CESUR KALEM

Statüko mu, Değişim mi?

 “Statüko” ve “değişim”  kavramlarını toplum hayatımızda çok sık duyarız.

Ama yanlış yerlerde, yanlış kişiler tarafından dile getirince…

Tam bir kavram kargaşası yaşanır.

Statüko, kural haline getirilmiş geleneklere bağlı bir yaklaşımı ve var olan durumu savunmayı ifade ederken…

Var olan durumu korumaya meyilli olan, bu durumun değiştirilmesine direnen kişiler ise statükocu olarak tanımlanır. 

Bu kavramların karşılığı ise değişimdir. Başka bir deyişle devrim… Değişimi savunan kişiler ise devrimcidir, inkılapçıdır.

Değişimi savunanlara göre kavramın kullanılması da değişmektedir.

Sol hareketten gelenler;  toplum hayatında ya da devlet yapılanmasında hızlı, köklü ve nitelikli değişikleri devrim olarak nitelerken…

Var olan durumdan bir diğerine geçilmesini veya var olan durumun düzeltilmesini isteyen kişi sol gelenekten gelmiyorsa devrim yerine, değişimi ya da inkılap kelimelerini kullanmayı tercih etmektedir.

Çünkü devrim onlar için sakıncalı piyadedir.

Ha Hasan oğlum, ha oğlum Hasan…

 

Hükûmet Darbeleri, başkaldırı, sivil ve askeri ihtilaller devrim olarak nitelendirilemez.

Halkın desteği ve isteği olmadan devrim olmaz.

Devrim; kültür, ekonomi ve siyasi alanda köklü değişimler gerçekleştirildiğinde kullanılacak bir kavramdır.

Tıpkı, “Atatürk devrim ve ilkeleri gibi…”

 “Statükocu musunuz, Devrimci misiniz?”

Bu soru tuzak bir sorudur ve cevabı da kişiyi, “siyah ve beyaz arasında sıkışıp kalmaktan” öteye götürmez.

Hâlbuki bir orta yol, bir ortak akılın olduğu çoğu kez unutulur.  

Birey, beğendiği veya tercih edebileceği başka renk tonlarını da seçmelidir.

Bu onun en doğal hakkıdır.

Bununla birlikte;  her toplumun kendine has olan, birlik ve beraberliğini sağlayan, bazı gelenek ve görenekleri vardır.

Bu değerlere sahip çıkılması ve korunması gerekir.

Toplumun çimentosu niteliğinde olan ortak değerlerin değişimine karşı durmak statükoculuk olmadığı gibi…

Önüne gelen ne varsa değiştirmek, yakıp-yıkıp-devirmek de devrimcilik değildir.

Hem nalına hem mıhına vurduk değil mi?

Öyle değil.

Devrimcilik; ileri demokrasiye geçiş için gerekli olan yeniliklere açık olmaktır. Bu anlamda ben bir devrimciyim.

Dini değerlere inanç, yararlı gelenek ve adetlere bağlılık noktasında ben bir muhafazakârım.

Milli hassasiyetler ve vatan sevgisi açısından ben bir Türk milliyetçisiyim.

Bireylerin;  teröre bulaşmadan, özgür düşünmesi gerektiği noktasında ben bir liberal ve demokratım.

Ülkenin kurucu liderine saygı ve bağlılık bağlamında Atatürkçüyüm.

Ziya Gökalp’in deyimi ile kendimi, “ İslam ümmetinden, Türk milletinden, Batı uygarlığından” görüyorum.

 

Tek yönlü olmak, bir daire etrafında dolaşmak zorunda kalmak esarettir.

Özgür düşünememektir.

Gazeteci yazar, Kemal Öztürk'ün deyişi ile “UBER’e karşı taksiyi... Dijitale karşı kâğıt gazeteyi... Youtuba karşı televizyonu

Navigasyona karşı yol sormayı... Özeleştiriye karşı övgüyü...

Savunanlar statükocudur.”

Rahmetli Mehmet Akif iki satırla ne güzel özetlemiş:

" Eski eski olduğu için atılmaz, kötü olursa atılır.

Yeni yeni olduğu için alınmaz, iyi olursa alınır."

O halde, toplumun önem verdiği değerleri yok saymak ya da savunanlara sürekli karşı çıkmak devrimcilik olmadığı gibi…

Mevcut statüyü korumak için yararlı değişimlere direnmek ve onlara savaş açmak da milliyetçilik veya muhafazakârlık değildir.

 

Sorulara devam edelim:  Sağcı mısın, solcu musun?”, “Türk müsün, Müslüman mısın?”, Fenerbahçeli misin, Galatasaraylı mısın?

