CESUR KALEM

Oynatmaya Az Kaldı!

Partiler;  politika belirleme, düşünce, dünyaya bakış açıları, hizmet stratejileri ve projeleri açısından farklı görüşler ve yaklaşımlar içerisindedir. Böyle de olmalıdır. Zira aynı fikirde olan insanların ayrı bir parti kurmalarına gerek yoktur.

Bir parti içerisinde bile farklı düşünce ve yaklaşımlar bulunmalı, bu düşünceler serbestçe ifade edilebilmelidir. Buna Batı’da, “parti içi demokrasi” derler. Türkiye’de ne parti içi demokrasiye ne de adil bir seçilme mekanizmasının işletilmesine, mevcut Siyasi Partiler Kanunu müsaade etmemektedir. Bu yasa lider sultasının yolunu açtığından değiştirilmesi konusu söylemden öteye gitmemektedir.

Referandum ile kabul edilen, yeni “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” partileri ittifak yapmaya zorlamıştır. Zira 50+1’i almak kolay değildir. Bu bakımdan, ortak değer ve ilkelerde buluşan partiler seçime birlikte girmektedirler.

Yaklaşık 20 yıldır ülkeyi yöneten İktidar gemisi su almaktadır.  Ülke gemisini yüzdürmekten zorlanmakta, halkın beklentisi doğrultusunda bir yönetim sergileyememektedir. Bunda dünyadaki ekonomik durgunluk ve korona salgının yanı sıra kişisel ve yönetsel hataların payı da büyüktür.

Halk ekonomik nedenlerle sıkıntı çekerken, mutlu bir azınlık zevk-i sefa içerisinde yaşamaktadır. Ortadan kaldırılacağı vaat edilen; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar giderek artmakta, yöneticilerin vurdumduymazlığı halkı umutsuzluğa ve endişeye sürüklemektedir.

Halk,” nefes alamıyorum” diye feryat etmekte, sesini duyuracak bir merci bulamamaktadır. Dayısı olan köprüyü geçmekte, mütedeyyin vatandaş, ya haraç vererek köprüyü geçmekte ya da boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.

Organize suç lideri olduğu iddia edilen Sedat Peker’in videolarının halk tarafından izlenme rekorları kırmaktadır. İşin tuhaf yanı… Halk, söylenenlerin doğruluk payının yüksek olduğuna inanmaktadır.

Bu neyin göstergesidir? Bir ülkede halk, kendi seçtiği idarecilere değil de, bir mafya liderinin sözlerine inanıyorsa, orada bir çöküş, bozulma ve güvensizlik başlamış demektir.

Bugünlerde her şey zamlandı. Birbiri ardına gelen vergi bombardımanından ve zamlardan dolayı halk şaşkın durumdadır. Hem de, “Ek vergi ya da zam yok” denilmesine rağmen. Hükümet, korona salgını ve dünyadaki olağanüstü olayları bahane ederek artırdığı vergileri, daha sonra kalıcı hale getirmekte ısrarlı görünüyor. Lakin halkın bunu taşıyacak gücü yok

“Oynatmaya az kaldı.” Bu söz bana yıllar öncesinde okuduğum ve eşe dosta sıkça anlattığım bir hikâyeyi hatırlattı.
‘‘Padişahlardan biri, yeni vergiler koyduğunda ya da mevcut vergileri artırdığında, sadrazama;
- Git bakalım, halkın arasında bir dolaş. Vergilere alışmışlar mı? Dermiş. Sadrazam da, halkın arasında dolaştıktan sona padişaha;
- Padişahım, halkın suratı biraz asık, canı da sıkılmış durumda ama işlerine devam ediyorlar... Dediğinde padişah da şu şekilde yorum yaparmış.
- Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar alışırlar...
Bir süre sonra yine vergiler artırıldığında, padişahın talimatı üzerine sadrazam halkın arasında dolaşır ve izlenimlerini aktarırmış;
- Padişahım, bu kez suratları çok asık. Merhaba desen, yüzüne dik dik bakıyorlar. Sonraki her an kavga edecek gibiler. Suratlarından düşen bin parça. Galiba bu kez vergileri çok artırdık.
- Yok yok. Merak etme sen. Önemli bir şey gözükmüyor. Alışırlar, alışırlar...
Bu böyle devam etmiş gitmiş.
Günlerden bir gün, yine yeni vergiler getirildiğinde, sadrazam halkın arasına karışmış, dolaşıp geldiğinde şaşkın bir vaziyetteymiş.
- Padişahım hiç sormayın. Bu kez kafam karmakarışık… Çünkü hiçbir şey anlamadım. Herkes çok neşeli, gülüyor hatta sokaklarda dans ediyorlar, oynuyorlar...
‘Aman' demiş padişah.
- Eğer halk dans etmeye ve oynamaya başladıysa, demek ki durum çok kötü. Hiçbir şeyi umursamıyorlar demektir. Galiba vergileri çok artırdık. Hemen vergileri indirelim. Yoksa perişan oluruz...’’

İktidar deyimiyle, fiyat güncellemeleri ve vergi bindirimleri sürerse… Devleti yönetmedeki zafiyetler ortadan kaldırılmazsa… Devlet yönetimi ehil ellere verilmezse… Halk oynamaya başlayacak.

Toplum, durumun vahametini bilmiyor mu? Biliyor ama şimdilik tepki vermiyor ve sessizliği tercih ediyor. Daha doğrusu, acısını içine atıyor.

Bizden söylemesi...

Bazı muhalefet liderlerinin sokağa inmesi ve halkla ve esnafla buluşmaları bunu içindir. “ Bir dokun bin ah işit” sözünde anlam kazandığı gibi, muhalif liderler esnafın halini sormak istediğinde… Vatandaş; dertlerini uzun uzadıya anlatıyor, bıktırana kadar susmuyor.

Bu toplumsal tepki, sandığa oy olarak yansır mı? Yani bu tepki oyları, seçim zamanı muhalif partilerinde vücut bulur mu? Bu konuyu ayrıca analiz etmek gerekir. Lakin iktidar partisinin tüm olumsuz gelişmelere rağmen, anketlerde hala birinci parti olarak çıkmasını muhalefet bir değil, defalarca düşünmelidir.

Bir de, toplam seçmenin %12’sini oluşturan Z kuşağı gerçeği var. Z kuşağının önemli bir kısmı iktidara kesinlikle oy vermeyecek. Yapılan araştırmalar; MHP’li gençlerin varlığı ile Cumhur ittifakına Z kuşağından gelebilecek oyların %25 civarında olduğunu gösteriyor. Kararsız olan Z kuşağının oyunu kim alacak? Bunu muhalefetin yani Millet İttifakı’nın seçim stratejisi ve politikaları belirleyecektir.

Muhalefet, halktan henüz güvenoyu almış değil. Haftaya muhalefeti ve olası gelişmeleri yazmaya devam edeceğim.

 

Yayın Tarihi
17.07.2021
Bu makale 9451 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!