İnsanları gelecekte nasıl mutlu ederiz?
Bunu konuşmuyoruz, tartışmıyoruz.
Ne mi konuşuyoruz?
Mazbata verilmesi…
Boş araziye taşınan seçmenler…
Hileli oylar… Seçim tekrarı… Sandık nöbetleri…
Siyasilerin oy dalaşı…
Kavgalar… Hakaretler… Öfke ve kin…
Bu ne kardeşim! Dar alanda sıkışıp kaldık.
Ülkemizin geleceğini, çocuklarımızın mutluluğunu, ailemizin birliğini konuşmayı unuttuk.
Ekonomi can yakıyor.
Tencere yanıyor.
İlgilenen var mı?
Varsa yoksa İstanbul seçimleri…
Seçimler biteli 15 gün oldu ve biz dar alandaki bu tartışmalardan kurutulamadık.
Boğuluyoruz.
Yasalar açık, içtihatlar ortada…
Bırakın YSK kararını versin.
Tabi ki yasaları eşit ve tarafsız uygulamak şartı ile…
Herkes işine dönsün.
Dünyada tuhaf gelişmeler oluyor.
Akıl almaz bir hızla bilinmeyen bir meçhule doğru yol alıyor.
Irkçılık hızla yayılıyor.
Ülkelerin ekseni kayıyor, geleneksel paktlar dağılıyor.
Ekonomik durgunluk her yeri kasıp kavuruyor.
En çok ta bizim gibi ülkeleri…
Yörüngeler değişince içe kapanmalar da artıyor.
Vekâlet savaşları…
Kan ve gözyaşını durdurmuyor.
Özellikle Müslüman kanı sel gibi akıtılıyor.
Biz ne yapıyoruz?
Bu olayların ortasında seçimi tartışıyoruz.
Sen kazandın, ben kazandım.
Yeter!
Rusya’dan S-400 füzelerini alma girişimi ABD ile sürtüşmelere neden oldu.
İlişkiler koparsa, güvenlik ve ortak savunma biçimleri tamamen değişecek demektir.
Önemli bir konu…
Çin ve ABD anlaşmazlığı ülkeleri iyice gerdi.
Bize de ekonomik olarak yansıması olacaktır.
Komşumuz İran, ABD ilişkilerinde ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Ve biz İran’la yakın ilişkiler içerisindeyiz.
Ortadoğu kaynıyor, Suriye sorunu almış başını gidiyor.
Biz işin göbeğindeyiz.
Ülkemize yerleşen Suriyelilerin durumu…
Başka bir dert oluşturuyor.
Kısaca dünyada ve etrafımızda olan her şeyden etkileniyoruz.
Kader işte.
Jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli bir konumdayız.
Bu durumun bizi daha diri tutması ve milli düşünce bilinci yaratması, yaratıcı ve dinamik bir yapıya dönüştürmesi gerekirken…
Biz sen ben kavgası içerisindeyiz.
Birbirimizi yiyoruz.
Acayip politize olduk.
Düşünce kuruluşları ülkenin geleceği ile ilgili raporları hazırlamıyor ya da hazırlayamıyor.
Hala bir yerlere yaranma adına seçim analizi yapıyorlar.
Üniversitelerimiz bilimsel yayın konusunda çok gerilerde…
Ülke sorunları ile ilgili gerçekçi bir projeleri bile yok!
Ne mi yapıyorlar?
İçlerine kapanmışlar, kendilerini koruma altına almaya çalışıyorlar.
Özgür iradeleri yok, çünkü korkuyorlar.
Hocaların bir kısmı ise gece gündüz TV’lerde seçim tartışması içerisinde…
Bilimsel çalışmaya ve idari görevlere nasıl zaman buluyorlar?
Onu da siz düşünün!
Kısa, orta ve uzun vade planlarımız neler?
Dünya hızla değişiyor, gelişiyor ve dönüşüyor.
Bizim şartlara göre değişen alternatifli A, B, C planlarımız…
Bunları tartışmaları, konuşmaları gerekir.
Her şey o kadar politize olmuş ki ülkenin geleceği tartışılamıyor.
En uzak ufkumuz 5 yıl.
O da seçimden seçime…
Ekonomi paketlerimiz mi?
Yetkililer zaman zaman açıklıyor, içeriği cek-cak dolu.
Ortak akılla bir şey ortaya konulmuyor.
İşin uzmanları devre dışı…
Konuşulanlar, yazılanlar ve raporlar ülke yöneticilerine ne kadar etki ediyor?
Dikkate alındığını bile sanmıyorum.
Durum ortada…
Dünya yapay zekâyı ve üreten robotları…
Dijital devrimi ve ileri teknolojiyi…
Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü…
İnsanların hak ve özgürlüklerini konuşuyor.
Bunları tartışmak için günlük kavgalardan, siyasi didişmelerden uzak durmak gerekir.
Bunları yapabilir miyiz?
Tabi ki, Bizim de ülkenin geleceğini konuşacak insanlarımız var.
Yeter ki fırsat verilsin.
Onlar sessiz çoğunluk…”Boş teneke gibi ses çıkartmıyorlar.”
Demem o ki…
Sivil toplum ve düşünce kuruluşlarının önü açılsın.
Gerçek bilim adamlarına yer açılsın.
Bilgi üretmek ve ülkenin geleceğini konuşmak zorundayız.