Toplumda; sevgi, saygı ve güven kalmadı.
Düşman kamplara ayrıldık.
Öldürme, şiddet, kavga, hakaret, öfke…
Ne ararsan bulunur.
Sürekli stres ve gerilim…
Refahı, mutluluğu, huzurlu bir yaşamı özler hale geldik.
Ne olacak bu memleketin hali?
Yüksek sesle insanlar birbirlerine sorar oldu.
Sahi ne olacak?
Nitelikli, özgür düşünceli, ülkenin sorunlarını ve çözüm yollarını bilen nesiller geleceğimizi kurtarır.
Bu da eğitimle olur.
Eğitim sistemimiz yazboz tahtası gibi…
Nitelikli insan yetiştiremiyor.
İlkokuldan başlayarak üniversiteyi de kapsayacak şekilde eğitim sisteminin reforma ihtiyacı var.
Bu reform ivedilikle yapılmalıdır.
Şimdiye dek hep siyasi kararlarla eğitim sistemi üzerinde oynandı.
Eğitim, uzmanların işi…
Bırakın akademisyenler tartışsınlar, bize en uygun iyi bir sistem ortaya koysunlar.
Her alanda olduğu gibi, eğitimde liyakat ve etik önemlidir.
Siyaset ve ideoloji…
Kandaşlık ve yandaşlık…
Akrabalık, eş dost ve çıkar ilişkileri…
Eğitimde devre dışı bırakılmalıdır.
Eğitimde kıstas başarıdır ve öyle olmalıdır.
Aksi durum, eğitimi yozlaştırır.
Tarihçiler, Osmanlının çöküş nedenlerinden birisinin eğitim olduğunu söyler.
Ne mi olmuştur?
Medreselerde performans denetimi yapılamamış…
Liyakat ve kariyer önemini kaybetmiş…
Modern bilimlerde gelişmeler takip edilememiş…
Okumayan ve yazmayan sözde âlimler türemiştir.
Osmanlı âlimlerinden biri olan Hüseyin Efendi, “Zamanımızda eğitimin ve ilimin bir önemi kalmamıştır” der.
Ne kadar doğru…
Günümüz farklı mı?
İyi eğitim veren devlet ve vakıf üniversitelerimiz tabi ki var.
Burada kastedilen şey, eğitim alanında görülen siyasallaşma ve ideolojik saplantılardır.
İdeoloji, akademik hayatı çürütür.
Yok eder.
Eğitim alanı özgürleşmeli, her türlü düşünceye açık olmalı ve ideolojik yaklaşımlardan uzak tutulmalıdır.
Eğitim ve öğretim…
Araştırma geliştirme… Proje ve bilimsel yayın…
Bütçe ve finansman… Topluma hizmet…
Teknokent çalışmaları…
Hangi noktadayız?
Tabi ki gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında çok gerilerdeyiz.
Her ile üniversite açılıyor ama ya iş…
Demek ki, üniversite açmak ayrı, eğitim ve öğretim ayrıdır.
Bunun yerine meslek ve sanat okullarına önem verilse…
Teknik eğitimin kalitesi artırılsa…
Hiç olmazsa, sanayideki ara eleman sıkıntısı ortadan kalkar.
Yeni iş alanları açılır.
Sanayi kesiminde kalifiye eleman sıkıntısı çekilirken, üniversiteli işsizlerin çoğalması çelişki değil mi?
Burada bir yanlışlık var.
Akademisyenler oturduğu yerde, teorik çalışma yaparken…
Sanayici ar-ge ve proje sıkıntısı çekiyor.
Akademinin bilgisi ile işletmenin pratiğinin buluşması gerekir.
Eğitim, ülke gerçeklerine bilimsel bir bakış açısı getirmelidir.
Sorunlara çözüm bulacak idealist kadroları yetiştirmedikten sonra…
Üniversite açmak bir işe yaramaz.
Neler yapılmalıdır?
Üniversitelerin tek tip olmayıp çeşitlenmesi…
Akademik özgürlüklerin eksiksiz gerçekleşmesi…
YÖK sisteminin gözden geçirilmesi…
Eğitim kurumlarına; siyasi atamaların değil, kariyer ve liyakate göre atama yapılması…
YÖK’te akademik camianın yüksek oranda temsili…
Kararların çok sesli müzakerelerle alınması…
Gibi reformlar düşünülebilir.
“Zararın neresinde dönersek kardır.”
Bir de gençlere, “para nasıl kazanılır?” öğretiyoruz ama hak, hukuk ve adaleti es geçiyoruz.
Meslek etiği ve ahlaklı insan yetiştirmeyi beceremiyoruz.
Toplumdaki çürüme ve bozulma bundandır.
Taha Akyol’un dediği gibi, Türkiye’nin bekası eğitim ve hukuktadır.