Geçen hafta sizler için hazırladığım yazımı tam bitirmek üzereyken Türk Hava Yolları'nın yaptığı kaza haberini aldım. Kafamdaki bütün notlar dağıldı, yazımı bitiremedim. Hollanda'nın Shiphol Havalimanı'nda düşen ve 9 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan vahim kaza, sizler gibi beni de derinden üzdü. Türk hava Yolları yaşamımda uzun yıllardır önemli bir yer edinmiş, benim için adeta 2'nci evim kadar önemli bir adres olmuştu.
Uçuşlarımın THY ile olmasına çok dikkat ederdim.. İlk tercihim herzaman Türk Hava Yolları olurdu. Her iki-üç günde mutlaka THY ile biryerlere uçar dururdum.THY'nın uçak filosunun her uçağı ile en önden en arka sıraya kadar her koltuğunda en az bir kere uçmuşumdur.
THY'nin son yıllardaki atılımları çeşitli vesilelerde hep destekledim ve başarılarını her yerde anlattım.
Daha vefat edenlerin acısı içimizde bu kadar derinken, bu kazayı farklı boyutlara çekmek istemem. Zaten bunu yapan birçok kurum oldu: Yok Hollandalı kule çalışanları suçlu, yok kaptan pilot yerini öğrenciye vermiş, yok şu... Yok bu...
Kazanın gerçek sebebi birgün mutlaka öğrenilecektir ama bazı iddalar bizleri ürkütmeye devam ediyor, zira her tartışma Türk Turizmine zarar veriyor.
'Türk Turizminin Milli Santroforu' olan Türk Hava Yolları en çok övüldüğü, en çok sırtı okşandığı bir zamanda milyarlarca insanın gözleri önünde paramparça bir şekilde tüm dünya TV'lerinin ekranlarında enkaz olarak saatlerce sergilendi.
THY LOGOSU TÜRKİYE İLE ÖZDEŞLEŞTİ
Turizm Bakanlğımızın milyonlarca dolar karşılığında verdiği reklamların çoğunda THY'nin logosu var..
Doğrudur, katılıyorum: THY ile Türk Turizmi birdir, birbirlerinden ayrı düşünülemez.
Türk hava Yollarının Türk turizmine büyük katkıları var. Türk turizmininde Türk hava Yollarına büyük, inkar edilemez katkıları var. İkiside birbirlerini besleyerek, destekleyerek büyüdüler, bugünlere geldiler. İstanbul'daki muhteşem yatırımlar,Dünya çapında büyük kongreler, Antalya'da rekora koşan oteller, Ege'de açılan rüya gibi butik oteller, Marinalar ve bu yazıya sığmayacak kadar 'koltuk dolduran Türk turizm ürünleri' THY'nin hem iç hemde dış hatlarda büyümesini zorlamış ve bugünlere gelmesi için önemli alt yapı sağlamıştır.
THY Türk turizminin ana simgesidir. THY dört kıtanın semalarında ' Türkiye için adeta açık hava billbord' tanıtımıdır.
THY'nın itibarı yükseldikçe yabancıların Türkiye hasreti ve merakı artar. Türkiye'ye yatırım iştahı kabarır.
THY'NİN TÜRK TURİZMİNE KARŞI SORUMLULUĞU VAR
Sözün kısası: THY sadece şirket olarak sorumluluk taşımaz, THY istesede istemesede bu sorumluluğu Türk turizminin ve ekonomisinin markaları içinde taşır.
Kazaya neyin sebeb olduğu birgün mutlaka öğrenilecektir ama bazı iddalar bizleri ürkütmeye devam ediyor:
THY bakım birimlerinde de ciddi sorunlar yaşandığını söyleniyor.. Başarılı göstermek için çok hızlı büyündüğü, altyapıya dikkat edilmediği, hızlı büyümeden dolayı üç gün sürecek bir işin, daha kısa sürede bitirildiği", ayrıca Boeing'in, filosunda 737 tipi uçak bulunan hava yolu şirketlerini kazadan 25 gün önce "radyo altimetresi" hakkında uyardığı iddaa ediliyor.
En vahimi ise düşen uçağın kazadan hemen sonra bakım kartı'nın yok edildiği bazı dergilerde yazılıyor.
