabbetleriyle hem şehrin güzelliklerini yaşadık hem de boşa giden yıllarımızın hasretini giderdik. Aynı şekilde bu şehirde yerleşmiş dostlarımızın misafirperverliğini  ve minik Rüzgarımızın gülücüklerini hiç unutmayacağız.

 

Suriye’yi keşfetmeniz dileklerimle….

Yayın Tarihi
13.11.2010
Bu makale 10311 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!