Uzun süredir bürokrasinin içerisinde bulundum. Bu nedenle, bürokrasiden olur olmaz şikâyet edenlere kuşkuyla bakarım. Bürokrasi, yönetim örgütlenmesi veya yönetim biçimi olarak tanımlanır. Devlet içerisinde örgütlenen kurumlar, üstlendiği görevleri yerine getirirken bazı yazışmalar yapar. İşte bürokrasi bu yazışmaların tümü olarak da bilinir. Bu yazışmalar biri olmasın, işler Arap çorbasına döner.
Kısacası bürokrasi; devlet işlerinde abartılmadığı sürece gerekli ve önemli bir süreçtir. Kural ve yasalar işlemezse kargaşa ve keyfilik başlar. Kırtasiyecilik olarak görülmesinin nedeni, hemen hemen her işin belirli ölçütler ile gerçekleşmesi ve sıralı amirlerce onaylanmasıdır.
Bürokrasi işleyişinde, iç denetim olduğu gibi dış denetim de vardır. Her birim, kendi idaresindeki bölümleri denetlemek ve faaliyetlerini sürdürmekle sorumlu olmaktadır. Bunun adı iç denetimdir. Ayrıca işlerin doğru yapılıp yapılmadığı, dışarıdan gelen kurum müfettişleri tarafından da incelenir. İğneden ipliğe sorarlar. Dış denetim, çetin ceviz müfettişin elinde çileye dönüşür. Mevzuat içeri, mevzuat dışarı!
Bu normal midir? Onların görevi iş ve işlemlerin yasalara veya kurallara göre yürütülüp yürütülmediğini denetlemektir. Koyu merkeziyetçi sistemlerde müfettişler önemli bir görev üstlenir. Ve verdikleri raporlar merkezde değerlenir.
Kamu görevim esnasında Korkuteli’nde bir huzur toplantısı düzenledim ve vatandaşa emniyet birimlerinden memnun olup olmadıklarını sordum. Amacım; halkın istek ve beklentileri konusunda bilgi sahibi olmaktı. Aldığım bilgiler doğrultusunda, işlerin çabuk çözülmesi için ilçe emniyet müdürüne talimat verdim.
Ve kıyamet koptu!
Dönemin valisi bu toplantıdan rahatsız olduğunu açıkça ifade etti. “Bu görev, kaymakamın görevi” dedi. ! Mevzuata göre, “ilçe asayişinden birinci derecede kaymakam sorumludur.”
Emniyetin vatandaşa hizmeti nasıl verdiği, işlerin anında yapılıp yapılmadığı, vatandaşa iyi davranılıp davranılmadığı ona göre; emniyetin en üst amirinin ilgi alanında değildi. İyi bürokrat; biat ve itaat etmeli, makamında oturmalı, mahiyetini asmalı kesmeli, talimatla işleri yürütmeliydi! En önemlisi de siyasetin emrinde ayrılmamalı, gerekirse il başkanının kapısını açmalıydı!
Halkın arasında ne işi vardı?
Hayatımın hiçbir döneminde böyle bir anlayışı benimsemedim. Halkın içerisinde onlar gibi olmaya çalıştım. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” ve “Halka hizmet hakka hizmettir” ilkelerinden ayrılmamaya gayret ettim. Bizi bilen bilir, bilmeyen kendi bilir.
Vatandaş bürokrasiden şikâyetinde haksız mı? Kısmen haklıdır. Devlet kurumlarında işlevlerini gerçekleştirebilmek için uzun ve gereksiz yazışmalar yapılıyor. Götürüyorsun evrakı, amir bakmadan sadece paraf ediyor. Evrakın mahiyetini bile bakmıyor. “Madem öyle, uzman kişi incelesin ve imzalasın! Sorumluluğu da üstlensin” diye eleştiri getirenler… Sıralı amirlerin parafına ne gerek var?” diyenler… Haksız da sayılmazlar.
Bir de haksız olan isteklerin yapılmaması durumunda bürokrasiden şikâyet edilir. Yasal olmayan bazı iş ve işlemler siyaset kanalı ile çözülmeye çalışılır, “olmaz” denildiğinde kıyamet kopar. “Vay efendim, işler yürümüyor, al maaşını sallabaşını yapıyorlar” vs. şikâyetler başlar. İşin yasal boyutu dillendirilmez.
Her iktidar döneminde işlem basamaklarını azaltmak için komisyonlar kurulur ama beklenen neticeyi alamazlar. Bir süre sonra onlar da alışır. Çünkü “Sistemden beslenenler, sistemi değiştirmek istemezler.”
Bizde yetkiler genellikle üst kademelerde toplanmıştır. Otorite hiyerarşisi ise çok katıdır. Bazı işler, “gizlilik” denen kavramın arkasına saklanır. Bazen siyasi ve idari güç arasında çatışma yaşanır. Kuralların fazlalığı ve takdir yetkisinin daraltılması, işleri daha da zorlaştırmıştır.
Bürokrasi de rekabet olmadığı için etkinlik ve verimsizlik had safhadadır.
İktidar başlangıcında; bürokrasi iktidarı, sonrasında; iktidar bürokrasiyi yönetir. Kardeş kardeş geçinir giderler!
AK Parti iktidarı, bürokrasiyi azaltacağını, vatandaşın hak ve hukukunun korunacağını, adaletin ön plana çıkarılacağını söyleyerek iktidara geldi. Hepimiz umutlandık. Lakin bürokrasiyi kendilerine bir kalkan ve koruyucu bir mekanizma gören bazı yöneticiler, devleti daha da merkeziyetçi bir yapıya büründürdü.
Alt kademe yöneticiler, yalan yanlış bilgilerle hasım olduğu ya da yerine gelme ihtimali olan insanları jurnalliyor. Konuya hâkim olmayan, atandığı yerin inceliğini bilmeyen bakan ve üst düzey yöneticiler de bu tuzağa çok kolay düşüyorlar. Hak hukuk adalet çiğnenince, feryatlar ve mağduriyetler artıyor. Küçük bir kıvılcım zamanla yangına dönüşüyor. Bu durumda, “faturayı bürokrasi değil, siyaset kurumu ödüyor!”
Hükümet bile bürokrasiden şikâyet ediyor: “Bürokrasi kendine çeki düzen vermeli. Bürokrasi zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olmalı” diyor. Lakin vatandaşların bürokrasiden şikâyet etmelerini anlarım da hükümetlerin ve bizzat devlet görevlilerinin bürokrasiden şikâyetçi olmasını bir türlü anlayamam. Çalışırken de, şimdi de… Devleti yönetenlerin, bürokrasiden şikâyet etme hakları yoktur: “Yasa çıkartırlar, denetlerler ve bürokrasiyi dikiş makinesi gibi işler hale getirirler.” Bu konuda bir hikâye var:
“Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
- "İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat: "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış.
Köylü: "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez: "Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış.
Köylü: "Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur"
Bürokrat: "Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: "Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."
Bürokrat: "Yahu… Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş: "Ben ölmezsin demiyorum ki... Bizim devletle bir işimiz olsa Siz de bu yolları önermiyor musunuz? Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta... Sen de ölsen, mevzuata uygun ölmüş olursun!”
Günün Sözü:
Yevmel brifing (her gün toplantı), mebrulen tahrirat (boş yazışmalar), harfiyyen itaat (tam itaat), mafiş icraat (sıfır icraat)