Kruvaziyer turizmi ve deneyim

Turizmin Latincede “dönmek” anlamına gelen “tornus” sözcüğünden türediğini biliyoruz. Sözcük kökeninden de anlaşılacağı gibi “başladığı yere geri dönecek şekilde yapılmış bir hareketi” tanımlamaktadır.  Turizmin  çok çeşitleri vardır. Bunlardan birisi de deniz turizminin bir türü olan “kruvaziyer turizmi”dir.

 

Günümüzde özellikle kruvaziyer gemilerle yapılan turizm gittikçe artan ölçüde talep görmektedir. Kruvaziyer turizminin dünyadaki geçmişi 1800’li yılların ortalarına kadar uzanır. Bu tarihlerde ABD ve Avrupa arasında zengin kişileri taşıma amaçlı gemiler çalışıyordu. 1900’lı yıllardan  itibaren kruvaziyer seyahatler artmaya başladı ve herkesce çok iyi bilinen dünyanın en büyük yolcu gemisi Titanic yapıldı. Titanic faciası bugün filmlere konu olmanın yanında, temalı otellere ve ticari işletmelere isim olmuştur.

 

Havacılık sektörünün gelişmesi kruvaziyer turizmde durgunluğa sebep olmuşsa da asıl gelişme 1960’lı yallardan itibaren yeniden önem kazanmaya başlamış ve bugünkü popülaritesine kavuşmuştur.

 

 

Bugün kruvaziyer turizmde dünyanın en büyük gemisi “Freedom of the Seas” adlı gemidir. Mart 2010 ortalarında ABD Miami’den İngiltere Southampton limanına ilk seferini yapan  geminin yolcu kapasitesi 4750 kişidir. 158 bin Gross tonluk yapısıyla adeta yüzen bir şehir görünümündedir. Bu gemide diğer gemilerde olan tüm hizmet ve detayların dışında hayale gelmeyecek sörf havuzu ve buz pateni gibi detaylarda düşünülmüştür.

 

Değerli okurlarım, yazımın amacı doğrudan dünyada ve Türkiye’de kruvaziyer turizminin gelişimi ve bugünü hakkında detay bilgilere girmek değildir. Aslında dünya gelişimine baktığımızda ülkemizde maalesef bu turizm çeşidinin yok olduğunu söylemek bizlere zor gelmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili güzel coğrafyamızda, ata babaları denizci olan bu ülkede böyle bir sonuç tabii ki deniz adamları, turizmciler ve ilgililer tarafından tartışılmaktadır. Ancak, sonuç üzücü ve düşündürücüdür. Şahsen ümidim kruvaziyer turizmde yolculuk yapmış bir kişi olarak denizlerimizin değerlendirilmesi ve de özellikle kruvaziyer turizmde bir yerden başlamamızdır demekten öteye geçmiyor.

 

 

9-16 haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul’dan başlayıp Adriyatik ve Akdeniz sahillerinde seyreden MSC firmasına ait olan Magnifica gemisiyle yaptığımız deniz yolculuğundan “cruise” bahsetmektir.

 

Mart 2010 yılında denize indirilen ve bir İtalyan aileye ait olduğu bildirilen gemide hani derler ya yok yok idi. 5 adet değişik dünya mutfaklarından menüler sunan restoranlar, 16 adet birbirinden güzel iç tasarım ve donanımla büyüleyen barlar, üç adet yüzme havuzu, beş yıldızlı otellerde bulunan tüm hizmet üniteleri, her bir barda ayrı dünya müzikleri yapan müzik adamları, her tür müşteriye hitap eden değişik animasyonlar ve bin koltuk kapasiteli muhteşem bir tiyatro salonu.

 

Tiyatro salonunda her akşam profesyonel danscı ve oyuncuların hazırlayıp sundukları gösteriler hepimizi adeta büyüledi. Gösteriler özellikle Amerikan gösteri dünyasından örneklerin yanında Fransız gösterilerinden oluşuyordu.

 

3012 yolcu kapasiteli gemide 1000 personel bulunuyor. Personel gemi adamları ve otel hizmet elemanlarından oluşuyordu. Otel hizmetlerinde özellikle kat hizmetlerinde, yiyecek ve içecek hizmetlerinde ve mutfakta daha çok Asya Pasifik ülkelerinden kişilerin istihdam edildiğini görüyorsunuz. Animasyon hizmetlerinde, resepsiyonda ve yönetim kademelerinde ağırlıklı İtalyan çalışanları görüyorsunuz. Bu da çok doğal çünkü gemi İtalyan gemisidir. Müşteri profiline baktığımızda yüzde doksan İtalyan ve sonra Türkler, Almanlar, Fransızlar, Uzak doğudan bazı ülkeler şeklinde sıralayabiliriz.

