Güney Afrika’dan selamlar (9)

Capetown ve Ümit Burnu

Değerli okurlarım sefillik ve heyecan dolu otobüs yolculuğumuzdan sonra gece ışıklarıyla bizleri daha şimdiden büyüleyen Cape Town şehrine girdik.  Otobüs yolculuğunun yorgunluğunu bir günlük bir dinlenme sonunda ancak atabildik. Kaldığımız apart otel şehir merkezinde çok katlı bir binadan oluşuyor.  İki ayrı blok ve altında alış-veriş merkezi ve kapalı otoparkıyla rahat, düzgün işleyen bir yapı özelliği taşıyor.  Aslında bir nevi kondominium konaklama işletmesi diyebiliriz. Kaldığımız apart oda iç tasarımıyla rahat, konforlu, temiz ve mutfak donanımıyla kendin pişir kendin ye (self catering) özellikli bir oda.
Bazı Avrupa kentlerinde olduğu gibi burada da uygulanan günlük şehir turu yaptıran ve adına istediğin zaman bin ve in anlamında hizmet veren(hop on – hop off) otobüslerle iki günlük şehir turu yaptık.  Mavi ve kırmızı hatlardan oluşan güzergahlarda toplam 28 durak var. Bu duraklardan ilki şehir merkezinde bulunan ve otobüslerin kalkış durağı olarak ta bilinen ve adına suyun önü anlamı  verilen(Waterfront) olup  Güney Afrika’da en çok turist çeken yer olarak bilinmektedir. Bu mekan doğrudan okyanusla bağlantısı olan, tersanelerin, büyük liman ve yat limanının bulunduğu, alış-veriş olanakları, değişik dünya mutfaklarının servis edildiği kaliteli restoranlarıyla, otelleriyle, gece ve gündüz değişik eğlence olanaklarıyla donatılmış al benisi yüksek olan turistik uğrak yeridir diyebiliriz
İkinci önemli durağımız Cape Town şehrine varlığı ve güzelliğiyle değer katan Masa dağı (table mountain) olmuştur. Masa dağı şehride  içine alan yarımadanın oluşumunu sağlayan bir dağdır. 1000 kilometre kare genişliğinde ve55 km. uzunluğuyla  ümit burnunda biten yarımada, doğal güzellikleri alabildiğine zengin bir adadır.  Dağın oluşumunun değişik tarihsel yıllara dayanarak en eskisi 600 milyon yıl olmak üzere 475 ve 460 milyon yıllara uzandığı bilinmektedir. Bu yüzden bu dağın Himalaya dağlarından  6 defa daha yaşlı olduğu yazılmaktadır.
Dağın bir tarafı Atlas okyanusu diğer tarafı ise Hint okyanusudur.  Her iki tarafı da  değişik isimlerde turistik özellikleriyle ünlü koylardan oluşmaktadır.  Masa dağı ulusal milli park olarak koruma ve kollama altına alınmıştır.  Dağın tepesinde ve eteklerinde alabildiğine zengin fauna ve flora,  bitki örtüsü, vahşi hayvan çeşitliliği nedeniyle dünya mirası olarak değerlendirilmektedir.
Masa dağına çıkabilmek için 65 kişi kapasiteli, oldukça güvenli,  iç mekanı kendi ekseni etrafında 360 derece dönme özellikli yürüyen telekabinleri kullanıyorsunuz. Masa dağının bu noktadaki denizden yüksekliği  1065 metredir. Dağın üst yüzeyine ulaştığınızda  15,30 ve 45 dakikalık yürüme güzergahları planlanmış ve insanlar istediğini seçebiliyorlar.  Bu yürüme yollarında fotograf çekebilmek ve de dinlenebilmek amacıyla yarım daire biçimi mola yerleri yapmışlar.  Teleferikle ulaştıktan sonra yeme-içme, tuvalet,alış-veriş gibi ihtiyaçlarınızı giderebilecek olanaklar bulunmaktadır. Aşağıdaki resimlerde masa dağından okyanuslara ve şehre bakışı görüyorsunuz.

Masa dağının hemen karşısında aslan tepesi denilen ayrı bir tepecik bulunmaktadır.  Bu tepe üzerinden güneşin batışını ve şehrin görünüşünü seyretmek bir başka ayrıcalık. Mavi hat üzerinde Kirstenbosch milli botanik bahçesi bir başka durağımız oldu.  Botanik bahçesinde tropikal iklimin bütün zenginlikleri mevcut.  Aslında botanikçi olmamakla birlikte o bitkilerin dünyası insanı gerçekten büyülüyor. Oldukça geniş bir alan üzerinde kurulu bahçede ayrıca çocuklu ailelerin rahat edebileceği mekanlar. Yorulan insanların dinlenebileceği rahat, dinlendirici mekanlar ve özellikle turistlerin harcamalarını arttıracak hediyelik eşya dükkanları ve restoranlarını da unutmamışlar. Muhakkak hatıra olsun diye bir şey alıyorsunuz.
 
