Kutsal Topraklar(1) Medine

Değerli okurlarım daha önceki bir yazımda inanç turizminden bahsederken kutsal toprakları ziyaret edeceğimi belirtmiştim. Kısmet oldu ve iki haftalığına Müslümanlar için önemli olan kutsal topraklar içinde Medine ve Mekke şehirleriyle birlikte Haç yolculuğu sırasında yapılan kurban kesme ve şeytan taşlama ibadetleri dışında kalan tüm ibadetleri yerine getirme şansına  sahip olduk.  Böylece Umre ziyareti de gerçekleşmiş oldu.

 

Diyanet İşleri Başkanlığının organizasyonuyla  25 Nisan 2010 Pazar günü  Antalya Havalimanından Medine yolculuğuna  başladık. Antalya merkez ve ilçelerinden toplam bir uçak dolusu katılımcı, farklı gruplar ve grup liderleriyle birlikte Umre ibadetine başlamış olduk.

 

Kısa ve rahat bir yolculuktan sonra akşam saatlerinde Medine havaalanına indik. Kargaşa olmadan valizler ya sahipleri tarafından ya da değişik Müslüman ülkelerinden gelen ve o ülkede çalışan yabancıların sayesinde bizleri bekleyen otobüslere taşındı. İşte bu noktada klasik valiz kapma yarışı yanında çalışan yabancıların para kazanma amaçlarına yönelik sıkıcı ısrarları yaşandı. Havaalanına indiğimizde güneş batmaya başlamıştı. Ilıman, insanın yüzünü okşayan ve fakat rahatsız etmeyen bir çöl havası bizlere hoş geldin dedi. Biraz uzun süren valiz yerleştirme, gruplar için ayrılmış otobüsleri doğru olarak bulma ya da yanlış otobüslere binme gibi karışıklıkların düzeltilmesiyle geçen zaman ve ardından şehre doğru yolculuk. Yarım saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından farklı bir kentleşme ya da kentleşme anlamında daha çok çalışmaları gerekir diye mırıldandığımız görüntülerden sonra gözlerimize inanamadığımız muhteşem bir görüntü ile karşımıza çıkan Mescid-i Nebevi, çevresi ve çevresinde yapılandırılmış otellerden birine yerleştik.

 

Medine şehri bir başka ifadeyle Medine-i Münevvere Suudi Arabistan’ın batı bölgesinin ortasında olup Mekke şehrine 430 km. Kızıl deniz sahiline ise 220 km. uzaktadır. Medine’nin tarihi ve coğrafi özellikleriyle ilgili sizleri sıkmak istemiyorum. Bu tür bilgilere ulaşmak artık bilgisayar çağında hiç de zor değildir. Ben gördüklerimi ve izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarihçilere göre Medine’nin kuruluşu Hz. Nuh dönemine kadar uzanmaktadır. Medine’nin tarihinde değişik dönemler bulunmaktadır. Bunlar Peygamberimiz dönemi, Raşit halifeler dönemi, Emeviler dönemi, Abbasiler dönemi,Memluklar dönemi, Osmanlı dönemi,Suud’un ilk dönemi, Mehmet Ali Paşa dönemi, İkinci Osmanlı dönemi,Haşimi dönemi ve şimdiki Suudi dönemi olarak sıralanmaktadır.

 

Umre seyahatinin anlam ve önemi, ibadetin nasıl ve ne şekilde yapılacağı, program gereği Medine’de gezilecek kutsal yerler ve buna benzer açıklamalar  grup liderleri tarafından hep  yapılmıştır. Grup liderleri ülkemizdeki müftülüklerde görevli din adamlarından oluşmaktadır. Umre ibadetini bilmeyen gruptaki genç, orta yaşlı ve yaşlı herkes her fırsatta bilgilendirildi. Akşam yemeğinden sonra hemen otelimizin karşısında duran o muhteşem yapıya gitmek için can atıyorduk. Grup başkanımız eşliğinde yatsı namazı için Mescid-i Nebi’ye gittik. Mescid avlusundan içeri kadar her yer mermer kaplı ve yer altından soğutma sistemi gerçekleştirilmiş. Dış mekan insanların rahat ibadet edebilmeleri için elektrik sistemiyle açılıp kapanabilen estetik, modern ve güzel görünümlü dev şemsiyelerle donatılmış, yeraltında arabalarıyla gelen Müslümanlar için alabildiğine büyük kapalı otoparklar bulunmaktadır. Yine insanların abdest almaları, tuvalet ihtiyaçları için modern mekanlar yapılmıştır.

