Yeni kitaplarımın imza günü için 16. Ankara Kitap Fuarı’na katıldım. Bu arada Ankara’nın siyasi kulislerinin döndüğü Çukurambar’daki kafe ve özel bürolara da takılma imkânım oldu.
Halkın gündemi ile Ankara’nın gündemi çok farklı… Ankara kulislerinde ülkenin en önemli sorunu ekonomi yerine, erken seçim senaryoları ve 2023 seçimleri konuşuluyor. Bu nedenle muhtemel adaylar partilerin kapısını çalmaya başlamış bile… Her parti, takım elbiseli ve döpiyesli ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Rahmetli Demirel, “ Siyasette 24 saat uzun bir süredir” derdi. Köprünün altından çok sular akar. Türkiye gibi ülkelerde hiçbir şey olağan olarak yürümez. Seçim tarihi de dâhil her an her şey değişebilir.
Türk halkı peş peşe sandığa gitmekten yorulmuş ve mutlu bir azınlığı saymaz isek, dertlerine çare bulamamış çilekeş bir halktır. Henüz seçime iki yıl varken, halkın dağ gibi sorunları ortada iken, politika üretmek yerine, neler konuşuyoruz?
Seçim ne zaman olacak? Ankara kulisleri bu yönden bir fikir birliği içerisinde değil. . Erkene aldırmak isteyeni de var, blöf yapanı da, zamanında olacak diyeni de... Seçimin zamanını anketler belirler. Bir de Bahçeli…
Seçimler yaklaştığında en hareketli olan, diğer partilere göre heyecanlı ve dinamik gördüğüm AK Parti cephesi bu kez durgun. Açık bir şekilde dillendirmeseler de halkın şikâyet ve tepkileri konusunda endişelerini dile getiriyorlar.
2023 seçimlerini çantada keklik gören ve 2053 yılını hedefleyen bir siyasi hareketin, bu derece sessiz ve heyecansız oluşu hayra alamet değildir. Şimdi “2023 dönemecini kazasız belasız dönmemiz gerekiyor” demeye başladılar.
Siyasetin giderek çirkinleşen, kin ve nefret kokan, öfke dolu üslubu 2023 için telaşlarını da ele veriyor. Bu kez seçim kıran kırana… Önümüzdeki günlerde daha da sertleşeceği ve yeni stratejiler ortaya konulacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Şu andaki ekonomik durum, erken ya da baskın bir seçimi kaldırır mı? Bakmayın siz iktidarın, “şahlanıyoruz” söylemlerine… Vatandaşın yürümeye bile dermanı kalmadı! Üstelik dış politikada bazı sıkıntılarımız ortada iken…
Ankara kulislerinde konuşulanlarla birlikte, bu açıklamaları değerlendirmek gerekirse;
Bugün itibarıyla Erdoğan’ın aklında erken seçim yok. Zira anketler istediği gibi gelmiyor. Seçimi, ekonomideki gidişat belirleyecek. Zor bir süreç… Ankara’daki üst düzey kaynaklarım, “İki yıllık süreç iyi değerlendirilerek, seçim zamanında yapılacaktır” diyor.
Bu süreç nasıl değerlendirilecek? Önümüzdeki iki yıllık süreçte bulunacak borç para ve krediler ile ekonomi sanal olarak rahatlar, vatandaşa bazı fırsatlar sunulursa… Vatandaşın istikrar ve terörle mücadele adına Cumhur İttifakı’na tekrar yöneleceği varsayılıyor. Ayrıca şikâyetlere neden olan sistemin aksaklıklarının da bu süreçte cumhur ittifakının ortak çalışmasıyla giderilmesi yoluna gidilebilir.
Erdoğan’ın “cumhur ittifakını bozmak” ya da “MHP’den ayrılmak” gibi bir niyeti görünmüyor. Bu ikiliye, “İYİ Parti’nin ve bazı küçük partilerinin de monte edilerek bir “Büyük Sağ Koalisyon” kurulması ve seçimin garanti edilmesi” fikri uzun zamandır gündemde. Hemen “olmaz” demeyin! Siyasetin görünen aktörleri bu fikre karşı gibi dursa da, siyasetin görünmeyen aktörleri uzlaşma adına devrededir.
Görünmeyen aktörler kim? Rubil Gökdemir’in tanımı ile “Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı, İstihbarat ve güvenlik bürokrasisi…” siyasetin görünmeyen aktörleridir ve siyasette oldukça etkilidirler.
Bu senaryo gerçekleşmez ise, Millet İttifakı’nın parçalanması ve birlikte hareket kabiliyetlerinin azaltılması amaçlanıyor. “Güven kaybı yaşanırsa bu elbise dikiş tutmaz.” Böyle bir olasılık şimdilik söz konusu olmasa bile, adı üstünde kulis haberleri…
HDP, Millet İttifakı’nın zayıf karnıdır. HDP’nin bir Türkiye partisi olamaması ve PKK terör örgütü ile arasına mesafe koymaması ciddi bir sorun. Sağduyulu bazı vatandaşlar, kim HDP ile birlikte hareket ederse tepki gösteriyor. Meral Akşener’e bazı yerlerde gösterilen tepkinin kaynağının, sözde “HDP ile birlikte hareket etme” olduğu ısrarla vurgulanıyor. Perde arkasında ise planlı bir strateji yatıyor! Hâlbuki seçimde HDP, ayrı bir ittifakla seçime girecektir. Seçim ikinci tura kalırsa… İşte o zaman iki taraf için de, bazı pazarlıklar gündeme gelebilir.