Son olarak kulağıma THY çalışanlarının çoğunun işten atılma korkusu yaşadığı geliyor.
Böyle söylentiler karşısında iç ve dış pazarlarda değişmeyen kural ise, derhal bin bir çeşit 'komplo teorileri' üretilmesidir. Buna karşı Bir şey yapamazsınız!
Yapılması gereken tek şey ise: "Yolcu bizim için bir star dır, bir yıldızdır" diyen THY yönetiminin bir yeni yaklaşım göstermesi gerekmektedir: bazı çalışanlarının memnun olmadığı, kendini iyi hissetmediği şirketlerin bu küresel pazarlarda pek kalıcı başarıya imza atamadıkları akıllardan çıkarılmamalıdır.
THY saydam olmadan bir dünya şirketi, markası olamaz:
Bilinen gerçeklerden ders çıkaralım:
Bilinen şudur ki: şeffaf ve saydam olmayan iddaalı ve ihtiraslı yönetimlerin ellerinde hızla büyüyen şirketlerin eninde sonunda netice olarak büyük hüsrana uğradıklarıdır. Dünya da havacılık sektöründe bunun bir çok örneğini görebiliriz.
Akıllı olmamız lazım: Risk ve sorumluluk çok büyük: THY ve Türkiye için..
Artık bir gerçek ile karşı karşıyayız:
Brezilya uçuşları'nın arifesinde tüm gözlerin üstünde olduğu bir zamanda THY uçağı düştü, bizim için acısı derin. Ama dünyadaki diğer çoğu insan için sadece şu gerçek var: THY uçağı düştü! Sebebi ne olursa olsun, Türk Havayolları Uçağı düştü hemde Avrupa'nın en işlek havalimanlarından birinde.
Tam da o 1. ligte küresel yarışa başladığı zaman:
Bugün birçok havayolu, belirli bir destinasyonla özdeşleşmiştir. Asiana, Singapur Airlines, Garuda: bu isimlerin hepsi kaliteyi hatırlatıyor. Bu anımsama muhakkak ki özdeşleştikleri destinasyona da yansıyor.Emirates demek, Birleşik Arab Emirlikleri demek, Quantas demek Avustralya demek, Lufthansa demek Almanya demek.
Bugün Lufthansa'nın imajına bir zarar gelecek olsa, inanın Almanya hükümeti ayağa kalkar. Konu parlamentoya getirilir, soruşturmalar arka arkaya birbirini takip eder.
Havayolları ülkeler için statü sembolüdür, airlineler korunur, desteklenir, denetlenir.
Singapur veya Emirates havayollarında da durum aynı çünkü dünya, Dubai'nin gelecek vaat etmesine, Emirates havayollarının mükemmel imajıyla inandı. Emirates bu kadar iyiyse, Dubai kötü olamaz.
Tekrar ediyorum: Çünkü önemli. Bu havayolları, özdeşleştikleri destinasyonların teminatı, kefilidir.
THY de bu durumda sadece kendi markasının değerini taşımıyor, Türkiye'nin marka değerini taşıyor, Antalya'nın, Bodrum'un, İstanbul'un...
Günümüzde uçaklar sigortalıdır. Bir havayolu, maddi varlığını beklenmedik kazalara karşı korumak için, sigorta yaptırır. Peki, maddi varlığını değer olarak aşan marka varlığını nasıl korur? Bunun bir sigortası var mı? Hemen söyleyelim; Evet, var.
Bugün Emirates olsun, Etihad olsun, dünyanın güçlü PR şirketleriyle birlikte çalışıyor. Sigorta primi öder gibi, PR faaliyetleri için paralar ödüyor. Çünkü biliyorlar: Bir veya birkaç uçak kaybını derhal sigorta karşılığı telafi ederiz ama bir imaj kaybını yıllarca düzeltemeyiz. Yani kimi zaman maddi değeri aşan marka değerinin 'sigortası', PR şirketleridir.
Yoğun PR çalışmaları olmadan, küresel iletişim ağları dokumadan THY bu büyük milli sorumluluğu taşıyamaz!
