Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki, Brüksel NATO zirvesi çerçevesinde ikili bir görüşme gerçekleşti. Liderler randevunun ardından, “olumlu ve verimli bir buluşma gerçekleştiğini” açıkladı.
Bizim dalkavuk basın yine bekleneni yaptı ve normal seyirde geçen görüşmeyi abarttı. ABD ve NATO için demediklerini bırakmayan kalemşorlar çark etti: “Türkiye ile ABD arasında sorunlara ve krizlere değil, çözümlere ve işbirliğine ihtiyaç var. İstediklerimizin hepsini aldık.” Ne aldık? O belli değil.
Tarafsız bir gözle bakıldığında ikili görüşmede pek sürpriz yok; ABD ile olan sorunlar dondurulurken, işbirliği yapılabilecek konular masaya yatırılmış gibi görünüyor. Örneğin; S-400 hava savunma sistemleri konusu çözülmedi ve iki ülkenin alt birimlerine bırakıldı. Başka bir ifadeyle, buzdolabına kaldırıldı. Ne zaman servis edileceği ise belli değil. Her an krize dönüşebilir.
ABD’nin PYD-YPG’ye olan desteği sır değil. Buna rağmen, Erdoğan-Biden görüşmesinde bu konu ile ilgili bir uzlaşma sağlanamadı. Erdoğan bunu; “Terör meselesinde örgütler arasında ayrım yapan, iyi terörist-kötü terörist sınıflamasına giden çarpık anlayış mevcudiyetini koruyor” cümlesi ile açıkladı. Bunun anlamı; Türkiye; PYD-YPG’yi kötü terörist olarak kabul ederken, ABD; iyi terörist olarak destek vermeye devam edecektir.
Suriye politikasında egemen güç ise Rusya… Bunun farkında olan ABD, Suriye konusunu Rusya’ya ihale edebilir. İşaretler onu gösteriyor. Bu ne demektir? Suriye’de kartları bundan sonra Putin karacaktır. Putin ile uzlaşma sağlanmadan Suriye’de kimse bir adım bile atamaz!
Görüşmede mutabakat sağlanan en önemli konu, Afganistan yönetimine verilen destektir. Türkiye, Kabil havaalanının güvenliğini ABD’den alacak… Pakistan ve Macaristan ise yardımcı olacaktır. Zira ortada bir Taliban sorunu vardır. Terör örgütü Taliban, Türk askerine saldırır mı? Taliban’ın sağı solu belli olmaz. Lakin terör eylemlerinden uzak durması konusunda ikna edilmesi görevi Pakistan’a verilmiş gibi görünüyor.
ABD’nin ve AB’nin mali ve istihbarat desteği olmadan bu görevi yapabilecek imkânlara sahip değiliz. Destek sözü alınmasa, böyle bir teklif kabul edilmezdi diye düşünüyorum.
NATO’nun Karadeniz’de rol oynaması, Rusya’nın pek hoşuna gitmeyecektir. Zira Türkiye’nin mevcut dış politikası Rusya ile ilişkileri sıcak tutmak ve NATO’yu Karadeniz’den uzak tutmak olarak biliniyor. Bu konunun gündeme gelmiş olmasını, dış politika uzmanları sürpriz olarak değerlendiriyor. NATO ve ABD’ye dediğini bırakmayan Erdoğan; “Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Asya’ya kadar NATO’nun sağladığı güvenlik şemsiyesine ihtiyaç duyulan her yerde, İttifak aktif rol üstlenmelidir” dedi. Bu söylem, ne anlama geliyor? ABD’nin NATO’yu Karadeniz’de etkin kılmak istediği; bilinen bir stratejidir. Bu söylem, Erdoğan ve hükümetinin Washington’un çizgisine yaklaştığını gösteriyor.
Şimdi kardeşim Putin ne yapacak? Onunla birçok alanda stratejik işbirliği kurduk ve anlaşmalar yaptık. “Endişene bak, o da sorun mu? Onunla ayrı bir görüşme ayarlanır, karşılıklı anlaşmalar imzalanarak Putin’in gönlü alınır” denilebilir. İnşallah bu görüşmelerden Türkiye karlı çıkar.
1915 olaylarını Biden’ın “soykırım” olarak tanımasına, Türkiye çok sert tepki gösterdi. Erdoğan, da Brüksel’e hareketinden önce Biden’a “soykırım” ifadesinin yanlışlığını görüşmede anlatacağını açıklamıştı. Lakin anlaşılan o ki, gündeme getirilmemiş bile. Üstelik Erdoğan,”Hamdolsun, bu konu gündeme hiç gelmedi” dedi. Erdoğan, ne demek istedi? Konunun uzmanları bile anlayamadıktan sonra, biz nasıl anlayalım!
Benim anlayışıma göre, Türkiye’nin yüzünü Batıya çevirmesi, sevindirici bir gelişmedir. Çünkü Batı, otoriter yönetimden ziyade demokrasi ve hukuk ile yönetilen ülkelere saygı duyar. Diğerlerini ise sadece kullanır. Bu nedenle ifade özgürlüğü ve insan hakları bağlamında daha demokratik bir yönetim zorunlu olacaktır!
