Medyanın temel işlevlerinden biri topluma haber ve bilgi vermektir.
Demokratik toplumlarda halkın en temel bilgi kaynağı medyadır.
Medyanın bu işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlıdır.
Zira medya, demokrasinin işleyişine özgür olduğu oranda katkı sağlayabilir.
Baskı ve sınırlamalara maruz kalan bir medya düzeni güvenilirliğini kaybeder.
Kaybetti de…
Neden mi?
Siyasal ve ekonomik aktörlerin çıkarlarına yönelik manipülasyona açıkta ondan.
İlan ve reklam… Ekonomik tıkanıklık…
Gazeteciliğin temelinde eleştiri ve gerçek haber yatar.
Medya muktedirlerin, hoşuna gidecek haberler, gereksiz ve abartılı övgüler ve şakşakçılık yaparak nereye kadar gidecektir?
Hoşa gitmeyen olayları görmezden gel, birilerinin yanlış yönlendirmesi ile 9 yıl önce olmuş bir olayı tam bilgi sahibi olmadan saatlerce yayınla…
Bunun adı algı operasyonudur, tetikçiliktir, kendi amaçları doğrultusunda kamuoyu yaratılmasıdır.
Yazık oluyor.
Hele günümüzde tamamen tarafsızlığı ve doğru haberciliği tartışılmaktadır.
Simgesi de penguen.
Nereden çıktı bu penguen, ne alakası olabilir?
Gezi Parkı’nda olaylar başladığı gün haber kanallarından biri Penguen belgeseli sundu.
Ülke karıştı, olaylar birbirini izledi, ölü ve yaralılar olmasına rağmen, yayını kesip olayları sunmak yerine, Penguen’i izlettirmeye devam ettiler.
Böylece, penguen yayın perdeleme simgesi haline geldi.
Ülke yararına olan bazı olaylar, tabi ki yayınlanmaz.
Bu medya sorumluluğudur.
Gezi olaylarının gelişme biçimini tasvip etmesem de…
Herkesin bildiğini kuldan saklamanın da bir âlemi yok.
Medyamızın tarihi; nice saptırmacalar, gerçekleri örtmeler, yalanı gerçekmiş gibi sunmalarla doludur.
Ama hiçbirisi simgeleşmedi.
Her olay için bir simge bulunabilseydi, ortaya ilginç görüntüler ortaya çıkabilirdi.
Reklamcılar bunu kaçırdı.
Medyanın doğru ve tarafsız olması hem iktidar hem de muhalefet için yararlıdır.
Tetikçi ve beslemelerle inandırıcı olunamaz.
Güvenilir de…
Medyanın tek elde toplanması demokrasilerde kabul edilebilir bir durum değildir.
Sakıncaları saymakla bitmez.
Farklı görüş ve önerilere de tahammül gösterilmesi, anlayışla karşılanması gerekir.
Bir bölüm gazete ve kanalın ‘taraflı’ veya ‘saptırmaca’ sayılabilecek yayınına…
Diğer bölümün itirazı neden kötü olsun?
Zenginlik budur.
28 Şubat günlerinde de, yazarlar köşelerini kaybediyor, merkez medya denilen gazeteler ve TV kanalları muktedirlere övgüler düzüyordu.
Uydurma ve asılsız suçlamalarla kişiler itibarsız hale getiriliyordu.
“Andıç” ise kabul edilebilir bir durum değildi.
Bu durumu kabullenmeyen birçok gazeteci kendiliğinden işi bıraktı ya da tirajı küçük gazetelerde bir köşe buldu kendine…
Şimdilerde buna benzer olaylar yaşanıyor.
Daha önce bu tür olaylara tepki gösteren, özgürlük ve adaletten bahseden yazar-çizerler sessiz mi sessiz…
Köşesini kaybeden arkadaşına sahip çıkmıyor.
‘’Baskı kimden geliyor?’’