Marka güvenirliliğin, imajının ve marka değerinin korunmasını etkili bir PR şirketiyle sağlama alamayan bir THY, yerli ve yabancı medya kuruluşlarına 'bin bir çeşit komplo teorisi üreteme' imkanı tanımış oluyor. Ülkeler arası menfaat alışverişindeki 'milli hilleler' den hiç bahsetmek istemiyorum.
Dijital karnenize herşeyin eklendiği bir zamanda şirketinizin geleceğini tesadüflere ve komplo teorilerine bırakamazsınız.
Alaylı haberler abartılı yorumlar, kıskanç duygular ile yapılan değerlendirmeler ve 'oh olsun' diyen içteki ve dıştaki kem gözlerden de hiç bahsetmek istemiyorum:
THY ne kadar 'feel like a star desede aynı anda "Allianzpartner mit katastrophalen Ruf ( Felaket bir özgeçmişe sahip Allianz ortağı)" başlıkları ile karşı karşıya kalmaya devam eder.
Günümüzde ticari köşelerin paylaşıldığı, kıtaların kontrol altına alındığı bu küresel yeni yapılanma yıllarında Dünya'nın her köşesinde en liberal hükümetler bile kendi marka değerlerine korumacılık uygular. Kendi markasının en iyi ve başarılı görünmesini sağlar.
Bu konuda dünyada kıyasıya rekabetle çok ciddi savaşlar veriliyor. Ellerini bağlayan yasalar yüzünden sanayisine korumacılığı fazla uygulayamayan AB hükümetleri bile, konu marka değeri ve destinasyon imajına gelindiğinde, bu işi sadece o şirketlerin yönetimlerin bırakmıyor, onları çok sıkı takipe alıp, devamlı denetim altında tutuyorlar.
THY'NİN KISKANDIRAN KONUMU
THY'nin kıtalar arası bölgesel stratejik konumu zaten birçok airline şirketini kıskandırıyordu:
THY'nin, Avrupa'nın en saygın ve en kaliteli şirketlerinin üye olabildiği Star Alliance birliğine üye olması, THY'yi dünyanın gözü önünde birden çok daha saygın bir yere taşımıştı. O eski kazalar, hatalar ve diğer olumsuzluklar... Hepsi unutulmuştu. Bu kazaya kadar. Bu vahim kazayla birlikte, o saygınlık darmadağın olabilir.
Günümüzde Lufthansa, Swiss veya LaudaAir uçakları da düşebiliyor, ama onlar böyle bir şey yaşadığında bağlı bulundukları PR şirketleri ve dünyadaki tüm iletişim ağı derhal bir 'kurtarma operasyonuna' girişiyorlar. Dünya kamuoyuna şirketlerinin halen ne kadar kaliteli, sağlam ve saygın olduğunu hatırlatan bir tanıtım bombardımanına başlıyorlar.
Örneğin Lufthansa, bu tür çalışmalara çok erken başladı. Lufthansa'nın 540 sefer sayılı uçağı 1974 Kasım'ında Kenya'daki limandan havalandıktan hemen sonra düştü ve 157 yolcunun 59'u ölmüştü. 1999'daki kazada ise, Nepal'de düşen Boeing 727 Lufthansa Kargo uçağında yine bütün mürettebat öldü. 2006 yılında Lufthansa'nın bir eğitim uçağı ABD üzerinde düştü, mürettebat öldü. Peki, bunca kazaya rağmen kimse "Lufthansa saygın bir havayolu değil" diyebilir mi?
THY'na biz turizmciler bundan sonra çok daha destek olacağız. THY, yeter ki; yeni bir saydam ve şeffaf yönetim politikası ile hem kamuoyuna eskisi gibi başarı ile güven telkin etsin; hem de iç ve dış pazarlarda kurumsal büyümesine devam etsin.
THY gelişme ve büyüme belki biraz geç ama buna karşılık sağlam, güvenilir ve kalıcı olsun.
THY Türk Turizmcilerinin ve içte ve dışta sayısız seyehat acentasının birimkilerinden, kriz tecrübelerinden, onların yurtdışı siyasi ve ticari güclerinden, iletişim ağlarından, faydalansın.
Zor bir rekabet içinde geceçek olan gelecek yıllarda müşterek menfaatlarımız için turizmciler ile çok daha sıkı kenetlensin...
THY hepimizin.
Hüseyin Baraner