 

 

Eşimle birlikte ilk defa gemi seyahatine çıkmış bir turizmci olarak tabii ki mesleğim gereği otel hizmetlerine dikkat ettim ve inceledim. Bunun yanında gemideki mekanların iç tasarım ve donanım açısından incelenmesi de dikkatlerimin arasındaydı. Operasyonel anlamda işlerin akışına baktığınızda tek kelimeyle mükemmel profesyonellik görülüyordu. Çalışanların müşterilerle olan beşeri ilişkilerinden tutun da işlerindeki performans ve kalite anlayışı her yönüyle profesyoneldi.

 

Değişik dillerde hazırlanan günlük programlarda hangi saatte, nerede ve ne tür aktivitelerin varlığını takip edebiliyorsunuz. Geminin akşamları seyir halinde olması ve sabah saatlerinde programda belirtilen limanlara varışına, limandan şehirlere ulaşımına, hizmete sunulan paket gezi turlarına ve de gemiye dönüş saatlerine kadar her şey dakik ve planlanmış olarak hizmete sunuluyordu.

 

16 katlı dev gemide günlerin ve gecelerin nasıl geçtiğini doğrusu anlayamadık. Çünkü, hem geminin cazibesi hem  mutfak hizmetlerinin çeşidi,kalitesi,servisi hem de  eğlence programlarının zenginliği sebep olmuştur.  Programımızda belirtilen ve gezme, görme fırsatını bulduğumuz Dubrovnik(Hırvatistan), Venedik, Bari (İtalya), Katakolon (Yunanistan), İzmir ve İstanbul (Türkiye) limanları ve şehir gezileri tüm müşteriler için ayrı birer heyecan idi.

 

İtalyan asıllı mutfak şefi ve yardımcısı İtalyan ile birebir görüşmemde hem mutfağın tasarım ve hijyenini bir nevi görme ve kontrol etme amacımdan tam not aldıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Ana mutfak dışında iki ayrı A la Carte mutfaklarda toplam iki yüz personelin çalıştığını öğrendim. Sabah kahvaltısı ve öğle yemeklerinin açık büfe şeklinde uygulandığı, akşam yemeklerinin ise seçmeli A la Carte uygulandığı bu gemide başka türlü bu kadar sayıda yemeği üretip servise sunmak doğrusu olamazdı.

 

Akşam servislerinde uygulanan sistem gereği yeni dostlar ediniyorsunuz. Bizim masamız on kişilik yuvarlak masaydı ve 5 aileydik. Yedi gece boyunca aynı insanlarla yemek yeme ve birlikte olma şansını ve sonucunda dostluk köprülerinin kurulmasını sağlamış olduk. Beşeri ilişkiler anlamında bu uygulama bana göre çok doğru ve mantıklıydı.

 

Gemi ve hizmetleri hakkında aslında söylenecek ve yazılacak çok detaylar var. Ancak, ben fazla vaktinizi almadan özetlemeyi yeğledim. İşte kruvaziyer turizm kapsamında olması gereken bu olmalıydı. Dünyada bu anlamda görülmesi gereken çok yerler var tabii ki.

 

Güzel ülkemde kruvaziyer turizm yatırımları yapacak yatırımcılara devlet desteğinin kaçınılmazlığı muhakkaktır. Çünkü, gemi yatırımları ciddi rakamlara ulaşmaktadır. Örneğin, Magnifica gemisinin bir milyar Avroya mal olduğunu söylediler.

 

Deniz turizminin her türü yanında özellikle kruvaziyer turizm konusunda da varlığımızı gösterebilmek ümidiyle…….

Yayın Tarihi
07.07.2010
Bu makale 14324 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
ahmet merhaba o gemide bende vardım nasıl görüşemedik bilmem çok güzel anlatmışsın ben hala anlata anlata bitiremiyorum çevreme 18 yıldır geziyorum 36 ülke gördüm ama bu gezi gerçekten çok güzeldi başarılarını okudum tebrikler senin gibi bir arkadaşım olduğu için gururluyum sen öğr okulunda da gayretli çalışkandın zaten selamlar yanıtını bekliyorum şimdi neredesin

tülay kayaçetin 13.10.2010

Ahmet Abicim bir gezi ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi.. Gezinin tadi hepimizin damaginda kaldi sanirim. Ancak cooook onemli bir ayrintidan bahsettiginizi uzulerek gordum: Hani Ruzgar????

Zeynep Egilmez 19.07.2010

Bu guzel paylasiminiza tesekkur ediyor, yorumunuza ve dileklerinize tumuyle katiliyorum. Yasamin her aninin anlamli, duygu ve dusuncelerle butunluk icinde bir sanat gibi degerlendirilmesi gerektigine inanan bir kisi olarak kruvaziyer turizminin de, turizmin diger alanlari yaninda cok ozel bir degeri oldugunu dusunuyorum. Sevgim ve saygimla -Murat Uslu

murat uslu 17.07.2010

Çok güzel yazmışsınız, ellerinize sağlık. Fotoğraflar da anlatıma bir renk, bir zenginlik katmış, çok güzel olmuş. Pervin Hanım'A selamlar.

Figen ÇETİNEL 17.07.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!