İnanç Turizmi ve Kutsal Toprakları Ziyaret

Değerli okurlarım turizm dünyasında hem iç hem de dış Pazar açısından deniz, güneş,kum seyahatlerine olan talebin dışında, günümüzde insanların seyahat beklentileri sadece tatil turizmi ile sınırlı kalmamaktadır. Bu değişim sonucunda alternatif turizm çeşitlerine talep artmaktadır. Türkiye’nin tarihsel ve coğrafi açıdan inanç turizm potansiyeli kesinlikle göz ardı edilmemelidir.

İnanç turizmi, insanların inançlarını sergileme amacıyla kutsal olarak nitelendirdikleri yerleri ziyaret etmeleriyle başlamıştır. Dinlerin ortaya çıkışından itibaren dinsel otoritelerin emirleri doğrultusunda kutsal yerlerin ziyareti kişisel tercihlerin ötesine geçmiştir. Bunun sonucu olarak kutsal yerler yüzbinlerce kişiye ev sahipliği yapmış ve kitlesel bir hareket olarak kendini göstermiştir. Günümüzde ise bu hareketler yeni biçim ve anlayışlarla alternatif bir olgu olarak yerini almıştır.

Turizmin önemli dallarından biri olarak sunulan inanç turizminde Türkiye üç büyük din ve diğer dinlere, bunun yanı sıra yüzlerce mezhebe yüzyıllar boyunca ev sahipliği yapmış topraklara sahiptir.

Anadolu, dinlerin uğrak yeri, farklı  inançlara sahip insanların birlikte yaşadıkları yer olma özelliğiyle dünyanın ilginç yörelerinden biridir. İlkçağ uygarlıklarının Anadolu’da gelişmesi, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilerin Anadolu’ya gelmesi, ortaçağda Musevilerin bulundukları ülkelerde karşılaştıkları ağır baskı ve yok etme politikaları sonucu Anadolu’ya sığınmaları bu yarımadaya inanç turizmi açısından ayrı bir değer katmıştır. Bu nedenle, Anadolu’da İslamiyete ait eserlerin yanı sıra çok sayıda kilise, sinagog ve diğer tapınaklarla dini eğitim veren okul ve vakıflar bugüne kadar varlıklarını sürdürmüştür.

Hıristiyanlığın ilk yıllarındaki en önemli havarisi sayılan ve Hıristiyanlığın yayılmasında çok önemli bir rol oynayan St.Jean’ın Kudüs’teki putperest baskısı nedeniyle Anadolu topraklarına geçişi Hıristiyanlığın dönüm noktalarından biri olarak kabul edilmektedir. Hıristiyanların hacı olmak için belirli kutsal yerleri ziyaretleri içinde öne çıkan ve benimde bir zamanlar bir fırsattan yararlanarak gezme fırsatı bulduğum ve Portekiz’de bulunan Fatima şehri olmuştur. Yüzbinlerce Katolik insanının yılın belirli dönemlerinde çok çeşitli yollarla gelip bu kutsal şehirde hacı olmaları bölgeye, şehre ciddi ekonomik canlılık kazandırmaktadır.

Musevilik içinse İsrail’den sonra en kutsal topraklar Anadolu topraklarıdır. Müslümanların yüzlerini çevirdikleri ve ilk fırsatta hacı olmak için ya da umre yapabilmek için gittikleri topraklar tabii ki Suudi Arabistan’dır. Diyanet İşleri Başkanlığından almış olduğum verilere göre 2009 yılı içinde ülkemizden Hac için 93906 ziyaretçi kutsal topraklara gitmiştir. Yine aynı şekilde umre maksadıyla giden ziyaretçilerin sayısı ise 180931 kişidir. Bu ziyaretçilerin kutsal toprakları ziyaretleri Diyanet İşleri Başkanlığı ve Bu konuda uzman Seyahat Acentaları aracılığıyla olmuştur.

Türkiye’den giden ziyaretçiler Mekke’de Hz.Muhammed(s.a.s)in doğduğu evi, Cennetü’l Mualla, Mescid-i Cin, Arafat, Müzdelife, Mina ve Hira ve Sevr dağlarını ziyaret edeceklerdir. Yine aynı şekilde Medine’de ise; Mescid-i Nebi, Kuba Mescidi, Uhud Şehitliği, Mescid-i Kıbleteyn, Mesacid-i Seb’a ve Cennetü’l Baki Kabristanını ziyaret edeceklerdir.

İnanan bir Müslüman olarak kutsal toprakları ziyaret etme ve manevi iklimi yaşamak amacıyla umre ibadeti yapma fırsat ve zamanını elde etmiş bulunmaktayım.  Ülkemdeki duygularımın kutsal topraklarda en üst düzeye çıkacağı inancındayım.  Kutsal toprakları ziyaret edecek kimselerin ibadete yoğunlaşmaları sayesinde özellikle kibirden, gururdan, bencillikten kurtularak takvaya ulaşmaları inşallah sağlanacaktır.

Bu duygular ışığı altında dualarımın kabulünü Yüce Allah’tan niyaz ederken arzu edenlerin de en kısa zamanda kutsal topraklara gitmelerini temenni ederim.