İnsanlık Onuru Her Şeyin Üstündedir
İnsan hakları kavramı, üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan evrensel değerlerden birisidir. Zira insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri kapsar
Türkiye’de insan hakları ne durumdadır? İktidar; insan haklarının iyi, muhalefet; kötü olduğunu söylüyor. Hangisi doğru? Ve biz kime inanacağız? Bu sorunun cevabını bulabilmek için insan haklarının içeriğini bilmek ve ona göre görüş bildirmek gerekir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir toplum olduğumuz için, inandığımız liderin söylemine göre tarafımızı belirliyoruz.
Sorgusuz ve sualsiz…
İnsan haklarının tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte, günümüzde geçerli olan 10 Aralık 1948’de, “Birleşmiş Milletler Örgütü genel kurulunca kabul edilen, “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’dir.” Bu bildiriye imza atan ülkeler… İnsanların eşit, özgür, insanca yaşamasını ve bunun için gerekli olan ortamı sağlamakla yükümlüdür.
İnsan hakları… Irk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeden tüm insanların yararlanacağı bir hak olarak görülmüştür. Bu hakları herkes eşit olarak kullanır. Bu nedenle bazı vasıfları öne sürerek, kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınamaz. Ve kimse haklarından mahrum bırakılamaz.
İnsan hakları; yaşama, güvenlik ve mülkiyet haklarının ötesinde anlamlar içeren bir kavramdır. Eşit vatandaşlık, fikir ve ifade özgürlüğü, adil yargılanma gibi hakları da kapsar. Özellikle eşit vatandaşlık temelinde vatandaşlık önemli bir ilkedir. Zira millet olma duygusunu güçlendirir.
İnsan hakları, günümüzde çok kullanılmasına rağmen, uygulamada salkım söğüt misali güce göre şekil değiştiren ve insanların gözünde hep bir ideal olarak duran bir kavramdır. Bu nedenle sürekli tartışmaların odak noktasıdır.
Hak ve hürriyet eşitliği var mıdır?
Hak ve hürriyet eşitliği var mıdır? Birilerine ayrıcalık tanınırken, bir başka kesim ötekileştirilmektedir. İyiler ve kötüler… Yandaşlar ve illet ittifakı… En önemli devlet görevlerine kariyer ve liyakat dikkate alınmadan hep iyiler atanmaktadır! Tanınmış yüzlerin hiç kimse kalmamış gibi her göreve atanmaları ve “yırtık dondan çıkar gibi” her yerden çıkmaları kuşkusuz maharetli olmalarından kaynaklanmaktadır!
İnsan Hakları Bildirinin 3. maddesinde: «Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır» der. Öyle mi? Bu memleketin kurtarıcılığına soyunan birileri… Gazetecilere, siyasetçilere ve aykırı görüş bildirenlere karşı sürekli saldırılar ve tecavüzlerde bulunarak insanların yaşama emniyetini ihlal etmektedir.
Ve yetkililer susmaktadır. İnsan hakları daha doğru bir ifadeyle, bireylerin devlete karşı sahip olduğu haklardır.
Bu bildirinin 5. maddesinde: “Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayrı insani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz” hükmü yer almaktadır. Ülkeler bu maddeye de duyarsız kalmaktadır.
Siyasi iktidara destek verenlerin eylemlerine hoşgörülü bakılırken… Anayasal haklarını savunmaktan başka suçu olmayan bazı üniversite öğrencileri, siyasi iktidarın atama ve yanlışlarına karşı protesto hakkını kullandı diye, orantısız güç ve kötü muamelelere tabi tutulmuşlardır.
“Herkes... dâvasını tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından hakkaniyet ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.”
Mahkemelerde görülmekte olan bir dava ile ilgili lehte ya da aleyhte bir görüş bildirmek, yargıyı etkilemek veya talimat vermek bu bildirinin ruhuna aykırıdır.
Ve insan hakları karşıtı bir tutumdur.
İnsanlar açık bir yargılanma ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır. Lekelenmeme hakkı bir insan hakkıdır. Bir soruşturmaya dâhil olur olmaz… İnsanları en ağır bir dille, “suçlu” ilân etmek… Gece yarısı evini basmak… Medya kanalı ile teşhir etmek veya insanlar arasında itibarsızlaştırmaya çalışmak açıkça insan hakları ihlalidir.