 

 Aşağıda bazı resimler görülmektedir.

 

 

 

 

Mescid-i Nebi’nin içine girdiğimizde yapının muhteşemliği yanında asıl bizleri etkileyen hatta tüm Müslümanları etkileyen ve  o mekana toplayan duygu maneviyattı. Manevi duyguyu hissetmemek mümkün değildir. Hele birde Peygamber efendimizin kabri yanına yaklaştığınızda dünyanın her yerinden gelmiş değişik renk ve dildeki Müslümanların sessiz ve fakat çoşkulu duaları karşısında duygulanmamak,ağlamamak mümkün değildir. Sanki içinizden bir şeyler akıp gidiyor. Kendinizi bir başka dünyada ve bambaşka hissediyorsunuz. İşte anlatmakta  zorluk çekilen duygu bu olsa gerektir.

Bu duyguyu anlatmanın zorluğu karşısında deniliyor ki ya da hep denildiği gibi o duygu iklimini, bir başka ifadeyle  manevi iklimi kesinlikle yaşamak gerekmektedir. O manevi iklimi yaşayan insanların hep söyledikleri bir söz vardır. Tekrar gelmek istiyorum. İşte bunu sizde söylüyorsunuz.

 

Peygamber efendimizin kabrinin hemen yanında en yakın arkadaşı, dostu Hz. Ebubekir Sıddık hazretlerinin kabri  ve onun yanında da Hz. Ömer’in kabri bulunmaktadır.  Vakit namazlarında beni derinden etkileyen bir başka ses ise üç yüz bin dört yüz bin insanın hep bir ağızdan söyledikleri Amin sesi ve onun Mescid içindeki ulvi yankısı olmuştur. O ulvi yankı insanın kalbini okşayan, manevi alemde gezinen dalgalar gibiydi.  İçiniz titriyor, tüyleriniz diken diken oluyor ve bana  ne oluyor, nerdeyim, nereye gidiyorum  diye içinizden konuşuyorsunuz.

 

Bu duyguyu bir de Cuma günü yaşadığınızda kendinizi bir başka hissediyorsunuz. Çünkü, Cuma günü Arabistan’da tatil günü olduğundan Araplarında mescide gelmesiyle o gün bir milyon kişi Cuma namazı kılmıştır. Bir milyon kişinin hep bir ağızdan Amin demesi ve onun yarattığı manevi dalga tüm Müslümanların içine işliyordu sanki.. Tahmin ederim dünyanın hiçbir yerinde hiçbir dinde bu kadar insanı bir arada görmek mümkün değildir. Bu insanları bir araya getiren tek bir duygu vardı Allah ve onun sevgili peygamberi Muhammed.

 

Mescid-i Nebi’nin kapladığı alan 400327 m2 olup 170 kubbesi yanında daha sonraları eklenen, elektrikli açılıp kapanabilen 27 adet süslü kubbesi, on adet muhteşem minareleri ve genelde olağanüstü süs ve döşemesiyle, dev görünüşüyle mimarlık  tarihinin incisi olmuştur.  İç ve dış mekan temizliği, hizmet organizasyonu, Müslümanların ibadetlerindeki kolaylıklar açısından da bakıldığında eksikliğinin olmadığı dev bir kompleks.

 

 

Aşağıda bazı resimleri görüyorsunuz.

 

 

 

Medine’de kaldığımız bir haftalık süre içinde vaktimizin çoğunu ibadetle geçirdik. Ayrıca, Peygamber efendimizin yaptığı Uhud savaş alanına ziyarete gittik. Uhud savaşı okçuların yerlerini terk etmeleri nedeniyle kaybedilmiştir. Sonra Peygamber efendimizin 622 yılında Mekke’den Medine’ye göçü(hicret) sırasında planlayıp inşaatına başladığı ve daha sonra ashabının bitirdiği Kuba mescidine gittik. Orda iki rekat namaz kılıp bunu tüm ölmüşlerimize bağışladık. Ayrıca, hadislerde bu mescid’de kılınan namazda umre sevabı olduğu belirtilmektedir. Daha sonra İki kıbleli mescide gittik. Orda da iki rekat namaz kıldık. Dünyadaki Müslümanların ilk kıbleleri Kudüs’deki mescid-i Aksa idi. Sonraları kıble Kabe-i Muazzamaya yine yüce yaradan tarafından döndürülmüştür. İşte iki kıbleli mescidin ilk kıblesi Kudüs’e doğru yapılmıştır. Sonra ikinci kıble de Kabe’ye doğru yapılmıştır. Bu nedenle iki kıbleli mescid denilmektedir.