Bir başka durağımız kuşların dünyası oldu. Güney Afrika’nın en geniş ve dünyadaki  diğer zengin örneklerden de biri olan kuşlar dünyasında 3000 çeşit kuş bulunmaktadır. Geçen yıl yüzbinden fazla kişi bu dünyayı ziyaret etmişlerdir.  Yine bu mekanda Güney Afrika maymun çeşitleri de yaşamaktadır.

Bir başka durağımız ise Atlas okyanusu kıyısındaki marinası,balıkçı iskelesi ve beyaz altın kumlarıyla ünlü Hout körfezi oldu.  Sahil kıyısından başlayıp tepelere doğru uzanan birbirinden güzel bahçeli evler ve doğal ve suni yeşilliğin birbirini kuçakladığı sayfiye yeri ve balıkçı kenti diyebiliriz. Zamanımızın elverdiği ölçüde iskelede yürüyüp, denizdeki fok balıklarının birbirleriyle olan oyunlarını seyrediyorsunuz. Merakımızdan hangi tür balıkların var olduğu ve fiyat araştırması için balıkçı çarşısına girdik. Okyanusların zenginliğini vitrinlerde görebiliyorsunuz. Fiyatlar inanılmayacak kadar ucuz . Bu karşılaştırmayı dört tarafı denizlerle çevrili ülkemle yapmak durumundaydım. Ve kendi kendime biz layık olmadığımız fiyatlarda ve az çeşitlilikteki deniz ürünleriyle avunuyoruz diye düşündüm. Bu fırsatı kaçırmamam gerekiyordu. İki ayrı çeşit balıktan bolca alıp otelime götürdüm.
Günlerimiz azalıyordu ve bizler hala Ümit burnuna gidip her iki okyanusun birleştiği noktayı bir çizgi dahilinde de olsa görememiştik. Vasco de Gama’nın keşfettiği bu noktayı bizler asırlar sonra görebilecektik. Bir tarafta soğuk suları ile Atlas okyanusu diğer tarafta sıcak suları ile Hint okyanusu ve her iki okyanusun birleştiği noktada doğal zenginlik. Kış mevsimini Cape Town aşırı yoğun yağmuru ve soğuk havasıyla yaşıyordu. Bizler de yaşadık. Üst üste giyinmeyle kendimizi soğuktan korurken aşırı yağmuru da yağmurluk ile karşılamaya çalıştık. Şehir merkezine oldukça uzak olan bu noktaya bizleri orda tanıştığımız ve sonradan sıkı dost olduğumuz Türk arkadaşlarımız götürdüler. Cape Town şehrinde aldığım bilgilere göre 350 Türk yaşıyormuş. Çoğu ticaretle uğraşan insanlarımızın başarılı oldukları söylendi ve gurur duyduk.
Çok yağmurlu bir günde yola çıktık. Bir taraftan yağmur bir tarafta ise ağırlaşmakta olan sis. Böyle devam ederse ümit burnunu göremeyeceğiz diye hayıflanmaya başladık. Ancak, şans yüzümüze güldü ve bir saat kadar hava açtı, güneş yüzünü gösterdi ve biz bu süreyi çok iyi değerlendirdik.  Ümit burnu masa dağı milli parkının uzantısı olarak deniz seviyesinden 200 metre yükseklikte olup iki ayrı kademeli denize uzanan kayalıklardan oluşmaktadır. En yüksek tepesinde denizcilerin çok uzaklardan görebileceği güçte bir deniz feneri ve aşağıda yani en uçta ise biraz daha küçük bir başka deniz feneri bulunmaktadır.

Bu kısacak şanslı süre içinde o tarihi mekanda bulunmaktan çok keyif aldık, şansımıza şükür ettik. Çünkü, yıllar önce kitaplarda okuduğumuz bu özellikli  yeri görmüş oluyorduk. Aşağıda ümit burnundan bazı resimleri görüyorsunuz. O tarihi havayı soluyup aşağıya indiğimizde bardaktan boşanırcasına yağan yağmura tabii ki yakalandık ama şikayetçi değildik, mutluluğu yakalamıştık.
Johannesburg’da görüşmek üzere sağlıcakla kalınız.

 

Yayın Tarihi
04.08.2009
Bu makale 10507 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!