Herkes biliyor ki, Kürt seçmen bu seçimin ana belirleyicisi olacaktır. HDP dışlanarak, ötekileştirilerek, radikal hale getirilerek… Kürt seçmenin oyu alınabilecek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz.
İYİ Parti’nin, özellikle HDP rahatsızlığı nedeniyle Millet İttifakı’ndan ayrılarak Cumhur İttifakına geçme ihtimali olduğu ciddi olarak düşünülüyor. “Aç tavuk rüyasında darı görürmüş!” İYİ Parti kulisleri farklı şeyler konuşuyor: “İYİ Parti’ye oy verenlerin büyük kesimi, Erdoğan karşıtıdır. Bu nedenle İYİ Parti, iktidara ortak olsa da seçmenin büyük bir kesimini kaybedebilir.” Siyasette 2x2= 4 etmez.
2023 seçimlerinde Millet İttifakı'ndan Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olacağı da konuşuluyor. Başyardımcısı da Başbakan yetkileri ile donatılmış Meral Akşener olacakmış! Diğer parti liderleri eğer isterlerse başkan yardımcısı… Kürtlerden oy alacak biri de Başkan yardımcısı olarak kurgulanıyormuş!
Kılıçtaroğlu, saygın ve dürüst bir politikacı… Aday olursa saygı duyarım, en doğal hakkıdır. Böyle bir formül halk tabanında tutar mı? Cevabım, kesinlikle “evet” olmayacaktır. Bu stratejiyi AK Partililerin ve Erdoğan’ın çok isteyeceğine emin olabilirsiniz.
IYI Parti, üye ve oy bakımından giderek sayısını artırıyor. Meral Akşener’in ve muhalefet partisi liderlerinin sokağa inmesi ve vatandaşın derdini dinlemeleri, ekonomik sıkıntı çeken vatandaşın takdirini kazanıyor. Ortak değer ve ilkelerde anlaşan, iyileştirilmiş bir parlamenter sistemde uzlaşan bir blok, seçimi kazanma imkânı varken, neden kişisel hırs ve kaygılarla çatırdasın! Burada amaç; “Millet İttifakı’na katılan partilerin arasını bozmak…”
Siyasi İktidar, Milli güvenlik ve Türkiye’nin bekasında kilitlenmiş durumdadır. “Dış politikada atılan adımlar, terör örgütleriyle mücadele, Irak ya da Suriye’de PKK/YPG/PYD terör devletine müsaade etmeme” vurgusu bunun için yapılıyor. HDP onun için uygun bir malzeme…
Cumhur ittifakının bu politikalardan taviz vermeyeceğinden hareketle, Millet İttifakı’nın HDP ile birlikte hareket ettiği yandaş basında ve kamuoyunda sürekli işleniyor. Bir de dış güçlerin, “Türkiye’de iktidar değişikliği istediği, planlarını muhalefet üzerinden devreye sokmaya çalıştığı” görüşündeler. Ah bu dış güçler… Tüm suç onlarda!
Millet İttifakı’nda aday belirleme ve ittifakın kapsamını çizme konularında HDP, görünür olmak isteyecek mi? Kanaatime göre olmayacaktır. Böyle bir durum gerçekleşmesi halinde İYİ Parti ve CHP içinde sarsıntılara neden olacaktır.
Vatandaş, sistem tartışması ile pek ilgilenmiyor. Sorunlarını çözecek ve kendisini iyi yönetecek kadroları arıyor. AK Parti inandırıcılığını yitirdi! Seçimin sonucunu, hamasi nutuklar ve dini söylemler değil, daha önce ifade ettiğim gibi ekonomi belirleyecektir.
Muhalefet partileri; eskimiş ve pörsümüş... Ülke ve kentin sorunları hakkında tek kelam etmemiş, partisinden dışlanmış kişileri transfer etmek ya da salt Erdoğan karşıtlığı yerine, halkın gündemine damga vurmalıdır.
Bir emekli maaşı kira ödemeye yetmiyor… İşsizlik çığ gibi büyüyor. Akaryakıt elektrik ve doğalgaz fiyatları çıldırdı. Tencerede dert kaynarken, çetin bir kara kış kapıda bekliyor. Ve vatandaş, “biz can derdindeyken, birileri ikbalinin peşine düşmüş” ifadelerini kullanıyor.
Ankara kulislerinde eskiden aday üzerinde tartışmalar yapılırdı. Örneğin; asker ne diyor, medya kimi destekliyor, iş dünyasının adayı kim, Amerika kimi istiyor gibi sorular sorulur ve cevapları aranırdı. Bu dönemler geçti. Tartışılan tek konu; millet kimi istiyor?
Ankara kulislerinde duyduğum, “Erdoğan Tasfiye Edilecek veya aday olmayacak” sözlerine itibar etmiyorum. Burada önemli olan, Erdoğan’ın rakibi kim olacak? Muhalefet, halk tabanında benimsenmeyen bir aday çıkarır, AK Parti de; bezginliği, bıkkınlığı, yılgınlığı bir kenara bırakıp, yeniden eski günlerine dönebilirse seçimi alabilir. Bunu Erdoğan’da biliyor. Şimdi den seçim kampanyasına başladı bile…“Cumhur İttifakı cephesinde bir sıkıntı yok gibi görünüyor.
Bu seçimde; gündeme teslim olan değil, gündemi belirleyen… Devleti kurtarma ve din savaşları kurgusundan çıkıp, demokrasi ve hukuk diyen kazanır. Seçim sürecine girilmesiyle birlikte taşlar yerine oturacak ama anladığım kadarıyla arka kapı diplomasisi işlemeye devam edecektir.