 

Bir başka gün II. Abdülhamid’in yaptırdığı Hicaz tren istasyonu ve onun yanındaki taş camiyi ziyaret ettik. Maalesef her iki yapı temizlik ve bakım anlamında ihmal edilmiş görüntüsündedir. Medine’ki günlerimiz azalmaya başladı. Peygamberlerin sonuncusu Allahın yakın dostu, sevdiği, yaratılmışların en değerlisi Hz. Muhammed(s.a.v) efendimize veda edeceğiz. Hepimizi şimdiden hüzün bastı. Ayrılmak oldukça zor. Ancak, Allahın evi Mekke’ye Kabe-i Muazzamaya gideceğimiz için biraz heyecanlı, biraz sevinçliyiz. Peygamber efendimiz ve yakın dostları ile sahabilere son vedalarımızı yaptık. Artık, umre kıyafetlerimizi giyme vakti gelmişti. Bu konuda grup liderimiz bize gerekli açıklamaları yaptı ve sadece erkekler olarak umre kıyafetlerimizi giydik. Umre kıyafeti sadece iki adet büyük bez parçasından ibaret. Bunun dışında içinizde ve üstünüzde herhangi bir giysi ve takı bulunmuyor. Aslında bir bakıma ölen insanın mezara girerken üzerindeki giysilerden başkası değil. Anlamı derin bir giysi ve bunun gerekli kıldığı ibadet hazırlıklarına başlamış olduk.

 

Umre kıyafetlerimizle bizi bekleyen otobüslere bindik ve 450 km. uzaklıktaki Mekke şehrine doğru yola çıktık.

 

Yayın Tarihi
25.05.2010
Bu makale 14444 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Neden Akdeniz Üniversitesinde turizm okumadım demeyeceğim,iyini bir şekilde sizi tanıma fırsatı bulmanın mutluluğu içerisindeyim ...Daha güzel sağlıklı günlerde görüşelim inşallah....

z.turkan-yilmaz@windowslive.com 29.03.2014

Bir turizm profesöründen doyurucu din turizmi yazısı beklemek sanırım hakkımızdır. İnanç konusundaki imanıza gelince; "para ile imanın kimde olduğu belli olmaz" denir. Şu kadarını rahatlıkla söyleyebilirim: İnancımla işimi birbirine karıştırmadım. Amacım umre ziyaretinizi anlamsız bulduğumu söylemek değil, bu vesile ile de olsa seyahat yazsı yerine doyurucu makale beklediğimi bildirmekti. "Senin dinin sana, benimki bana" Selam ve saygılar.

Mehmet Gürel 17.06.2010

Çok değerli Hocam mübarek ziyaretinizi Allah kabul etsin . Size sağlıklı ve sıhatlı uzun bir yaşam dilerken saygılarımı sunarım.

Hamza Yalçın 11.06.2010

Değerli Hocam, Allah yapmış olduğunu ibadetlerinizi ve dualarınızı kabul eylesin. Cenab-ı Hak en kısa zamanda tekrarını nasip eylesin. Selam ve Dua ile.

Nuri KELEŞ 07.06.2010

Sayın Hocam aziz büyüğüm, Mubarek kutsal mekanı okadar ıyı anlatmış ve tarf etmişsiniz kı allah sizi şnandırsın okurken kendimi orada hissettim bu duyguyu bana yasattığınız için allah sizden razı olsun elinize ve kaleminize sağlık allah sizlere sağlık ve sıhhat nasip etsin ki daha ince güzel hisler yaşamamıza vesile olun en derin muhabbet dolu selam ve saygılarımla

Tahir Yıldırım 02.06.2010

Sayın Hocam, Allah mübarek etsin, inşallah cenabı hak bizlere de nasip eyler,saygılarımla,

Ümit Yılmaz 29.05.2010

sayın hocamla aynı gurubdaydık oralar anlatılmaz orda yaşamak lazım inşallah birdaha gitmek dilegiyle hocam diline eline saglık allah senden razı olsun

ünal kayalı 25.05.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!