MHP lideri Bahçeli ve Vatan Partisi lideri Perinçek, ABD ve NATO ile ilgili söylemleri ve gelişmeleri hoş karşılamadı. Hatta yaylım ateşine tuttular. Önümüzdeki günlerde devletin hassas yerlerini işgal eden, “Avrasyacılar” tasfiye edilirse hiç şaşırmam! Böyle bir gelişme, Cumhur İttifakı’na zarar verir mi? Sanmıyorum! Birbirine ihtiyacı olan, hatta mahkûm olan üç ortak yoluna birlikte devam eder.
ABD ile Türkiye’nin ilişkileri iki müttefik gibi değildi. İnişli çıkışlı bir çizgi izliyordu. Doğrudan diyalog kanalları” olmadığından, İki lider de iç politikada birbirleri hakkında çok sert sözler söylediler. Hata Biden, Türkiye’nin iç politikasına müdahale anlamı taşıyan sözler sarf etti. Yani haddini aşarak hükümeti devirmekle tehdit etti.
Biden- Erdoğan görüşmesinde; işlemeyen diyalog kanalları açılmış olacak ki, Erdoğan; “iki müttefike ve stratejik ortağa yakışır şekilde doğrudan diyalog kanallarını etkin ve düzenli şekilde kullanma hususunda mutabık kaldık” açıklamasını yaptı. İlginç bir gelişme…
Erdoğan; bir önceki ABD Başkanı Trump ile kurduğu “doğrudan” ilişkiyi Biden ile kurmayı başarabilecek mi? Bu karşılıklı çıkar ilişkilerine bağlı olacaktır. Dış politikada dost ülke düşman ülke yoktur. Çıkarlar çatışması vardır. Ülkelerin güvenlik ve çıkar ilişkileri, dış politikalarını belirler.
Bundan sonraki görüşme, ABD ya da Türkiye’de olabilir mi? Bu görüşmede bununla ilgili bir ipucu göremedik. Erdoğan ikili görüşmeyi gerçekleştirmek için Eylül’de yapılacak olan BM Genel Kurul toplantılarını bekleyecektir.
Bilindiği üzere, ABD ile ticaret konusunda istediğimiz hacmi yakalayamadık. “Erdoğan, iki ülke arasındaki 100 milyar dolarlık ticaret hedefinin 22-23 milyar dolarda kaldığından şikâyet etti.”
Bu görüşme ticaret hacminin yükselmesine vesile olur mu? İki lider bu konuda uzlaşmaya vardıklarını açıklasalar da… ABD’ye güven olmaz! Her an her şey değişir. Ekonomik gücünü bize karşı “Demokles’in kılıcı” gibi kullanabilir.
İşin özü, ABD, NATO’ya geri dönmesi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin yakın geleceği açısından önemli sonuçlar doğuracaktır. Zira Biden, Washington'da imzalanan ve NATO'yu kuran Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5. maddesinde tarif edilen ortak savunmayı 'kutsal bir yükümlülük' olarak gördüklerini söyledi. Bu madde neyi açıklamaktadır? Bu madde; “ NATO'ya üyesi herhangi bir ülkeye saldırının, tüm NATO üyesi ülkelere yapılmış sayıldığını kayda geçiriyor.”
ABD’nin NATO’ya dönmesi ve Türkiye ile masaya oturması kara gözümüz, karakaşımız için değildir. Mevzu bahis olan, Çin’in hem ekonomik hem de askeri alanda devasa büyümesi ve Rusya’nın da Çin’e destek olmasıdır. Nitekim NATO Genel Sekreteri, "Yükselen Çin'e ortak yanıt vermeliyiz" dedi.
Erdoğan’ın Biden yönetimiyle “yeni bir başlangıç yapmaya” hazır olduğunu ifade etmesi, Rusya cephesinde ne gibi sonuçlar doğuracaktır?
Hep birlikte göreceğiz.
Çünkü tarafların bu karşılıklı işbirliğine ilişkin tutumları bazı alanlarda örtüşüyor, bazı alanlarda ise çatışıyor.
Kanal İstanbul konusu gündeme geldi mi? Ukrayna askerinin eğitimi ve korunması konusunda Türkiye bir rol üstlenecek mi?
S-400 hava savunma sistemleri nereye konuşlanacak, incirlik veya Kıbrıs olabilir mi? Türkiye S-400’lerin, ABD’nin denetiminde Azerbaycan’a verilmesini teklif etti mi?
Doğu Akdeniz’den çekilmemiz konusunda mutabakata varıldı mı? Filistin İsrail arabuluculuğunu kim yapacak, Sisi mi, Erdoğan mı? F-35 konusunda bir açıklama gelmedi, ne olacak?
Deli taylarım bu soruları soruyor. Biz de bunları bir bilene soracağız.