Mpumalanga eyaleti ağırlıklı tarıma dayanan ekonomisi yanında tarım ve endüstri malzemeleri üretimi ağırlıklı orta sanayi işletmeleri ve tabii ki turizm endüstrisinden oluşmaktadır. Subtropikal iklimin getirdiği bütün tarımsal zenginlikleri görmek mümkündür. Ekvatorun güneydinde olan bu ülke şu anda sonbaharı yaşamakta temmuz ağustos aylarında ise kışı yaşayacaktır. Mayıs başında buraya gelmeden önce mevsim ile ilgili bilgiler elde etmeye çalışmış olmakla birlikte şu anda yaşadığımız iklim bizleri çok şaşırtmıştır.
Sonbahar ve kış mevsimi algılamasına dayanarak giysilerimizi hazırladık ve ona göre yola çıktık. Ancak, buradaki iklimin günlük güneşlik oluşu, rutubetin en az düzeyde olması, yağmurların yaz mevsiminde kalması gerçekten harika bir iklimsel yaşam ile karşı karşıya kaldık. Burada insanların ısınma giderlerinin minimum düzeyde olduğunu söyleyebilirim. İklime bağlı olarak da giyim kuşam maliyetinin de aynı şekilde en az düzeyde olduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir.
Eyaletin uçsuz buçaksız yeşil örtülü alanları, tarlaları, dağları ve tepeleri, arada uzanan timsahların yaşadıkları nehirleri ve de tarım için akan irili ufaklı dereleri, göletleri ve barajları bulunmaktadır. Dağları,tepeleri ağırlıklı olarak iğne yapraklı çam ağaçları, okaliptüs ağaçları ve çalılıklarla örtülmüştür. İğne yapraklı çam ağaçlarından ilginç olan bir cinsini ülkemde göremedim desem hata yapmamış olurum. İğne yapraklar yukarı doğru değil aşağı doğru bakmakta tıpkı üzüm salkımı gibi sallanmaktadır.
Orman yangınları burada da kendini göstermektedir. Ancak, binlerce insan emeği ile göz alabildiğine orman alanları dikimi de bu açığı kapatmaya çalışmaktadır. İşte bu dağlık bölgelerden birinde mevcut üç adet görülmeye değer şelaleleri gezme fırsatı elde ettik. Nelspruit şehir merkezinden seksen kilometre uzaklıkta olan bu güzel doğa harikası yerlere giderken yol boyu ormanlık alan içinde gidiyorsunuz. Sizi oraya götüren yollar düzgün, işaret levhaları kolaylaştırıcı özellikte ve keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz.
Şelalelerin isimleri Bridal Veil, Horse Shoe ve Lonecreek ‘dir. Şelalelerin doğa içinde kendi halinde insanların hizmetine sunulması gibi bir durum söz konusu değildir. İlgili belediyeler o alanları koruma altına almışlar ve giriş çıkışlar, ulaşım, giriş bileti kesimi, tuvalet hizmetleri, dinlenme yerleri ve yöresel el sanatlarının satıldığı alış veriş olanakları hep düşünülmüş. Aşağıda şelalelerden bazı resimleri görüyorsunuz.
Gezimizin dönüşünde yol üstünde göz alabildiğine uzanan muz bahçelerini görüyorsunuz. Modern tarım anlayışının en ince örneklerini herhalde bu muz bahçeleri ve narenciye bahçelerinde görmek mümkün olsa gerektir. Mesleğim olmamakla birlikte görünen farklılıkları algılamamak mümkün değildir. Yine aynı yol dönüşü fillerin yaşam dünyası ile karşılaşıyorsunuz. Bu filler oldukça geniş bir doğal ortamda yaşamakta ve tamamen turistik bir amaçla yaşamlarını sürdürmektedirler. İlginç olan bu fillerin ve arazinin sahibi özel şahıslardır. Bu filler terbiye edilmiş ve insanları sırtında taşıma, onlarla birlikte resim çektirme, el ele tutuşup beraber yürüme, çocukları sevme ve bunun gibi birlikteliği yaşama gibi davranışlar sergilemektedirler.
Bu defa sizleri eyaletin bir başka yönüne götürmek istiyorum. Şehrin batı yakasında ve şehre 35 km. uzaklıktaki Mankelekele dağının içindeki Sudwala mağarası ve hemen yanı başındaki Dinazor parkına.
Mağara, dünyadaki en yaşlı mağara olarak bilinmektedir. 600 milyon yaşında olduğu söylenmektedir. Mağaranın uzunluğunun 18 km. olduğu ancak 2000 metresinin gezilebildiği bilinmektedir. Turistik amaçlı geziler yapılmakta ve ancak bu gruplarla 600 metresi rehber eşliğinde gezilebilmektedir. Profesyonel ilgi grupları iki bin metreye kadar gidebilmekte ve bu gezi onların beş saatini almaktadır. Bizler sadece bir saatlik bir gezi yapabildik. Daha ilerisine gidemedik. Mağarada uzun zaman mağara adamlar yaşamış olmakla birlikte yakın dönemlerde de insanların yaşadığı bilinmektedir. Bu nedenledir ki mağaranın bazı bölümlerinin tavanları is nedeniyle kapkara olmuştur. Mağarada bizim mağaralarımızdaki gibi çok sayıda sarkıt ve dikitler bulunmamaktadır. Ancak, sularla kaplı olduğu dönemlerden kalma suların alçalıp yükselmelerinden oluşan halkalar ve ortaya çıkardığı ilginç şekiller bulunmaktadır. Mağaranın bir bölümünde akustik özellik nedeniyle zaman zaman konserler organize edilmektedir. Aşağıda mağaradan bazı resimler görülmektedir.
Mağaranın hemen yanında mağaranın yaşına istinaden o bölgede yaşayan tarih öncesi hayvanlar ile yakın tarihimizde yaşayan bazı hayvanların heykellerinin bulunduğu bir dinazor parkı bulunmaktadır. Bu park tamamen öğretici özellik taşımaktadır. Parkta bulunan bazı heykellerin resimleri aşağıda görülmektedir.
Bir başka yazımda görüşmek üzere sağlıcakla kalınız….
Prof.Dr.Ahmet Aktaş