Bu sorular; siyasi, sosyal ve kültürel konularla ilgili geniş bir dünya ufku olmayan, tek tarafa yönlendirilmiş insanların soracağı türdendir.

Dar alanda paslaşmalar, bireyi kısırlaştırır.

12 Eylül 1980 öncesinde, insanların sağ-sol şeklinde iki ana kutba ayrıldığı yıllarda, bazı gençler iki tarafta da olmadığını ifade etmek için, “Ne sağcıyım, ne solcu, futbolcuyum futbolcu” derlerdi.

Böylece toplum meselelerinden uzak olduklarını ima ederlerdi.

İyi bir şey sanki…

 

Bu arada şu hususu belirtmek istiyorum. Statükoculuk ya da devrimcilik içinde bulunulan duruma ve şartlara göre değişir.

Devrimcilik, içinde bulunulan durumdan hoşnut olmayan ve durumun değiştirilmesi gerektiğini düşünenlerin görüşleridir.

Bu anlamda, Atatürk bir devrimcidir.

Ülkeyi işgalden kurtarmış… Saltanat yerine, cumhuriyeti kurmuş… Birçok yeniliklere, ilke ve devrimlere imza atmıştır.

Yine dünya tarihinin en büyük devrimcilerinden birisi de Müslümanların peygamberi Hz. Muhammed’dir.

Ne yapmıştır?

İslam dininden önce, Mekke’de Kız çocukları diri olarak toprağa gömülüyor… Köleler hiçbir insani kurala tabi olmadan alınıp, satılıyor… Her türlü rezalet toplumda alenen ve yaygın bir şekilde işleniyor… Üstelik “putperestlik” bir din olarak algılanıyordu.

İşte bu duruma inanmayan, karşı koyan ve değişmesini isteyen, Hz. Muhammed bir devrimcidir.

 

İyi olmayan bazı durumları bahane ederek, eskisinden daha beter sistemler oluşturmak, ucube durumlar yaratmak ise devrim değildir.

Çünkü devrim; inkılâp demektir. İnkılap;  kötüden iyiye geçiştir. Getirilen sistem, eskisinden daha beter ise bu bir devrim veya değişim olamaz.

 

Günümüz sosyal medyasında ve yazılı medyada her şey birbirine girdi.

Statüko bir yenilik gibi sunulurken, devrim ve devrimcilik kavramlarının içi boşaltıldı.

Başka bir anlatımla, devrimcilik muğlaklaştırılarak yanlış mecralara çekilmektedir.

Bunun ideoloji ile de izah etmek doğru değildir.

İnsanlığa ''yaşanabilir'' bir dünya teklifinde bulunan, emperyalist-kapitalist sisteme, sömürüye, haksızlığa sonuna kadar karşı olan…

Milletini sevmekle birlikte, sınıf ve cins ayırımı yapmayan…

Kimseyi ayrıştırmayan ve ötekileştirmeyen…

Sömürünün ortadan kaldırılmasını ve milli gelirin adil dağıtılmasını isteyen…

Hukukun üstünlüğüne inanan ve herkesin yasalar önünde eşit olduğunu savunan…

Eleştiri ve özeleştirinin korkusuzca yapıldığı bir ülke düşleyen…

Her birey devrimcidir ve inkılapçıdır.

 

Evrensel değerlere inanan ve hak hukuk ve adalet noktasında demokratik tavrını ortaya koyan insanlarla ortak noktada her zaman buluşmak mümkündür.

Parti ve düşünce ekseni buna engel teşkil etmez.

Bakın ortak değerlerimizde buluştuk!

 “Halka rağmen halk için” de olmaz.

Halk için, halk ile beraber… Ötekileştirilen tüm toplumsal kesimler ile birlikte bir dönüşümün kapısı aralanabilir.

Bunun için rekabeti, düşmanlığa dönüştürmeye…

Bencil davranarak, kendisi ile aynı “kaderi” paylaşanları ezme ve yok etmeye… Hak ve özgürlükleri kısıtlamaya…

Gerek ve ihtiyaç yoktur.

“Biz Birlikte Türkiye olabiliriz!”

Günün Sözü : “Sizden herhangi biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle değiştirsin. Eğer buna güç yetiremezse diliyle değiştirsin. Buna da güç yetiremezse kalbiyle düzeltme cihetine gitsin. Bu ise imanın en zayıf mertebesidir.”

Hadisi Şerif

 

Yayın Tarihi
28.06.2020
Bu makale 2789 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!