Korunan birileri olduğu zaman, hemen gizlilik kararları alınmakta ve yayın yasakları getirilmektedir. Çifte standart. Kimi polis müdürlerinin makamlarını korumak adına yasal olmayan uygulamalara çanak tuttukları bilinmektedir. Bunu bizzat yaşadım. Eski bir meslektaşları olarak tavsiyem odur ki… Hukuktan ayrılmasınlar. Akıllarını kimseye ipotek ettirmesinler. Zaman ve şartlar değişirse hiçbir şey eskisi gibi kalmaz. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.”
FETÖ’cülerin hali ortada…
Mülkiyet hakkı en önemli insan haklarından birisidir. “Hiç kimse keyfî olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.” Uygulamada bu alanda ciddi sıkıntılar vardır.
Haksız suçlamalar ve şikâyetler ile birilerinin mal varlığına el konulurken, kamuoyu vicdanında suçlu olduğu kanısı uyanmış birileri için hiçbir işlem dahi yapılmıyor olması düşündürücüdür.
“Parayı veren düdüğü çalar.” Bu düşünce halk arasında giderek yaygın bir hale gelmiştir. Yine birilerinin zengin edilmesi uğruna, “vatandaşın keyfî olarak mal ve mülkünden mahrum edilmesi” konuşulmaktadır. İstimlak işleri…
Kimse kimsenin kulu ya da kölesi değildir. Kimseye de insanlık onuruna yakışmayan hareketlerde bulunulamaz.
Yasa önünde herkes eşit olduğundan kimseye ayırt edici işlemler yapılamaz. Hiç kimse yasal bir neden olmadan tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez.
Başka ne var bu bildiride? Hiç kimse düşünce ve sözlerinden dolayı sorumlu tutulamaz. Başka bir deyişle, ifade özgürlüğü bir insan hakkıdır. Peki, BM’ye üye olan ve bu bildiriye imza atan ülkelerce bu sorumluluklar yerine getiriliyor mu? Elbette ki, “hayır…” Açlık ve sefalet… Hastalıklar… Savaş ve gözyaşı… Ölümler ve işkenceler… Toplu sürgünler… Hukuk tanımazlık devam ederken… Hangi insan haklarından bahsedeceğiz? Gördüklerimize ve işittiklerimize mi, yoksa devlet başkanlarının ekranlara çıkıp şov yapmalarına mı inanacağız?
İnsanların kendi ülkelerinde dostluk, kardeşlik ve barış içinde bir arada yaşama istekleri bir idealdir. Savaş ve kavgalardan uzakta, barış ve özgürlük içerisinde yaşamayı becerebilmiş değiliz. Siyaseti bile kavga ve dövüş sanatına dönüştürdük.
Türkiye’de kanun hükmünde olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine riayet bakımından nerelerdedir?
İnsan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmadığı hâllerde, istibdat ve baskı kaçınılmaz olur. Bu konuda Türkiye’nin notu giderek düşmektedir. Buna rağmen, Türk milleti büyük çoğunlukla hak ve hürriyetlerinden vazgeçmeyecektir. Zira özgürlüğüne düşkündür.
İnsan haklarının bütün anlam ve kapsamı ile uygulanacağı bir ülke olmayı ümit etmek, hepimizin bir hayali ve hakkıdır. Devletin vatandaşları arasında ayırım yapmaması… Bir kesimi ayrıcalıklı görüp, başka bir kesimi şeytanlaştırmaması gerekir. Başka bir ifadeyle, ortak değerlerde uzlaşı ve ‘eşit vatandaşlık' kavramı… Öz ifadeyle devletin milleti olduğu gibi kucaklaması gerekir.
Beğenmediğin kararı veren mahkemeyi, “Kapatın!” Alınan kararlara muhalif olanları, “Tutuklayın!” söylemleri siyaseten yanlış olduğu gibi, bir insan hakkı ihlalidir.
Milliyetçilik; otoriteyi savunmayı değil, demokrat olmayı da gerektirir.
İnsanlık onuru her şeyin üstündedir.
***
“Oy aman!
Oy aman!
Bin kere oy aman!
Yerlerde insan onuru,
Yel almış,
Sel almış gururu,
Yüzler olmuş kösele,
İnsanım diye nedir bu soru,
İnsanlık gülümüm,
Yalnız dilde mi kaldı?”
Mahmut Cantekin- 1985