Kovulduktan sonra demokrasi havarisi kesiliyor mübarekler.
Ülkemizde itibarı sarsılan bir medya düzeni var.
Yanlı yayın yapmak için yarış içerisinde olan…
Etik ve ilkeli yayın mı?
Ara ki bulasın.
Bu durumdan rahatsızlık duyan gerçek gazeteciler saf dışı…
Duayen gazeteciler yok artık.
Bir kaçı dışında yazılarını beklediğiniz, sabah olur olmaz gazete bayilerine koştuğunuz günler geride kaldı.
“Olsa da olur, olmasa da…” dediğinizi duyar gibiyim.
Bu böyle devam edemez.
Hür ve güvenilir bir medya düzeni kurulmalıdır.
Sürdürülebilir.
Gelelim penguenlere.
Yazı başlığına penguenleri de koymuşken, onları tanımadan geçmek olmaz.
Penguenleri bilirsiniz?
Kutup bölgelerinde yaşayan, kısa kanatlı, perde ayaklı, yalpalayarak yürüyen sevimli hayvanlardır.
Yüzebilen ancak uçamayan tek kuş türüdür.
Penguenler yalnızlıktan hoşlanmaz, kalabalık yaşarlar, tek eşliliği tercih ederler.
Yönlerini ise güneş sayesinde bulurlar.
Bir insan; buzun üzerinde yalın ayak ne kadar yürüyebilir?
65 gün boyunca hiçbir şey yemeden durabilir mi?
20 dakika boyunca nefesini tutabilir m?
İşte bunların hepsini penguenler mucizevi bir şekilde yaparlar.
Penguenlerin hayata tutunma mücadelesi ve fedakârlıkları, insanı hayrete düşürür.
Çile ıstırap, dayanıklılık…
Sadece eşler arasında değil, binlerce sayıya ulaşan penguen ailesi arasında ki dayanışma ve fedakârlığı görmek ve ibret almak gerekir.
Biz onları belgesellerde izliyoruz. Maalesef oralara gitme imkânımız yok.
Ya insanlar?
Sıkıntılar, sorunlar, bunalımlar, tereddütler…
İnsan da böyle bir hayatın içindedir.
Çoğu kez bu hayatın içerisinde sıradanlaşır, idealist düşünceden uzaklaşır.
Zamanın getirdiği zorluklara ya da baskılara göğüs geremez.
Penguenlerle insanı kıyas bile yanlıştır.
Neden mi?
İnsan yaradılış gayesinden giderek uzaklaşan, sorumluluklardan kaçan bir halde de onun için.
Görünen manzara iç açıcı değil.
Bencillik, yüzsüzlük diz boyu…
Yardımlaşma duygusu yitik ve zulümler devam ediyor.
Penguenlerin hayatını izlerken bunları düşündüm.
İnsanoğlu; bir başka insanın ya da grubun tahakkümüne ve istismarına maruz kalmadan yaşayabilir mi?
Yaratılmışların en şereflisi olduğuna inanıyorsak ki…
İnanıyoruz.
İnsanlık neden dibe vurdu o zaman?
Pespaye…
“Keşke kutupta yaşayan penguen olsaydım” demek geliyor içimden.
Penguenleri izleyince…
Anlaşmazlıkların kavga değil, akıl ve barışla çözüleceği bir dünya istiyorum.
Çok mu?
Farklı toplum dinamiklerinin arasına anlaşmazlık sokarak güçlü kalmaya çalışmanın artık yetmeyeceği güzel günler…
Bunu kimler getirir?
Cesur insanlar…
Cesur insanların inancı, etnik kimliği, mesleği yoktur.
Cesurluk yaradılış ile ilgilidir, Allah vergisidir.
“Kasaptaki ete soğan doğrayamayan” insanlarla yolu gidilmez.
Ya gidilirse?
Başarısızlık kaçınılmaz olur.